ABD Irak hava sahasını Türkiye'ye açtı
Abone olABD, Kuzey Irak hava sahasındaki koridorları Türkiye'nin PKK'ya karşı mücadelesi için açtı.
"ABD, Kuzey Irak hava sahasındaki
koridorları Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesi için açtı; uygulama
en az üç haftadır yürürlükte." diyen Murat Yetkin, üst düzey bir
Türk kaynaktan adlığı bilgileri aktardı...
Amerikan hükümetinin, Irak’ın kuzey kesimindeki hava sahasındaki
bütün koridorları Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesi amacıyla
kullanıma açtığını Ankara’ya bildirdiği öğrenildi.
Radikal’in sorusu üzerine bilgiyi doğrulayan ancak isimlerinin
açıklanmasını istemeyen Türk ve Amerikalı kaynaklar, bu bildirimin
tam olarak ne zaman yapıldığına ilişkin bilgi vermiyorlar. Ancak
bir kaynak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 27 Haziran’da Toronto’da ABD
Başkanı Barack Obama ile görüşmesinden önce bu kararın Ankara’ya
bildirildiğini, bir başka kaynak da uygulamanın en az üç haftadır
yürürlükte olduğunu söyledi.
Tarihler, ABD’nin Irak hükümetiyle danışarak Türkiye’nin PKK ile
mücadelesine katkı amacıyla ülkenin kuzeyindeki hava koridorlarını
önceden izin almaksızın kullanma kararının 19 Haziran’da sekiz
askerin şehit olduğu, 12 PKK’lının da çıkan çatışmada öldürüldüğü
Şemdinli, Gediktepe karakolu baskını sonrasında alınmış
olabileceğini gösteriyor.
Bu baskının hemen ardından Türk jetleri kısa sürede havalanarak
Irak’taki PKK üslerine bomba yağdırmıştı.
İlk kez istihbarattan
fazlası
Üst düzey bir Türk kaynak, böylelikle Türkiye’nin bir süredir
ABD’den talep ettiği ‘istihbarat paylaşımının ötesine geçen
işbirliği’ yolunda ilk adımın atılmış olduğunu, Ankara’nın ABD’den
‘terörle mücadeleye karşı daha aktif işbirliği’ beklentisinin devam
ettiğini vurguladı.
ABD bu adımı atmasında iki önemli faktörün rol oynadığı
anlaşılıyor:
1- PKK’nın 1 Haziran’da İskenderun’daki Deniz Kuvvetleri birliğine
baskınıyla başlattığı yeni saldırı kampanyasıyla, artık Türkiye’nin
askeri operasyonlarını da bahane göstermeden askeri, ekonomik ve
büyük şehir hedeflerine saldıracağını açıklaması. İskenderun
ardından bunu kanıtlayacak eylemler yapması ve Şemdinli baskınıyla
açıkça Irak topraklarını bir kez daha kullanmış olması
2- Türkiye’nin Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı
seçildikten sonra Mesud Barzani’yi (hem de İskenderun saldırısında
iki gün sonra, 3 Haziran’da) Ankara’da ağırlaması ve Barzani’yle
yalnızca orta düzey Dışişleri, Genelkurmay ve MİT yetkililerinin
değil, en üst düzeyde görüşülmüş olması. Dolayısıyla Ankara,
böylelikle Irak Kürtleriyle siyasi muhataplık kurarak sorununun
yalnızca PKK ile olduğunu gösterdi.
ABD’nin Barzani
ricası
Nitekim Barzani’nin bu ziyaret sonrasında siyasi tutumu değişti. Bu
konuda ilginç bir ayrıntı var ve o ayrıntının yarı resmi
nitelikteki Amerika’nın Sesi (VOA) radyosunda yayımlanmış,
vurgulanmış olması onu daha da ilginç kılıyor.
PKK’nın İstanbul Halkalı’da askeri servis aracına düzenlediği kanlı
saldırı ardından VOA, 22 Haziran’da yaptığı yayında, saldırının
Barzani tarafından ilk kez PKK’nın adı verilmesi suretiyle şiddetle
kınandığını duyurdu.
ABD’nin bu süreçte Irak’taki hava koridorlarını Türkiye’nin PKK’ya
karşı mücadelesine açarken Barzani konusunu da dile getirdiği
anlaşılıyor. ABD, Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüteceği askeri
harekâtta; 1- Irak’taki sivil halka zarar gelmemesini, 2-
Barzani’nin Peşmerge güçleriyle çatışmadan kaçınılmasına özen
gösterilmesini istiyor.
Dün görüştüğüm bir Türk yetkili, gerek Dışişleri, gerekse
Genelkurmay’ın sivillerin hedef alınmadığını açıkladığını, bu
durumun Amerikalılar tarafından da bilindiğini ve böyle devam
edeceğini söyledi.
