ABDden Türk timine kelepçe
Abone olÇuval baskını geliyorum demiş. Olayın benzeri 2.5 ay önce Kerkük'te yaşanmış.
Süleymaniye'deki çuval olayı resmen geliyorum demiş.. Tezkere
reddi sonrası gerilen Türk-Amerikan ilişkileri iki orduya da
yansımış..
K. Irak'ta faaliyet gösteren Türk timlerine Irak savaşıyla birlikte
düşman gözüyle bakılmış. Süleymaniye baskınından 2.5 ay önce
Kerkük'te Türk timi gözaltına alınmış.
Kamuoyunun gözünden kaçan bu gözaltıyı Aksiyon dergisi
ayrıntılarıyla yazdı. Faruk Mercan Ufuk Şanlı imzalı habere göre 12
Türk timini gözaltına alan kişi baskının mimarı Süleymaniyedeki
baskınında olduğu gibi Albay William Mayville olmuş...
TARİH: 22 NİSAN 2003; YER: KERKÜK
48 yıllık askerî kariyerinde yedi yıllık da çeşitli NATO görevleri
olan Orgeneral Özkök’ün bu öngörüleri doğru çıktı. Türkiye’nin
“önleyemediği” savaş, onun bu sözlerinden 15 gün sonra başladı. 20
gün süren savaşın 9 Nisan 2003’te Bağdat’ın düşmesiyle bitmesinden
sadece iki hafta sonra, Erbil’deki Türk özel timi Amerikan askeri
ile karşı karşıya geldi.
Erbil’deki Türk özel kuvvetler timi, 22 Nisan günü Kerkük’e giden
bir insanî yardım konvoyuna eşlik ediyordu. İki arabada Türk timine
mensup altı subay ve astsubay, tercümanlık görevi yapan üç peşmerge
ve üç Türkmen vardı. Kürt gruplar, Bağdat’ın düşmesinin ertesi günü
Kerkük’e girmiş, olaylar başgöstermişti. Kerkük’teki Türkmenler zor
durumdaydı. Konvoy’da gıda, ilaç gibi malzemeler vardı.
Sivil kıyafetli Türk timi Kerkük girişinde Amerikan askerince
durduruldu. O gün neler yaşandığı, iki gün sonra Amerikan Time
dergisine yansıdı. Türk timini durduran kişi, 2,5 ay sonra
Süleymaniye baskınını yapacak olan Albay William Mayville’den
başkası değildi. Albay Mayville, Kerkük’ü kontrol altına alan 173.
Hava İndirme Tümenine dâhil 3. Tugay’ın komutanıydı. Bu tümenin
özelliği Amerikan özel kuvvetlerinin bir parçası olmasıydı. Eğer 1
Mart tezkeresi Meclis’ten geçse, Mayville ve askerleri Türkiye
üzerinden giriş yapacaktı, tezkere reddedilince uçaklardan
paraşütle atlamışlardı.
TÜRK ASKERİNDEN KUŞKULANMIŞLAR
Time dergisi muhabirine röportaj veren Mayville şöyle diyordu:
“Türk askerlerini Kerkük’teki Irak Türkmen cephesine silah
taşırken yakaladık. Onlar buraya temiz bir kalple gelmediler.
Hedefleri Kerkük’e büyük bir Türk barış gücü gelmesini gerektirecek
ortamı oluşturmak. İlk konvoyda gerçekten insanî yardım malzemeleri
vardı. Ama bu konvoylar tekrarlandıkça para ve silah
getirdiklerinden kuşkulandık.”
MAYVİLLLE TÜRK TUĞGENERALLE GÖRÜŞMEDİ
Olayın hemen ardından Silopi’deki Türk Özel Kuvvetler Tugayı
Komutanı Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, gözaltındaki askerî
personeli almak üzere Kerkük’e helikopterle gidiyor, ancak Mayville
Kılıçarslan ile kendisi görüşmüyor, bir binbaşıyı gönderiyor.
Kılıçarslan Amerikalı binbaşı ile görüşmeyi reddedip geri dönüyor.
Bunun üzerine Albay Naci Özdemir Kerkük’e gidiyor, Mayville ile
aralarında sert bir tartışma yaşanıyor. Çünkü Albay Mayville, artık
kendisini normal bir albay olarak değil, Kerkük’ün patronu olarak
görüyordu. Nitekim bir gün Kerkük’te valilik çıkışı valiyle mi
görüştüğünü soran gazeteciye, “Buranın valisi
benim.” cevabını vermişti.
TÜRK TİMİ İKİ GÜN TUTULDU
Time muhabirine, iki gün tutulan Türk timinin ertesi günü
Türkiye’ye döndüğünü, sınıra kadar kendilerine Amerikan askerinin
eşlik ettiğini belirten Mayville, timdeki silahları AK-47
kalaşnikof makinalı tüfek, M4, el bombaları, çelik yelek ve gece
görüş dürbünü olarak sayıyordu. Türk timi “silahlar bizim” demişti.
Time dergisine göre, Amerikan askerinin o gün gözaltına aldığı kişi
sayısı 23’tü. Bunların 12’si Türk timine mensuptu, diğerleri onlara
yardımcı olan sivil kişilerdi.
Irak’ın işgalinden sadece 15 gün sonra meydana gelen bu olay,
aslında 2,5 ay sonraki Süleymaniye baskınının da ayak sesleriydi.
Çünkü Türkiye savaşa katılmadığı için artık “resmen” Kuzey Irak’ta
olmayacaktı; ama “fiilen” olmaya devam ediyordu. Olmaması mümkün
değildi. Nitekim Süleymaniye baskını, Kerkük’te yaşanan olayın
hemen hemen benzeriydi. İki olayın tek farkı, Kerkük’te alıkonulan
Türk timinin iki gün gözaltında tutulup Silopi’ye gönderilmesi,
buna karşılık Süleymaniye’deki timin sorgulanmak üzere Bağdat’a
götürülmesiydi. Üstelik her iki olayda da, Amerikan tarafının
argümanları hemen hemen aynıydı.