ABD Gülen cemaatini sattı mı?
Abone olTaraf'ta dün yayınlanan Wikileaks belgelerini yorumlayan Akşam yazarı Oray Eğin'e göre ABD Dışişleri çevreleri Fethullah Gülen'e kuşkuyla bakıyor.
İNTERNETHABER.COM- Dünyayı sarsan Wikileaks belgelerinin
Türkiye versiyonu fırtına koparacağa benziyor...
Bu soruya yanıt olabilecek ilk yazı Akşam Gazetesi yazarı Oray
Eğin'den geldi. Dün Taraf'ta yayınlanan haberi yorumlayan Eğin'e
göre ABD Dışişleri Fethullah Gülen'e karşı mesafe almış
durumda...
Eğin yazısına bir tespitle başladı:
Dün Taraf'ta yayımlanan WikiLeaks belgelerinden bir kez daha
anlaşıldı ki tek bir Amerika yok. Dışişleri Bakanlığı'ndan CIA'ine
farklı farklı devlet kurumlarının kendi gündemleri var ve zaman
zaman bunlar çatışabiliyor. Fethullah Gülen'in Amerika'da bir
devlet politikası çerçevesinde kaldığı iddialarına karşılık
Ankara'daki büyük- elçiliğin bunu aksini ispat etmek için epey çaba
sarf ettiğini anlıyoruz.
WikiLeaks'teki Gülen belgeleri Amerika-Gülen ilişkileri hakkında
öğretilen ezberleri de bir anlamda bozuyor. Gülen bir yandan CIA
ajanlarının referansıyla Amerika'dan oturma izni alıyor, ama bir
yandan da Amerikan hükümeti hakkındaki şüpheleri de kulak arkası
etmiyor.
Bugüne kadar bilinen, düşündüğümüz, Türkiye'deki muhalif
teorisyenlerin de iddia ettiği Gülen'in bir ABD koruması altında
olduğu ve sonuna kadar arkasında durulduğuydu. Belli ki Gülen,
ABD'nin bir kesiminden destek almış ancak Dışişleri'nin tam
anlamıyla bu politikanın arkasında olduğunu iddia etmek güç.
Daha da önemlisi, bugüne kadar hep belli bir kesim tarafından
bilgilendirildiği düşünülen ABD Dışişleri'nin Türkiye'deki
gelişmeler konusunda kamuoyunun nabzını eşit şekilde tuttuğu. Demek
ki sadece Cengiz Çandar'ı dinlememişler.
ABD'NİN GÜLEN İMAJI DEĞİŞTİ Mİ?
Gülen cemaatininin imajının ABD'de değişmeye başladığını öne
süren Eğin,yazısına şöyle devam etti:
Gülen sızıntıları gösteriyor ki Cemaat'e karşı laik hassasiyetleri
de dinlemiş, hatta bir kısmını ciddiye almış ABD. Yazışmalarda
Gülen'in 'içeriden bir değişim peşinde olduğu' ifadeleri yer
alıyor, 'nihai amacı'na şüpheli yaklaşılıyor.
Emniyet'teki Cemaat'çi örgütlenme de, Gülen'cilerin Türkiye'de her
alana yayılma girişimleri de sızıntılarda yer alan
gözlemlerden.
Kriptoların birinde Cemaat'in 'devlet için açık ve yakın bir
tehlike olmadığı' da yazılmış. Ancak bunun tarihi 2003 ve
Türkiye'nin o dönemki ikliminde Cemaat'e daha önyargısız yaklaşmak
mümkündü. Nitekim, ilerleyen yıllarda bu algı Amerika nezdinde de
değişmeye başlamış.
Belgelerin en önemli tarafı da bu zaten. Hemen her kesimle görüşen,
Türkiye'de taraf olmayan, dışarıdan bir gözlemci olarak kendi
düşüncelerini aktaran Amerikan Dışişleri görevlilerinin bile
Cemaat'ten şüphe duyar hale gelmeleri.
Türkiye'de Cemaat'in neler karıştırdığına dair soru işaretleri
yöneldiğinde son zamanlarda bunun hep 'Ergenekoncu bir komplo'
olduğu propagandası yapılır oldu. Gülenciler kendilerini
eleştirenleri yaftalamayı, hedefe oturtmayı, haklarında en ufak bir
eleştiriyi dile getirenleri yıpratmak için harekete geçmekten hiç
çekinmezdi.
Çok basit bir psikolojik taktik bu: Gülen'i eleştirenlere topyekun
saldırarak eleştirilerin yayılmasını, duyulmasını önlemek ve
insanları itibarsızlaştırmak.
Gazeteci Ahmet Şık 'Dokunan yanıyor' diye çok net bir şekilde
özetledi bu tavrı.
WikiLeaks sızıntıları gösteriyor ki Cemaat'in bu iletişim
çalışmaları bir yere kadar etkili olmuşsa da kesin olarak başarıya
ulaşmamış. En azından Gülen'in sığındığı ülkenin Dışişleri'nin
kafasında bile bazı soru işaretleri oluşmasını engelleyememiş.
Artık belgeler de net bir şekilde gösteriyor ki Cemaat asla şeffaf
bir yapı değildir, karanlıktadır, şaibelidir.
Şimdi 'Gülen'in arkasında ABD var' diyenler bu yazışmaları nasıl
yorumlayacak?
Dahası, Cemaat benimsediği 'Dokunan yanıyor' ilkesi karşılığında
ABD'li diplomatlara yönelik bir karalama kampanyasına da girişecek
mi?