ABD'nin yeni bir şantajı mı?
Abone olŞarkulevsat gazetesi, ABD'nin F-16 projesine desteğini çekerek Irak'a asker talebi için Türkiye'yi tehdit ettiğini yazdı.
Iraklılar Amerikalılardan ne istiyor? Bu sorunun yanıtı,
güvenlik, düzen ve kanundan başlayarak özgürlük, egemenlik, alt
yapı, yani her şey olabilir. Fakat Iraklıların istemediği Amerikan
eğilimleri ve planları neler? Bir çok Iraklı Washington’un halk
desteğinden beslenmeyen iki Iraklı şahsiyeti- Ahmed Çelebi (Ulusal
Konsey hareketi lideri ) ve Ayad Alavi (Ulusal Uzlaşı hareketi
lideri) - pazarlamasının sebebini sorguluyor. Göstergeler, ABD
Başkanı George Bush’un Çelebi’yi Pentagon’daki bazı sivillerin
desteğinden beslenmesine rağmen gözden çıkardığını doğrular
nitelikte. Hiç kimse Başkan’a kızmadığına göre bu desteğin oldukça
düşük olduğu ortada. Iraklıların olmasını istemediklerinin başında
Türk güçlerinin Irak’a girişi konusu geliyor. Iraklılar bu yöndeki
isteklerine ABD’den olumlu yanıt alamıyorlar. Irak eğiliminin ancak
Türk parlamentosunun Türk güçlerinin Irak’a gönderilmesini ön gören
yasayı reddetmesi durumunda gerçekleşmesi mümkün. Parlamento,
oturumlarına bu ay Amerikan baskılarının gölgesinde başlıyor. Geçen
hafta Ankara ve Washington, Türkiye’ye 8,5 milyarlık krediyi
garanti eden ve Irak meselesinde işbirliğini şart koşan bir anlaşma
imzaladı. Pentagon Türkiye’ye yönelik mali ve askeri yardımları
Türk kuvvetlerinin Irak’a konuşlanmasına bağlamak için çalışmakta
ve ABD Irak’a güç gönderimine onay vermedikçe Ankara’yla stratejik
ilişkilerini gözden geçirme hazırlığında olduğu uyarısında
bulunmakta. Ayrıca ABD Savunma Bakanlığı, Ankara’ya en az 10 bin
asker göndermesinin zorunluluğunu iletti. Zira böyle bir adım, iki
ülke arasındaki stratejik ilişkilerin temelini oluşturacak. Hatta
Türkiye uzlaşmayı reddettiği taktirde, bunun olumsuz sonuçlarını
beklemeli. Türkiye ile ilişkileri geçmişte en fazla savunan
Pentagon’un, son dönemlerde bu ilişkilerin önemini düşürme, hatta
ilişkilerin kesilmesi tehdidinde bulunma görevini üstlendiği
kaydediliyor. Pentagon, geçtiğimiz Ağustos ayında Ankara’nın F-16
uçakları için ihtiyaç duyduğu askeri elektronik proje için Amerikan
teknolojisinin alınması yönündeki Türk talebini geri çevirdi. Bugün
Pentagon, Ankara’nın cevabını kredilerle bağlantılı kılmakla tehdit
etmekte ve bu durum Türkiye ile 20 milyar dolar borçlu olduğu IMF
işbirliğine olumsuz yansıyabilir. Washington, Ankara’dan ABD
askerlerinin topraklarından geçişine izin vermesini istediğinde,
Türkiye buna karşın 28 milyar dolar elde etme eğilimi göstermiş
ancak Washington’un 6 milyar dolarda ısrar etmesiyle anlaşma suya
düşmüştü. Açıktan pazarlıklar sonrası Türk hükümeti, Amerikan
talebini parlamentoda oylamaya sunmuş ve reddedilmişti. Bu kez
Recep Tayip Erdoğan hükümeti, Ankara’ya ulaşacak Amerikan heyetiyle
ayrıntılı görüşmelere başlamadan önce parlamentoya 10 bin Türk
askerinin Irak’a gönderilmesi konusunu sunma kararı aldı. Fakat
öncelikli olarak Amerikalılardan Kuzey Irak dağlarındaki PKK’lıları
bitirmelerini istemekte ve hükümet, ABD tarafından atılacak bu
yönde bir adımın Türk kamuoyunca olumlu karşılanacağı düşüncesinde.
