AB'den Türkiye'ye ilaç ultimatomu
Abone olYerli şirketlerin, yabancı firmaların ilaç içeriklerini 'çalması' baş ağrıtıyor. ABD, Ankara'yı uyardı, Avrupa Birliği ise 17 Aralık sonrası ilk notasını bu konuda verdi
Avrupa Birliği Komisyonu, 2004'ün son günlerinde Türkiye'ye bir
nota verdi. Bu, Türkiye'nin 17 Aralık AB zirvesi ardından aldığı
ilk nota oldu. Nota, son zamanlarda alışılanın aksine siyasi
konularda değil, sağlıkla ekonominin kesiştiği önemli bir alanda,
ilaç üretimi konusunda verildi. AB bu nota ile Türkiye'yi 1996
Gümrük Birliği anlaşmasıyla taahhüt ettiği bir konuda sözünü yerine
getirmemekle suçluyor ve vakit geçirmeden gerekli düzenlemeleri
yapması ve uygulamaya geçmesini istiyordu. Aksi takdirde
Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) şikâyet edilmesi,
yaptırımlara maruz bırakılması söz konusu olabilecekti. İşin ilginç
yanı Türkiye'nin bu konuda ABD'den de uyarılar alıyor olması.
Başbakan Tayyip Erdoğan ile 13 Aralık'ta Irak konusunda bir görüşme
yapan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın bu görüşme sonunda
bir de ilaç dosyası verdiği biliniyor. Yine yılın son ayında
Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'ni ziyaret eden ABD Senato
Adalet İşleri Komitesi Başkan ve her iki partiden üyeleri
Türkiye'de izinsiz ilaç üretimi konusunun çözüme bağlanması
gerektiği talebini ilettiler. Konu, ABD Dışişleri'nin ekonomik
konulardan sorumlu bakan yardımcısı Alan Larsson tarafından
izleniyor. ABD, Türkiye'nin bu konuda hemen önlem almaması halinde
Genel-leştirilmiş Tercihler Sistemi'nden çıkarılabileceği
uyarısında bulunuyor. Bu ihtimalin 2005 yılı için ABD'ye yapılacak
yaklaşık 800 milyon dolarlık ihracatı engelleyebileceği tahmin
ediliyor. Dışişleri Bakanlığı ve AB Genel Sekreterliği konuyla
ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile
temas kurmuş durumda ve gözler bu nedenle hem yerli, hem de yabancı
ilaç şirketlerinin baskısı altındaki Sağlık Bakanlığı'na çevrilmiş
bulunuyor. Konuyla ilgili olarak Radikal'in sorularını yanıtlayan
Recep Akdağ şunları söyledi: "Dış Ticaret Müsteşarlığı ve AB Genel
Sekreterliği ile birlikte hazırladığımız yeni bir ruhsat
yönetmeliği taslağını Başbakan'ın onayına sunduk. Bu ruhsat
yönetmeliğinin bir kararname olarak yayımlanmasını bekliyoruz.
Başbakanlık da herhalde kendi incelemesini yapıyor. Bu
yönetmelikle, yıllar süren ruhsat bekleme süreleri son buluyor; 210
günde araştırmanın bitirilmesi ve ruhsat verilmesi zorunluluğunu
getiriyoruz. Asıl tartışma konusu olan veri koruma alanında ise bir
geçiş dönemi öngörüyoruz. Bu, AB ülkeleri için de söz konusu;
örneğin AB üyesi olan Macaristan ve Polonya da henüz bu konuda tam
uyum sağlamış değil." Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü anlaşmasına
göre 1 Ocak 2000, Gümrük Birliği anlaşmasına göre de 1 Ocak 2001
tarihinden itibaren ilaç üretimi konusunda en tartışmalı konu olan,
ilaç verilerinin korunmasında uluslararası standartlara uymayı
taahhüt ediyordu. Türkiye'dek ilaç üreticileri yürüttükleri etkin
lobi ile 2001'de mevzuat uyumuna geçişin Türk ilaç sanayisini
olumsuz etkileyeceğini söyleyerek engellediler ve en erken 2007'de
yürürlüğe girmesini istediler. Ancak AB ile süren müzakerelerde 1
Ocak 2005 tarihi üzerinde yazılı olmayan mutabakat sağlandı. Sağlık
Bakanlığı yönetmelik taslağını Başbakanlığa gönderdi, ancak 31
Aralık akşamüzeri itibarıyla yönetmelik imzalanmamıştı. Tartışmanın
odağında bulunan 'veri koruma' konusunu şöyle özetlemek mümkün: Bir
ilaç şirketi, belli bir hastalığın tedavisi için yeni bir ilaç
geliştirirken, uzun yıllar süren laboratuvar araştırması yürütüyor
ve ilaç maliyetinin büyük kısmını bu araştırma oluşturuyor.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği'ne göre, ortalama olarak
araştırılan 10 bin molekülden biri ilaç oluyor. Bir ilaç için
ortalama 880 milyon dolar harcama yapılıyor. İlaç piyasaya
sürülmeye hazır hale geldiğinde sağlık konusunda otorite olan
kuruluşa bu ilaçta kullanılan maddeler, miktarları, yapılan
işlemler, yani ilacın verileri bir rapor halinde sunuluyor.
Böylelikle o ilacın patenti ve üretim ruhsatı alınıyor. İlaç bir
başka ülkede üretileceği zaman, o ülkedeki üretici, (artık
Türkiye'de de geçerli olan fikri mülkiyet hakları uyarınca) ilacın
patentini alarak üretim ruhsatı için kendi sağlık otoritesine
başvuru yapıyor. Ancak Türkiye'de bu konudaki otorite olan Sağlık
Bakanlığı, veri koruması ve veri imtiyazı konularında henüz
uluslararası mevzuata uygun bir süreç izlemiyor. Özellikle Veri
Koruma alanında uluslararası sisteme uymayan birkaç ülkeden biri
kalan Türkiye'de ilaç üretimi büyük oranda 'jenerik' adı verilen
yöntemle yapılıyor. Yani yerli ilaç üreticileri, başka marka
ilaçların içindeki etken maddeleri ve yöntemlerini izinsiz olarak
taklit ederek üretiyorlar. Bu da ilacın orijinal üreticileri
tarafından tepkiyle karşılanıyor. Sağlık Bakanı Akdağ'ın "2005'te
yürürlüğe girecek" dediği yeni yönetmeliğin hazırlanması, Bakan
Akdağ "Aşırı bir artış yok" dese de jenerik üreticilerinin yürürlük
öncesi mevzuattan yararlanmak için yüzlerce başvuru yapmasına yol
açmış durumda. Yani yeni yönetmelik çıksa bile bu, şimdiye dek
yapılmış başvurular için bir anlam taşımayacak. ABD ve AB ile halen
yönetmeliğin çıkması üzerinde süren gerilimin, yönetmelik
yayımlandıktan sonra ne seyir izleyeceği şimdiden kestirilemiyor.
Haber: Murat Yetkin Kaynak: Radikal