Abdi İpekçi'nin mirası hor kullanıldı!
Abone olMilliyet Gazetesi'nde yaşanan görev değişikliğinin nedeni kişiden kişeye değişiyor. Taner Korkmaz da konuyu değerlendirenlerden. Korkmaz, olaya farklı bir açıdan baktı.
Milliyet'te yaşanan görev değişimine herkes farklı yorumlar
yüklüyor. Zaman yazarı Taner Korkmaz da bunlardan biri. Korkmaz,
olarak gördüğü Milliyet'in Mehmet Yakup Yılmaz dönemini eleştirdi.
Ayrıca Korkmaz, yeni Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin'den de
umutlu olduğunu belirtti.
Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yakup Yılmaz görevinden
alınarak yerine Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin
getirildi. Böylelikle, Milliyet’te 14 Ekim 2000’den bu yana devam
eden Yılmaz dönemi kapanmış oldu.
Mehmet Y. Yılmaz, önceleri haftalık dergilerin paylaşamadığı bir
isimdi. Tempo dergisi yayın hayatına onunla başlamıştı. Bir süre
Aktüel’le Tempo arasında gidip gelen Yılmaz, daha sonra gazete
projelerine el attı: Milliyet’in başına getirildiğinde Posta,
Fanatik ve Radikal gibi gazetelerin ‘kurucu genel yayın yönetmeni’
etiketini taşıyordu...
Milliyet’e gelir gelmez bir grup yazarı gazeteden uzaklaştıran
Yılmaz, ilk aylarında Ayşe Arman’a “Ben hâlâ Marksist’im!” demeyi
ihmal etmiyordu. Milliyet’i klasik çizgisinden uzaklaştıran,
“magazinleştiren” Yılmaz bir yerde “Bütün bu icraatlarımdan dolayı
benim dünya görüşümden şüphe etmemelisiniz” demeye getiriyordu. Eh,
hakkını yemeyelim; ‘Operasyonel Türkiye Gündemi’nin altı pasın
içine muz orta yaptığı her elverişli pozisyonda Mehmet Yakup Bey’in
hâlâ sıkı bir Marksist olarak kalabildiğini test
ettik-onayladık!
Yılmaz, Milliyet’i hafifleştirdiği, magazin haberlerle doldurduğu
için eleştiriliyordu; ancak sorun daha derinlerde idi. Yılmaz
döneminde Milliyet’teki haberlerin içeriği bozulmuştu. Özellikle
manşetlerdeki ya da birinci sayfadaki haberlerin sunuşunda ‘optik
çarpıtma’ yöntemi tedavüle girmişti. Öyle ki, Milliyet’in bazı
manşetleri ‘haberkatür’ sıfatını hak eder hale gelmişti. Örneğin,
Baykal’ın ‘Anadolu Solu’ çıkışını “CHP Sağcılaşıyor” savıyla
berhava etmek için kurguladıkları “Elhamdülillah Solcuyuz”
manşetinin ‘Milliyet Haberkatürleri’ arasında apayrı bir yeri
vardır.
Haberlerin sulandırıldığı, içeriğinin büyük ölçüde boşaltıldığı
Yılmaz döneminde ‘fabrikasyon gazetecilik’ geçer akçe olmuştu.
Yaklaşık bir yıl önce ortalığı karıştıran Mine Kırıkkanat imzalı
“Geline Türban İçin İşkence!” manşeti ‘Yılmaz Mutfağı’nda pişen en
kötü yemekler arasında açık ara ilk sırayı aldı.
***
Milliyet, Abdi İpekçi’nin ilkeli gazeteciliğinin mirasını taşımakla
övünen bir yayın organıdır. Bu mirası en çok Mehmet Yılmaz
döneminde hor kullandı, Milliyet; Yılmaz da “Abdi Bey’in gazetesi”
ile makası en fazla açan genel yayın yönetmeni oldu.
İpekçi’nin Milliyet’i Türk basınına ‘etik standartlar’ ve de ‘çığır
açan yenilikler’ getirmekle kalmamıştı; 70’lerin kontrast siyasi
ortamında merkez soldaki Milliyet, sağ ile sol arasında uzlaşma
arayan yayınları ile dikkat çekiyordu.
Ercüment Karacan, o dönemde birkaç kez gazetesini elden çıkarmayı
düşünmüştü; ne var ki Abdi İpekçi’nin varlığı satılma fikrini
engellemişti. İpekçi’nin 1 Şubat 1979’da uğradığı suikast sonucu
hayatını kaybetmesi Karacan’a adeta panik atak yaşattı ve Karacan
gazetesini o vakitler tanınmayan bir işadamı olan Aydın Doğan’a
sattı...
80’lerin başından itibaren sık sık genel yayın müdürü değiştiren
Milliyet zaman içinde toparlandı; Kurulu Düzen’in Hürriyet’le
birlikte defansın göbeğinde tandem oynattığı iki gazeteden biri
haline geldi.
Milliyet için rahatlıkla “askerî kesimde en fazla okunan-tutulan
gazete” diyebiliriz. Gazete bu özelliğini son yıllarda da korumuş
olmasına rağmen Mehmet Yılmaz kimi zaman ezberi bozan çıkışlar da
yapmıştı. Yılmaz’ın Milliyet’in resmi çizgisinden farklılaşan
tercihleri son bir iki haftada öne çıkan yayınlarla dikkat
çekmişti...
Milliyet’teki son değişikliğin hükümetle bağlantılı olduğunu
sanmıyorum. Sedat Ergin’in atanması, Milliyet’i kendi ‘işlevine’
daha uygun bir noktaya döndürecek, siyaset eksenli gazetecilik de
Milliyet’te yeniden ağırlık kazanacak gibi görünüyor.
YAZI:Taner KORKMAZ
ZAMAN