Ayrıca Erdoğan hükümetine Irak’a asker gönderilmesine karşı çıkan
vekilleri ikna fırsatı vermekte. Bu esnada Türk Genelkurmayı,
parlamentonun tezkereyi onaylaması durumunda Türk güçlerinin
konuşlanacağı Irak bölgesini seçti ve plan Türk askeri komutası
altında ‘ayrı’ bir bölge bulunmasını içeriyor. Türk güçlerinin
konuşlanması, Türkiye-Irak sınırının güneyinden başlayarak
Barzani’nin kontrolündeki Erbil ve Kerkük arasındaki hassas
bölgeden geçiyor. Türk güçlerinin noktaları Süleymaniye’ye
geçmeksizin Bağdat’ın kuzeyine kadar uzanarak Tikrit’i içine alıyor
ve Suriye-Ürdün sınırlarına yakın bir yerde son buluyor. Türk
planının içerdiği kentlerin Türkmen grupları kapsadığı gözlenmekte.
Türkler, Türk askerlerin görevlerini hiç bir engel olmaksızın ve
tam bir özgürlük içinde yerine getirmeleri hususunda ABD’nin onay
vermesi gereğini ifade ediyorlar. ABD ise Türk güçlerini sınırdan
250 km uzakta Irak sünni üçgeninde konuşlandırmak istemekte.ABD bu
planda ısrarlı ve Iraklıların özellikle de Kürtlerin hassasiyetine
zarar verecek Türk planına karşı çıkmakta. Bir Türk kaynak yaptığım
telefon bağlantısında Ankara’da hali hazırda Irak’a asker
gönderilmesi veya gönderilmemesi etrafında dönen hukuki ve
diplomatik bir tartışmanın sürdüğüne ve parlamentonun onayının
hukuki olarak yeterli olmadığına dikkatlerimi çekti. Kaynak,Türk
anayasasının 92. maddesinin gayet açık olduğunu, maddenin
parlamentoya Türk askerini dışarıya gönderme hakkı verdiğini ancak
temel şartın kuvvet gönderiminin ‘uluslararası meşruluğun olduğu’
hallerde geçerlilik kazanacağını, yani Türk parlamentosunun dahi,
ortada BM Güvenlik Konseyi’nin çıkardığı uluslararası bir karar
olmadığı taktirde hükümete güç gönderme yetkisi veremediğini
belirtti. Türkiye’nin Bosna ve Kosova’ya asker gönderdiğini
sorduğumda ise her iki durumda da NATO’nun ortak kararının
alındığını ve Irak’taki durumun bu sürece ulaşmadığı şeklinde cevap
verdi. Zira NATO henüz böyle bir karar almadı ve aldığı zaman
Türkiye Irak’a asker gönderebilir. Hali hazırdaki şartlarda Türkiye
savaşa girmiş gibi görünüyor. Buna mukabil Türkiye’de bazıları,
ABD’nin stratejik ortağı olarak sorumluluğunu taşıması için Türk
güçlerinin gönderilmesini kaçınılmaz görmekte ve uluslararası
meşruluğun uluslararası hukukta soyut bir kavram olduğunu
belirterek şu sorgulamayı yapmaktalar: Güvenlik Konseyi’nden 15
devletin onayladığı veya sadece belirli devletleri içermiş savunma
paktı NATO’dan çıkmış karar gerçekten uluslararası meşruluk
anlamına gelir mi? Peki ABD-Britanya’nın Irak savaşı başlamadan
önce PKK ile savaşmak için Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde binlerce
askerini bulundurmasında uluslararası meşruluk var mıydı? Acaba
Türk güçlerinin Kıbrıslı Türkleri korumak için adanın kuzey
parçasında Türk güçleri bulundurmasını haklı çıkaran uluslararası
bir meşruluk var mı? Bütün bu soruların yanıtı ‘hayır’. Bu görüşün
sahipleri Türkiye’nin 50 yıl önce parlamentonun onayı olmaksızın
Kore’ye asker gönderdiğini ve Türk halkının sırf Adnan Menderes
hükümetinin beslendiği halk desteği sebebiyle buna onay verdiğini
ve Erdoğan hükümetinin de aynı destekten beslendiğini
hatırlatıyorlar. Ayrıca Fransızların ‘raison d’etat’ (devletin
nedenleri) düşüncesinden hareket etmekteler. Zira Türkiye’nin
devlet olarak çıkarları- gerek Kıbrıs’ın kuzeyinde gerekse Irak’ın
kuzeyinde- uluslararası meşruiyeti aşmayı öngörüyor. Türkiye
bölgede büyük bir aktör ve geleceğin Irak’ının şekillendirilmesinde
tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel çıkarları var. Uluslararası
meşruluk önemliyse milli çıkarla daha da önemlidir! Şayet bu görüş
sahipleri başarılı olur ve Türk güçleri Irak’a girerse, Iraklılara
geriye hesaplarını ve çıkarlarını tekrar gözden geçirmeleri ve
akabinde kabul etmeleri veya ret tavrını sürdürmelerini karara
bağlamaları kalır. (ntvmsnbc.com)