AB'den Güneydoğu'ya büyük önem
Abone olAB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, AB'nin Güneydoğu'nun kalkınmasına büyük önem verdiğini söyledi, nedeni ise şöyle anlattı:
Diyarbakır'da bulunan Verheugen helikopterle, Lice Jandarma
Komutanlığı'na bağlı Abalı Karakolu'na buradan da karayoluyla Tuzla
Köyü'ne geçti ve burada köy muhtarı Tahsin Yıldız ile görüştü.
Görüşmede, köydeki güvenlik ve ekonomik durumu yerinde görmek
istediği için geldiğini belirten Verheugen, ''AB ile Türkiye
arasında yapılan işbirliği çerçevesinde Güneydoğu'ya özel önem
veriliyor. Bizim katılım öncesi stratejimizde bölgedeki sosyal ve
ekonomik farklılıkların giderilmesi için Türkiye'ye baskı
yapılıyor. Özellikle de köylere dönüşlere yardım sağlanması,
altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, bölgedeki ekonomik durumun
iyileştirilmesi ve böylece halkın barış ve refah içinde yaşamasının
sağlanması konusunda'' dedi. Muhtar Yıldız ise, 1995 yılının Kasım
ayında güvenlik güçlerinin köylerini boşalttığını ve kendilerinin
de Mersin ve Diyarbakır'a göç ettiklerini kaydederek, şöyle
konuştu: ''2001'de geri dönüş oldu. İlk olarak 7 aile geldi.
Eskiden 56 haneli olan köyde şimdi 30 hane var. Ben çadırda
kalıyorum. Köyümüzün boşaltılması nedeniyle 2001 yılında AİHM'e
başvurduk. Ev yapmamız için şu ana kadar devletten yardım alamadık.
Çimento ve demir yardımı istiyoruz. Çocuklar taşımalı sistemle
okula gidiyor. Su, okul, barış ve huzur istiyoruz.'' Muhtar Yıldız,
Verheugen'in sorusu üzerine ''Türkiye'nin AB'ye girmesini
istediğini söyledi. ''KÖTÜ BİR FİLM SAHNEYE KONDU'' Bu sırada
Verheugen ve muhtar Yıldız arasındaki diyaloga katılan Kaymakam
İsmail Koşum da, terörün bölgeye büyük zararı olduğunu ve
olağanüstü hal uygulamasının kalkmasıyla vatandaşların köylerine
dönmeye başladığını söyledi. Hiç kimsenin bu işten karlı
çıkmadığını, hem devletin hem de vatandaşın büyük maddi zarara
uğradığını kaydeden Koşum, şöyle konuştu: ''Burada ortaya çıkan
olağanüstü şartlar devletin istediği şartlar değildi. Bunlar belli
bir kötü niyetin sonucunda ortaya çıkmıştır. Maalesef, ilçemizde
1992 yılında bir öğretmen şehit edilmiş, ardından teröristler
ilçedeki askeri birliğe saldırmıştır. Olayda 2 asker şehit edilmiş
ve 6'sı da yaralanmıştır. Buradaki köylüler can güvenliği açısından
zarar görmemiştir. Burada kötü bir film sahneye kondu. Bu filmin
sonuna gelindi. Bu yöre eskiden olduğu gibi yeniden Diyarbakır'ın
sebze kaynağı olacaktır. Yöre halkının, Hükümet ve AB'nin
destekleriyle bu sorunlarını aşacağına inanıyorum. 30 yıl önce
ilçemizde polis teşkilatı yokmuş. 35 asker varken, şimdi terör
nedeniyle bir Tugay bulunuyor. Bu yörenin insanlarından kaymakam
arkadaşlarım var. Terör bölge için bozgunculuktur. Sonucu büyük bir
yıkım olmuştur. Zarar görenlere yeni çıkarılan yasayla zararları
ödeniyor.'' Verheugen, daha sonra köylülerin kaldıkları çadır ve
barakaları dolaştı. Verheugen, burada gazetecilere yaptığı
açıklamada, şiddet ve çatışmanın her zaman felaketle sonuçlandığını
bir kez daha gördüklerini ve köydeki insanların daha
yoksullaştığını belirtti. KÜRTÇE EĞİTİM VE YAYIN İnsanların barış
içerisinde rahatlıkla yaşaması için politika bulunması gerektiğini
bildiren Verheugen, şöyle konuştu: ''Şiddet hiçbir şekilde hiçbir
şey için çözüm değildir. Kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır. AB,
Güneydoğu'nun kalkınmasına çok büyük önem veriyor. Bu katılım
öncesi dönemden beri gündeme getirdiğimiz bir konudur. Bölgenin
kalkınması Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de gündeme getirilen bir
konuydu. Bu bağlamda alınması gereken 2 önemli siyasi önlem var.
Bunlardan bir tanesi Kürt halkına kültürel ve sosyal hakların
verilmesidir. Zaten bu yüzden kültürel ve sosyal hakların verilmesi
adına Kürtçe eğitim ve Kürtçe yayını başından beri savunuyoruz.
