ABD'li gazeteciden şok yanıt: Asıl tehlike bu iki isim!
Abone olBloomberg Türkiye Muhabiri Marc Champion'dan Erdoğan'ın danışması Ertan Aydın'ın yazısına sert yanıt.
ABD merkezli haber ajansı Bloomberg'in Türkiye muhabiri Marc
Champion, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanlarından Doç.
Dr. Ertan Aydın'ın önceki gün El Cezire'nin internet sitesinde
yayınlanan "Oryantalizm misilleme yapıyor"
başlıklı yazısına yanıt verdi.
Champion, ajansın internet sitesinde bulunan The Ticker blog'unda yayınlanan "Türkiye oryantalizm kartını oynuyor" başlıklı yazısında Aydın'ın eleştirilerinin aksine Ak Parti hükümetinin başarılarını övdükleri zamanlar da olduğunu vurgulayarak "Türkiye'yle ilgili son dönemde çok fazla övgü duymuyorsanız bunun nedeni liberal reformların birkaç yıl önce sona ermiş olmasıdır" dedi.
ERDOĞAN'IN KARŞISINDAKİ ASIL TEHLİKE
Batı medyasının Erdoğan için tehlike oluşturmadığını söyleyen Champion, büyük bir iddia ortaya attı:
"Erdoğan için asıl tehlike, kendi partisinin kurucuları
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç" dedi.
İşte Champion'ın o yazısı:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üst düzey danışmanlarından Ertan Aydın, hükümetine yönelik eleştirilere pek olumlu yaklaşmıyor.
El Cezire'de bugün yayınlanan makalesinde Aydın benim kısa bir süre önce yayınlanan bir yazımı ve New York Times'ın Tim Arango ve Ceylan Yeğinsu imzalı bir haberini alıntılayarak, Batılı haber kanallarının Türkiye'yi yanlış gösterdiğini, bunun nedeninin de bizim oryantalizmimiz olduğunu söyledi. Ben oryantalizm olgusunu reddetmiyorum ama burada durum bu değil.
Yıllar boyunca, Türkiye'den haber yapan birçok Batılı gazeteci gibi ben de Erdoğan'ı ve hükümeti, kendisinin gizli bir radikal İslamcı ya da otoriter ajandası olduğunu savunan seküler Türklerin "paranoyak" (benim kelimem) şüphelerine karşı savundum. Aydın, Batı basının Erdoğan döneminde Türkiye'de demokrasinin ve sivil hakların kaydettiği ilerlemeden bahsetmiyor oluşundan şikayet ediyor.
Doğru değil:
Birkaç yıl öncesine kadar hükümet yurtdışında tam da bu başarıları nedeniyle övülüyordu, bu nedenle de "Türk modeli" terimi yükselişe geçmişti.
Eğer şu an çok fazla övgü duymuyorsanız bunun nedeni liberal reformların birkaç yıl önce durmuş olması. Basın özgürlüğü gibi alanlarda işler tersine döndü. Erdoğan'ın PKK'yla barış girişimlerini övmeye devam etsek de birçok gözlemcinin, özellikle de Türkiye'dekilerin Erdoğan'ın mükemmel olma fırsatını çöpe attığını görüp hayal kırıklığına uğradığını haberleştirmemek bizim için imkansız. Bilakis, Erdoğan büyük oranda önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde tabanını güçlendirmek amacıyla partizan ve ideolojik bir ajanda yürütüyor.
Aydın, Erdoğan'a sık sık yöneltilen belli başlı bazı eleştirilere karşılık vermeye çalışıyor. Gezi Parkı protestolarına şiddetle müdahale edilmesinin yeni bir seçilmiş diktatörlüğün işareti olmadığını vurgulayarak, hiçbir protestocunun hapse atılmadığını ve yaşanan beş "talihsiz" ölümün soruşturulduğunu hatırlatıyor. Bunun için söylenebilecek en iyi şey gerçeğin yarısı olduğudur. Altı can kaybı talihsizden çok daha kötü, gereksiz olaylardı ve küçük bir çevreci protestoya devletin aşırı agresif yanıt vermesinden kaynaklandı. Dahası gösterilerle ilgili yaklaşık 300 kişi hakkında 40 dava açıldı ve sadece bu hafta 255 kişi hakkında iddianame açıklandı.
Aydın, Erdoğan'ın yurtdışında göreceli olarak gevşek görülen yasaları sıkıştırmak istemesine neden olan kürtaj meselesini de gündeme getiriyor (benim yazımda bu konuda hiçbir şey yoktu). Türklerin muhafazakar olduğunu ve kürtajın bir doğum kontrol metodu olarak "yaygın" kullanılmasının kaygı yarattığını ifade ediyor. Eh, bir yere kadar...
Kürtaj Türkiye'de geçen yıla kadar tartışma yaratan bir konu değildi (hatta aslına bakılırsa kürtaj oranları düşüşteydi). Tartışmayı başlatan Erdoğan'ın hiç yoktan bu meseleyi gündeme getirip Uludere köyünde 34 Kürt'ün terörist zannedilerek öldürülmesinin ardından gelen eleştiriler karşısında kendini savunmak için konuyu gündeme getirmesi oldu. Kürtajı bir "cinayet" olarak tanımladı, "Her kürtaj bir Uludere'dir" dedi. Yani kürtaj bir siyasi çıkar konusuydu.
Aydın, Batılı gazetecilerin en çok kaygılandığı meseleye ise değinmiyor:
Hükümetin ülke basını üzerinde günden güne artan baskısı ve bunun sonucunda Türkiye'nin hapisteki gazeteci sayısında dünya lideri olması. Muhalefet partisi CHP'nin kısa bir süre önce yayınlanan raporuna göre, 77 Türk gazeteci Gezi Parkı protestolarının haberlerini yaptıkları gerekçesiyle işlerinden oldu.
Erdoğan'ın elinde büyük, dönüşümcü bir lider olarak hatırlanma fırsatı vardı, muhtemelen halen de var. Ancak Aydın'ın oryantalizm suçlaması, meşru eleştirileri savuşturmak için ortaya atılan dış komplo iddiaları zincirinin son halkası. Erdoğan'ın bir başka danışmanının Gezi protestolarının Alman havayolu şirketi Lufthansa tarafından planlandığını iddia ettiğini hatırlıyor musunuz?
EN BÜYÜK TEHLİKE
Erdoğan'ın iktidarına yönelik en büyük tehlike Batılı haber kanalları değil:
Asıl büyük tehdit Erdoğan'ın teröristler deyip bıraktığı Gezi Parkı'ndaki genç ve eğitimli Türkler, siyasi rakipleri ve bir zamanlar kendisini destekleyen ancak bugün hayal kırıklığına uğrayanlar ve kendi partisinin kurucuları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç.
Bu kişilerin hepsi de oryantalist mi yani?