ABD ile Türkiye arasında 'Çin gerilimi' mi var?
Abone olTürkiye'nin uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinde ABD'nin kara listesindeki Çinli firmayı tercih etmesinin ABD'de kaygı yarattığı düşünülüyor. Washington'dan İlhan Tanır bu seçimle ilgili iddia edilen gerilimin boyutunu BBC Türkçe için araştırdı.
Ankara’nın uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinde bir Çin firmasını seçtiğini ilan etmesi, NATO çevrelerinde olduğu kadar Washington’da da dikkat ve kaygıyla izleniyor.
Konuyla ilgili BBC Türkçe'ye değerlendirmede bulunan uzmanlar bu kaygının varlığı konusunda hem fikir.
Türkiye’de ABD yönetimi ile ilişkilerini yürüten ekipten üst düzey bir diplomatik kaynak, ABD’nin kaygısının özellikle iki nedenden kaynaklandığını ifade ediyor.
Birincisi, İran ve Kuzey Kore ile olan ilişkilerinden dolayı ABD tarafından Çinli şirkete ambargo konmuş olması.
İkincisi de, Çin sisteminin NATO hava savunma sistemine uyumunun güçlüğü ve tehlikesi.
Ankara, Çinli CPMIEC şirketinin hava ve füze savunma sisteminin NATO ile uyumlu hale getirilmesinde bir sakınca olmadığında ısrar ediyor.
'Endişeler ciddi'
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilinin BBC Türkçe’ye aktardığına göre ABD yönetimi hala Ankara’nın konu ile ilgili olarak getirdiği açıklamadan ikna olmuş değil ve bu seçim ile ilgili olarak ‘ciddi endişelerini’ koruyor.
Geçtiğimiz hafta Washington’daki düşünce kuruluşu CSIS (Center for Strategic and International Studies) için Bülent Alirıza ile birlikte konuyla ilgili bir analiz kaleme kalan Sam Brennan’ın aktardığına göre, Çin sistemini NATO sistemine uyarlayabilmek teknik olarak belki mümkün olsa da, NATO aslen bu konuda adım atmak için birçok nedenden dolayı istekli değil.
Brennan, on yıllardır bu sistemi geliştirmek için para, zaman ve enerji harcayan ABD’li şirketlerden Türkiye’nin bu teknolojileri 'hazırcı' bir şekilde almak istediğini iddia ediyor.
Ona göre böyle bir transfer, “entelektüel mülkiyet hakları hukukunu çiğneyen bir durum.’’
Konuyla ilgili uzmanların bir başka ortak görüşü ise, Çinlilerin bugün dünyada en saldırgan siber saldırıları yapan bilgisayar korsanlarının ülkesi olarak anılması ve bundan dolayı, NATO ile Çin sisteminin uyumlu hale getirilmesi halinde, Çinli program yazılımcılarının NATO bilgi sistemine sızma ihtimali.
‘Türkiye yerli savunma sanayisini geliştirme derdinde’
Washington’daki SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) düşünce kuruluşunda uzman olarak çalışan Kadir Üstün’e göre ise, Ankara’nın Çin sistemini seçmesinin temel nedeni, uzun süredir öncelik olarak kabul edilen yerli savunma sanayisini geliştirmek ve sektörde teknik bilgiye sahip olabilmek.
ABD’liler bu teknik bilgiyi vermemekte direnirken, bunun yanı sıra uzun süredir farklı silah sistemlerinin Türkiye’ye transferinde, Türkiye’nin önüne hep Kongre engeli çıkıyor.
Türkiye gerçekten de on yıllardır ABD’den almak istediği farklı silah sistemlerinde sürekli ABD Kongresinin vetosuyla karşılaşıyor.
Örneğin son yıllarda, Türkiye’nin ABD'den satın almak istediği insansız hava aracı Reaper ve Kobra helikopterleri ile ilgili talepler Kongre’ye takıldı.
Bu açıdan, Türkiye’nin füze sistemi ile birlikte yapmak istediği teknoloji transferinin de, bu sistemleri satacak şirketler kabul etse de Kongre’nin engeline takılabileceği belirtiliyor.
Yine bir Türk diplomatik kaynağa göre bu konularda ABD Türkiye’ye, Kongre engelini atlayabilmesi için diğer başka bazı müttefiklerine sunduğu ayrıcalıklı statüyü sağlamalı.
Washington’da Türkiye ile ilişkiler alanında uzman isimler, ABD yönetiminde ‘ciddi bir rahatsızlık’ olduğu görüşünde.
'Kararın zamanlaması dikkat çekici'
Washington’daki düşünce kuruluşu WINEP’deki (Washington Institute for Near East Policy) Türkiye çalışmaları uzmanı Soner Çağatay’a göre, Ankara’nın bu seçim kararının Türkiye’nin kendisini bölgede yalnız hissettiği bir dönemde gelmesi dikkat çekici.
