Abdülkadir Selvi tezkerenin asıl amacını yazdı
Abone olYeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadır Selvi, Türkiye'nin Suriye'ye gireceği iddialarını kesin bir dille yalanlanladı. Selvi, tezkerenin neden çıkarıldığını da yazdı.
İNTERNETHABER.COM
Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadır Selvi, 2 Ekim'de çıkan
tezkerlerle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Türkiye'nin savaşa
girmeyeceğini kaydeden Abdülkadir Selvi, "Biz savaşa girmemekte
kararlıyız. Hükümet savaş tezkeresi değil, 'Hazır ol cenge sulh-u
salah istiyorsan' türü tedbir tezkeresi çıkardı" diye
yazdı.
Abdülkadır Selvi'nin 'Biz bu savaşa girmeyeceğiz' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
SAVAŞA GİRMEMEKTE
KARARLIYIZ
Esmeray'ın şarkısıydı.
'Gel tezkere gel tezkere,
Bitsin bu gurbet'
Kışlalar Esmeray'ın sesiyle yıkılır, gün sayan askerler gizli gizli gözyaşlarını silerdi.
Hükümetin 2 Ekim'de çıkardığı tezkerenin bununla bir ilgisi yok elbette ki.
Hatta dün tezkere bugün savaş diye bekleyenlerle de ilgisi yok.
Biz savaşa girmemekte kararlıyız.
Hükümet savaş tezkeresi değil, 'Hazır ol cenge sulh-u salah istiyorsan' türü tedbir tezkeresi çıkardı.
Biz bu savaşın muharip gücü olmayacağız. Sadece kendi
önceliklerimizle insani ve lojistik boyutunda rol
üstlenebiliriz.
GERÇEKLERİ
ÇARPITIYORLAR
2 Ekim tezkeresinin 1 Mart tezkeresiyle de bir ilgisi yoktur.
Kimi açık kimi üstü kapalı olarak, 'Ahmet Davutoğlu o zaman 1 Mart tezkeresine karşı çıkanlardandı şimdi konumu değişti, Başbakan oldu kendisini tezkere çıkardı' diyenler gerçekleri çarpıtıyor.
1 Mart 2003 tezkeresinin şartları ile 2 Ekim 2014 tezkeresinin şartları farklı.
Bugün Irak'taki duruma bakıp, 1 Mart tezkeresinde Türkiye'nin ne
kadar isabetli karar verdiğini daha iyi görüyoruz.
TÜRKİYE'NİN VİZYONU
ÇÖKERDİ
1 Mart tezkeresi ile işgalci ABD'nin yanında Irak'a giren Türkiye, bugünkü tablonun müsebbiplerinden biri durumuna düşecekti.
Irak'ta işgalci konumunda olan Türkiye'nin İslam dünyası ve Ortadoğu'ya yönelik vizyonu çökerdi.
Davutoğlu cephesine baktığımızda ise,
1-Mart 2003'te Türkiye açısından, Irak'tan kaynaklı bir ulusal güvenlik sorunu yoktu. Bugün ise çatışmalar bizim sınırımızda yaşanıyor. Kobani'deki çatışmalar Türkiye'den çıplak gözle izlenebiliyor. IŞİD'in elinden kurtardığımız rehinelerimiz, düşen uçağımız, içimizdeki 1.5 milyon Suriyeli ise işin cabası.
2-O zaman adı ABD olan bir ülkenin adı Irak olan başka bir ülkeyi işgali söz konusuydu. Irak denen ülke bizim sınır komşumuzdu. Bugün bir devletin diğer devleti işgali söz konusu değil.
3-1 Mart'ta işgalci bir güç olan ABD'nin yanında işgale destek olan bir güç olarak Irak'a girmemiz söz konusuydu. Bugün ise 100'ü aşkın ülkenin IŞİD başta olmak üzere terör örgütlerine karşı oluşturduğu bir koalisyon söz konusu.
4-O zaman bizim sınırımızda 36.paralelin üstü olmak üzere bir
tampon bölge vardı. Sınırımız göreceli olarak daha güvenliydi.
Şimdi tampon bölgeyi bırakın sınırımızın öte yakasından atılan
kurşunlar bizim sınırlarımızın içine düşüyor. 24 saatte bu ülkenin
sınırlarından 136 bin Kobani Kürdü geçti.
TÜRKİYE KOALİSYONUN DIŞINDA
KALSAYDI...
Bu durumda tezkere çıkarıp, tedbir almayan hükümetin yakasına yapışılır. Bizde ise tersi oluyor.
Bir başka nokta ise, Türkiye, IŞİD'le mücadele için oluşturulan koalisyonun dışında kalsaydı, Suriye ve Irak'la ilgili geliştirilecek inisiyatifinde dışında kalmış olacaktı.
Burada Türkiye'nin kendi öncelikleri ile koalisyonda yer alması çok önemli.
ABD için sorun sadece IŞİD'in vurulması olabilir ama bu bizim
için aynı zamanda büyük bir göç dalgası demektir. Bunun için bizim
Uçuşa Yasak Bölge ile birlikte Tampon ya da Güvenli Bölgeyi gündeme
taşımamız gerekiyordu.
GÜNDE 150 MİLYON DOLAR
DEMEK
ABD için IŞİD'in vurulması demek sadece günlük 150 milyon dolarlık bir operasyon demek. Körfez ülkelerine bu maliyeti yüklersiniz. Savaş gemilerinden füzeleri ateşler, savaş uçaklarını kaldırırsınız olur biter. Peki bizim için aynı şey mi?
Obama, IŞİD'in, Horasan'ın başta ABD olmak üzere Batı halkları için tehdit olduğunu ama Esed yönetiminin halklar açısından tehdit oluşturmadığını söyledi. Bizim için aynı şey mi? Esed orada oturduğu ve kendi halkıyla savaştığı sürece bundan birinci derecede Suriye etkilenirse ikinci derecede biz etkilenmeye devam edeceğiz.
O nedenle bizim bu koalisyonda yer alıp, Esed gerçeğini denkleme sokmamız gerekiyordu. Bu yönde de başarılı olduğumuz anlaşılıyor. İlk başlarda gündeminde Esed diye bir soru işareti olmayanlar, Esed sorunu çözülmeden IŞİD'le mücadelenin tek başına etkili olmayacağını görmeye başlamış durumda. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in, bu yönde değerlendirmeleri olduğunu kaydetmekle yetinmeliyim.