Son bir haftaya o kadar çok şey sığdı ki, dış politika
kulvarlarında…
Pek çok Amerikalı üst üste açıklamalar yaptı ve Suriye’den
çekilmeleri sonrasında Türkiye’nin Kürtleri ezeceğinden endişe
duyduklarını dile getirdiler.
Türkiye çok sert mukabele etti ve Suriye’nin neredeyse yükünün
tümünü çektiğini, ülke içindeki üç buçuk milyonun üzerindeki
sığınmacının üç yüz binden fazlasının Kürt olduğunu hatırlattı. Bu
sığınmacıların Esed ve DAİŞ’le birlikte PKK ve türevlerinden de
kaçtıklarını ve Türkiye tarafından özgürleştirilen yerlerde ancak
barışın yaşandığını net olarak ortaya koydu.
Bu haksız ithamlarda bulunan Bolton, Pompeo gibi isimlere aniden
Trump’da eklendi ve Türkiye’yi ekonomik olarak hedef alacağını
söyleyiverdi.
Neyse ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi sonrasında
Trump ağız değiştirdi, Washington’da sakinleşme ve dezenformasyon
çabalarında soğuma oldu.
Peşinden Cumhuriyetçilerin etkili isimlerinden Senatör Graham
soluğu Türkiye’de aldı. Etkili olduğu anlaşılan temaslarda bulundu
ve Türkiye’nin duruşunu gördü. Kendisinin daha önce tepki uyandıran
açıklamalarını da düzeltme ihtiyacı hissetti.
ABD’nin Suriye’den ani çıkma kararına itirazı ile gündeme gelen
Senatör Graham, bu fikrini Türkiye’nin yararına ortaya attığını,
YPG/PYD/YPJ adlarıyla SGD bileşenleri içinde yer alan örgütün
PKK’nın Suriye kolu olduğunu ve terör örgütü olarak kabul
ettiklerini, bu örgütün Obama döneminde silahlandırılmaya
başlandığını, sonrasında bu yanlışın devam ettiğini, ABD’nin
ayrılması durumunda bu örgütün Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye
atacağını düşündüğünü hem temaslarında dile getirdi, hem de
televizyon ekranlarından açıkladı.
Senatör Graham’ın Trump üzerindeki tesiri Ankara tarafından çok
iyi bilindiği için Bolton’un aksine en üst düzeyde kabul gördü ve
bilgilendirildi.
Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump arasında yeni bir
telefon görüşmesi daha gerçekleşti. Yapılan açıklamalar gösteriyor
ki, ABD yine Türkiye’nin tezleriyle örtüşen bir noktaya ulaştı.
Bir haftada bu kadar ani fikir ve görüş değişikliği iyi mi kötü
mü zaman gösterecek…
Dileriz ki ABD bu kez samimi olur, sözlerinin arkasında durma
iradesini gösterir.
Çünkü, onbinlerece tır dolusu silah ve mühimmat aktardığı,
eğittiği PKK uzantılarının ABD’nin çıkma kararı ile birlikte hiç
zaman kaybetmeksizin Suriye rejimi, Rusya ve İran ile pazarlıklara
giriştiğini gördü.
Bu demek oluyor ki, kendi elleriyle büyüttükleri bu terör
organizasyonu başlarına bela olacak. Bölgede ABD menfaatleri
aleyhine her türlü girişimle hızlı bir şekilde
eklemlenebilecek.
Ayrıca bu terörist yapının Suriye Kürtlerini temsil etmek gibi
bir kabiliyet ve meşruiyeti de yok.
Bunun dışında gerek Fırat Kalkanı ve gerekse Zeytin Dalı
Harekâtları ile ortaya çıktı ki, bölgenin en önemli ve etkin gücü
Türk Silahlı Kuvvetleri’dir ve ne DAİŞ ne de PKK türevlerinin TSK
karşısında başarı şansı yoktur.
Doğal olarak da, ABD’nin çekilme sonrası planlarını terörist
yapılanmalara dayalı yapmasının hiçbir anlamı ve geçerliliği
bulunmamaktadır.
Olması gereken, geleneksel müttefiklik anlayışı içinde hareket
etmek, Türkiye gibi NATO’nun ABD’den sonra en büyük askeri gücü ile
ortak faaliyet içinde bulunmaktır.
ABD’nin de, Türkiye’nin de ve diğer bütün bölge ülkelerinin de
çıkarı iyi ilişkilerin sürmesine bağlıdır.
Terörist yapılanmalar birer maşadır ve kim daha fazlasını
önerirse onunla birlikte hareket etmekte sakınca görmezler.
Varlıklarını ve önemlerini korumak için de her türlü kirli ittifaka
girerler.
Senatör Graham’ın görüp dile getirdiğini umarız ki müttefikimiz
ABD’nin tüm karar vericileri görür.