Çağatay, “Çin, Türkiye için ABD’ye alternatif bir müttefik olamasa da, özellikle Suriye krizinde Ankara, ABD’nin kendisini yalnız bıraktığını düşünüyor. Böyle bir ortamda Rusya ve Çin’in ise Ortadoğu’da kendi müttefiklerini koruduğu görülüyor. Suriye krizi farklı şekillerde Türkiye’yi zayıf düşürdü. Ankara yeniden kuvvetli olmanın yollarını arıyor” diyor.
ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Perşembe günü Washington’daki Türkiye Büyükelçiliği’ni bir etkinlik nedeniyle ziyaret etti ve Çin füze sisteminin Ankara tarafından seçilmesiyle ilgili sorulan soruları cevaplarken Türkiye’yi eleştirmemeye dikkat etti: "Türkiye, ABD'nin yakın bir dostu ve müttefiki, NATO'nun güçlü ve önemli bir üyesi ve karşılıklı güvenlik çıkarlarımız üzerinde Türkiye ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Her ülkenin her zaman kendi karar verme süreci vardır ve biz Türkiye'ye bir dost, ortak, müttefik ve özellikle NATO müttefiki olarak çok değer veriyoruz.’’
‘Konu ikili ilişkiler değil, NATO müttefikliği meselesi’
Washington’da yönetime yakın bir başka kaynak da, ABD’nin Çin hava savunma ihalesi konusunu sadece bir ikili ilişki olarak görmediğini söylüyor: “Bu bir NATO-Türkiye ilişkisi problemi ve müttefiklik problemi. Bu bağlamda NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in yaptığı ve NATO’nun rahatsızlığını ifade eden demeçler de dikkate alınmalı.”
Türkiye NATO ve ABD yönetimi ile en son Kürecik’e yerleştirilmesi planlanan NATO radar sistemiyle ilgili karar verme aşamasında anlaşmazlığa düşmüş, uzun bir süre Ankara’dan gelen farklı mesajlar Washington ile ilişkilerde tansiyona neden olmuştu.
Ankara bu sürecin sonunda, 2011 yılının Eylül ayında NATO radarının Malatya’ya kurulmasına yeşil ışık yakmıştı.
‘Kırılma’ yok, ‘endişe’ var”
BBC Türkçe’ye konuşan uzmanların ortak görüşü, Washington ile Ankara arasında şu an için bir ‘kırılma’ yaşanmadığı veya ciddi bir kriz bulunmadığı yönünde.
Ankara zaten bu konuda hala son sözünü söylemediğini kaydetmiş durumda.
Merkezi İstanbul’da bulunan Edam’da (Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi), silah kontrolleri konularında uzman olan Aaron Stein’e göre ise Çin füze sistemi, NATO’nun son yıllarda kademeli bir şekilde işleyişe geçirdiği ve bir radarını da Kürecik’e kurduğu füze kalkan sistemine uyarlanamayacak.
Stein, “NATO’nun X-band olarak isimlendirilen sistemine bağlı Patriot sisteminde karar kılınmış olsaydı, bu sistemle tehditlere karşı önce ve sağlam önlem alınabilirdi” diyor.
Stein, Ankara’nın Çin HQ-9 sisteminde karar kılmasında ‘bir ideolojik anlayış’ aranmaması gerektiğinde ısrarcı.
"Konu, Ankara’nın teknoloji transferi ve fiyat ucuzluğunu, NATO ile Çin sisteminin uyumundan daha önemli görmesidir" diyor Stein.
‘Türk hükümetine güven sarsılır’
Obama yönetimine yakınlığıyla bilinen Center for American Progress isimli düşünce kuruluşunda Türkiye uzmanı olan Michael Werz ise, Türk hükümetinin Çin hava savunma sistemini seçmesinin Gezi parkı protestolarında polisin göstericilere tavrı ve Ankara'nın AB'ye eleştirilerini takiben geldiğini, dolayısıyla bu durumun, ‘Türk yönetimine olan güveni daha da sarsacağını’ ifade ediyor.
Werz’e göre, "Türkiye’nin Batılı dostlarına ve NATO’ya her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu bir dönemde verilen bu kararın Türkiye’nin milli güvenliğine faydasını anlamak oldukça güç".
Her şeye rağmen Ankara hükümeti, bu konuda ihale sürecinin henüz tamamlanmadığını en yüksek ağızdan belirtiyor.
Önümüzdeki aylarda konu, NATO ve Türkiye arasında olduğu kadar, Washington ve Ankara’daki görüşmelerde de önemli bir başlık olmaya devam edecek.