Geçte olsa bu konuyla ilgili bir takım adımlar atıldı. Ama sadece
bunların bir başlangıç olduğunu söyleyebiliriz. Her halükarda bu
gelişmeler sevindiricidir. İkincisi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin
ekonomik ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasıdır. Hükümetin her
zaman kararlı davranması için teşvikte bulunuyoruz. Bölgedeki
dengesizliklerin ortadan kaldırılması ve buradaki yaşam
koşullarının iyileştirilmesi için gerekenlerin yapılmasını arzu
ediyoruz. Dolayısıyla bölgedeki insanların köylerine ve daha önce
yaşadıkları yerlere dönmeleri için teşvikte bulunmalıdır. Böyle bir
köyde oturmak büyükşehirlerdeki gecekondularda oturmaktan kat kat
daha iyidir. Bu yönden çabaların artırılması ve insanların tekrar
evlerini yapması için destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.''
Verheugen, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel problemlerin iç
içe geçmiş problemler olduğunu, bölgede siyasi istikrar olmadan
ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesinin mümkün olmayacağına
işaret ederek, şöyle devam etti: ''Politik istikrar ancak, belli
bir perspektiften bakılarak çözülebilir. Bu sorunu çözmenin en iyi
yolu, hararetle Türkiye'nin modernizasyonu ve demokratikleşme
sürecinin desteklemektir. Modernizasyon ve demokratikleşme süreci
Türkiye'de yıllar önce başladı. AB katılım süreci etrafında
gelişti. Dolayısıyla Avrupa perspektifinin Türkiye'deki
demokratikleşme ve modernizasyon sürecinin en önemli teşviklerinden
biri olduğunu düşünüyorum.'' ''ÇOK BÜYÜK UMUT VE BEKLENTİ VAR''
Verheugen, bir gazetecinin; ''Türkiye'de büyük bir kesimin,
özellikle de bölgedeki vatandaşların AB'ye girmeyi çok istediği ve
bunu nasıl değerlendirdiği'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Türk
halkının özellikle de Güneydoğu'daki insanların AB'yi bu kadar
çekici bulması benim için çok memnuniyet vericidir. Ama daha ciddi
yaklaşacak olursak dün sivil toplum kuruluşları ve Diyarbakır'daki
temsilcilerle yaptığımız toplantıda psikolojik yük omuzlarıma
bindi. İnsanların çok büyük umutlarının ve beklentilerinin olduğunu
gördüm. Biraz da bu korkuttu beni. Çünkü, bu kadar büyük umutları
ve beklentileri karşılayıp karşılayamayacağımızdan emin değilim.
Ama bu tavırları beni duygusal olarak son derece etkiledi. Ama
siyasi açıdan baktığınızda sorun aynı. Daha önce hükümet
görevlileri ile görüştüğümüz zaman bölgedeki kalkınmanın siyasi
kriterlerden bir tanesi olduğunu gündeme getirmiştik. Bunu her
zaman konuşuyoruz. Dün yaptığımız toplantıda sivil toplum
kuruluşları temsilcileri bir konuda benimle aynı fikirdeler. Bu da
1999 yılında hazırlanan katılım öncesi stratejisinin buradaki
kalkınmayı tetiklediği görüşüdür. Burada herhangi bir değişim
meydana geldiyse hazırlanan katılım öncesi stratejisinin buna katkı
da bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu da memnuniyet verici bir
durumdur.'' DİYARBAKIR'DAKİ SALDIRI Verheugen, ''gece teröristlerce
polis noktasına yapılan saldırıyı nasıl değerlendirdiği'' yönündeki
bir soru üzerine de şunları söyledi: ''Bu sabah haber aldım. Tabi
ki ayrıntılarını ve nedenlerini bilmediğim için konuyla ilgili net
bir şey söylemem mümkün değildir. Tekrar etmek istediğimiz bir şey
var. O da şiddetin hiç bir şey için çözüm olmayacağı ve kesinlikle
kullanılmaması gerektiğidir. Bu olay, aynı zamanda bölgedeki
şiddetin tamamen ortadan kalkmadığını da gösteriyor. Tabi ki
toplumda aşırı davranan bir takım uç güçler olacaktır. Bu uç ve
aşırı güçlerin barış sürecini hiç bir şekilde etkilememesini arzu
ediyoruz. Görüyoruz ki buradaki halkın büyük çoğunluğu barış
taraftarı ve bu tür saldırıları şiddetle kınıyor.'' ''RAPORA
OLUMSUZ ETKİSİ OLMAYACAK'' Verheugen, ''köyde gördüğünüz
eksiklikler raporu olumsuz etkileyip etkilemeyeceği'' sorusunu ise
şöyle yanıtladı: ''Hayır öyle bir olumsuz etkisi olmayacak.
Buradaki insanların yoksul olması hiçbir şekilde çıkacak olan
raporu etkilemeyecektir. Köyün boşaltılması bir takım siyasi
kararların sonucunda olmuştur. Bu sonuçlar memnuniyet verici
değildir. Ama benim için buraya gelmek önemliydi. Çünkü, bir takım
gerçekleri görmek istedim. Ama hiç, bir şekilde rapor üzerinde
olumsuz etki de bulunmayacaktır. Şunu da ifade etmek istiyorum.
Burada harika bir köy kurmak o kadar da zor değil. Biraz destekle
yapılabilir. İnsanlar son derece misafirperver davrandılar.
Dolayısıyla burada bulunmaktan büyük memnuniyet duydum.''
Verheugen, köyde incelemeleri sırasında tandırda ekmek pişiren
Hatice Demirbaş'ın yanına giderek, ekmek yapımıyla ilgili bilgi
aldı ve kendisine ikram edilen ekmeği yedi.