ABD Temsilciler Meclisi 1915’te gerçekleşen Ermeni olayları ile
ilgili yıllardan beri büyük baskılara rağmen almadığı, tarihçilere
bırakılması gerektiği gerekçesiyle ötelediği “soykırım kararını”
aldı.
Karar neresinden bakarsak bakalım, haksız, yersiz ve hepsinden
önemlisi hukuksuz. İki ülkenin tarihsel ilişkilerine de, ortak
çıkarlarına da aykırı. Ancak, Temsilciler Meclisi’nin çok büyük
çoğunluğu ile alınmış bir karar var ortada…
İkinci karar ise Türkiye’ye yönelik ambargoları içeriyor… Bu ise
tam bir ahde vefasızlık örneği, uluslararası hukukun hiçe
sayılması, devlet adap ve ahlakının tanınmaması durumudur…
Her iki kararın ortaya çıkması süreçlerine dikkat etmek
gerekiyor. Türkiye Suriye’de oldu bittiye getirilerek bir Kürt
devleti oluşturulması projesini Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı operasyonları ile engelleyip Soçi’de Rusya ile varılan
mutabakat ile tamamıyla ortadan kaldırınca Türkiye’ye karşı
muazzam bir negatif enerji birikimi oluştu…
ABD’de lobiler çok etkilidir. Lobilerin gücünün hafife
alınmaması ve Temsilciler Meclisi’nde bu çoğunlukta alınan
kararlara yönelik tutum ve davranışların da kesinlikle
küçümsenmemesi ve yok hükmündedir diye görmezden gelinmemesi
lazımdır.
Temsilciler Meclisi’nde alınan kararların Türkiye açısından
uygulama alanında bir zorunluluk içermemesi önemsiz oldukları
anlamı taşımaz. Çünkü, müttefik olduğumuz ülkede bize olan
yaklaşımın ne şekilde olduğunu göstermektedir.
Elbette onların almış olduğu bu kararlar Türkiye’nin haklı
davalarından, tezlerinden geri adım atmasını gerektirmez. ABD veya
başka ülkeler Türkiye gibi egemen ve bağımsız bir ülkenin
geleceğini sahip oldukları değişik güç ve argümanlarla belirlemeye
yeltenemezler ama uluslararası hukuk ve diplomasinin etkin ve
verimli bir şekilde kullanılması, sürecin çok daha olumsuz
noktalara gitmemesi için çaba gösterilmesi de şarttır.
Alınan kararların şu anki durumda bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Ancak bağlayıcı ve yıkıcı bir hale gelmesi için bu kararları
aldıran lobilerin çabalarına hız verecekleri önümüzdeki dönemleri
bunun için de kullanacakları unutulmamalıdır.
İki ülke ilişkileri önemlidir. ABD ihtiraslı, ahlaksız, ilkesiz
politikacıların elinde ne yazık ki iç politik gelişmelerine bu yıl
Türkiye’yi kurban etmek gibi bir talihsizlik içindedir. Lobilerin
etkilerini bu kararlarda görmek, takip etmek mümkündür. Her zaman
Türkiye ile birlikte olan Yahudi Lobisini kaybetmiş olmanın yanı
sıra geçmişte Dışişlerinde ve uluslararası sivil toplum
faaliyetlerinde FETÖ’cü isimleri etkin kılmış olmanın da faturaları
bu kararlar içerisinde iyi okunmalıdır. Üstelik Arapların haklarını
savunmak için kendimizden uzaklaştırdığımız Yahudi Lobisine bir de
bize karşı Arap ülkelerinin lobileri eklendi.
Kamu diplomasisi tam da bu günler içindir. Türkiye’nin diplomasi
geleneği vardır. Güçlüdür. Sorunları bu güçlü diplomasi geleneğimiz
ve yeteneğimizi hatırlayarak çözmek durumundayız. Gerekirse emekli
olmuş nitelikli, vatanperver diplomatlarımızdan istifade ile
dünyaya haklı davamızı anlatma çabalarımızı artırmak durumundayız.
Amatör diplomasi olmaz. Diplomasi heveslileri eliyle de diplomasi
olmaz. Kurumsal yapıyı ihmal ederek de yürüyemeyiz. Trump dönemi
Amerikası maalesef ABD tarihinin en tefessüh etmiş dönemi olarak
hatırlanacaktır. Demokratları da, Cumhuriyetçileri de lobilerin
elinde kalmış, geleneksel müttefiklik ilişkilerini unutmuş, tarih
ve gelecek perspektifi olmayan bir acziyet sergilemektedir.
Siyaset bu yaşadıklarımıza iç politik meseleler olarak
bakmamalıdır. Çünkü dış politika hiçbir zaman iç politikaya alet
edilemez. Dış politik gelişmeler iktidarı ile muhalefeti ile tüm
ülkeyi, insanlarımızı ilgilendiren sonuçlar doğurur. Meseleyi dar
bir bakış açısı ile AK Parti’ye aitmiş ve onlar tarafından
çözülmesi gerekirmiş gibi bir yaklaşım içinde almak sığlığın
ötesinde siyaseten cahilliğin yansıması olur.
Yapılması gereken en önemli şey, içerde birlik ve beraberlik
tesisi, dışarda Türkiye’nin gücünü ve haklı tezlerini her şekilde
anlatabilmekten geçmektedir. Türkiye’nin her iki konuda da
anlatabilecekleri çoktur.