Ne ABD, Irak’tan çekilme sürecinde Irak’taki en önemli işbirlikçisi
Barzani’yi zorda bırakmak istiyor, ne de Türkiye, Barzani ile uzun
vadeli düşündüğü işbirliğinin PKK nedeniyle kötüleşmesini
istiyor.
Hava koridorunun PKK’ya karşı mücadelede önceden izine gerek
duyulmadan açılmasını, yalnızca jetlerin istediği zaman gidip PKK
kamplarına bomba yağdırmasına izin verilmesi olarak algılamak,
resmi eksik görmek olur.
Öncelikle bu, helikopterlerden kargo uçaklarına dek her türlü uçar
taşıtın, gerektiğinde Irak topraklarında PKK’ya karşı mücadeleye
gireceği anlamını da taşır.
Buradan çıkarılabilecek bir sonuç, bu süreçte Türkiye’nin Irak
topraklarındaki PKK hedeflerine yürüteceği, hava, ya da kara (hatta
belki deniz) kuvvetleriyle her türlü askeri harekâtın, Barzani’yi
kendi halkına karşı zor durumda bırakacak, sivil Iraklılara zarar
vermeyecek olduktan sonra, en azından görmezden gelineceği
olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken bir noktanın da PKK’nın
Ankara ile Erbil’i karşı karşıya getirecek kışkırtma eylemleri
olduğu söylenebilir.
ABD Büyükelçisi James Jeffrey’nin 8 Temmuz akşamı Antalya
açıklarında demirli Eisenhower uçak gemisinde Amerikalı subaylara
hitaben, onların da tıpkı Irak sınırında şehit düşen Türk
askerlerle aynı amaç, huzuru sağlama amacı için mücadele ettiğini
söylemesi bir rastlantı değil.
Başbuğ, Atalay, Davutoğlu,
Gül
Bu açıklamanın birkaç gün öncesinde, 5 Temmuz’da Genelkurmay
Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Uğur Dündar’a verdiği mülakatta
‘Sözün bittiği yerdeyiz’ demiş olması önemlidir. Bu açıklamadan bir
gün sonra, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, ayrı ayrı, Irak’taki PKK varlığının artık kabul edilemez
olduğunu ve Ankara’nın bu duruma karşı mutlaka bir şeyler
yapacağını muhataplarına ilettiğini söylediler.
Nihayet, 7 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nijerya’ya
giderken ‘Bazı şeyler açık konuşulmaz’ diyerek başladığı
sözlerinde, PKK’ya karşı mücadelede yeni bir döneme girildiğini ve
bu yeni dönemde yeni yöntemler kullanılacağını söyledi.
ABD Büyükelçisi’nin Antalya’daki uçak gemisinde Irak sınırında PKK
ile çarpışan Türk askerlerine selam göndermesi işte bu nedenle
rastlantı değildir.
Ülkenin cumhurbaşkanı ‘yeni yöntemlerden’ söz ederken sınır ötesi
operasyondan hâlâ ordunun topyekûn Irak’a girmesini anlamamak,
hedefin Irak’ın kuzeyini işgal, ya da dağlardaki binlerce PKK’lıyı
imha etmek değil, PKK’nın lider kadrosunun etkisiz hale getirilmesi
olduğunu görmek gerekir.
Zamanlama ve Meclis izni
Türkiye, ABD ve Irak arasında üçlü güvenlik
merkezinin kurulmasından ve Erbil’de, Iraklı Kürtlerin de temsil
edildiği bir askeri istihbarat paylaşımı merkezi oluşturulmasından
bu yana, Türkiye’nin hangi PKK’lıları neden istediğini diğer
taraflar biliyor. Yani istenen PKK’lılar listesi yeni değil.
Yeni olan, Ankara’nın 24 Haziran Milli Güvenlik Kurulu
toplantısında aldığı kararlar uyarınca, PKK şeflerini kısa vadede
ABD ve Irak güvenlik güçlerinin yardımıyla teslim alamaz ise,
maliyeti ne olursa olsun kendisinin bir şeyler yapma kararlılığı.
ABD’nin daha önce Abdullah Öcalan olayında görüp gereğini yaptığı
türden -sağı solu belli olmayan- bir kararlılık bu...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 14, ya da 15 Temmuz’da CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu ile yapmak istediği görüşme de bu nedenle önem
taşıyor. (Saadet ve BBP ile görüşmeleri, Meclis mevcudiyetleri
olmadığından daha çok referandum ve sonrasında seçim işbirliği
odaklı gibi görünüyor.)
Erdoğan, Irak’taki PKK varlığı konusunda ana muhalefet CHP’ye bu
kez gerçekten bilgi verebilir ve gerçekten destek isteyebilir. Bu
destek yeni bir Meclis kararını da gerektirebilir.
Bu bir ihtimal... Kesin olansa, mutfakta gerçekten bir şeylerin
pişirildiği. Başbakanın böyle bir konuda herkes konuşurken iki
haftadır sessiz kalması da, ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki hava
sahasını PKK’ya karşı Türkiye’ye açması da bu sürecin
işaretleri.