ABD Adnan Bey İsrail ise Behlül mü?
Abone olSabah yazarı Mehmet Barlas müthiş benzerliğe dikkat çekti: ABD Adnan Bey, İsrail ise Behlül mü?
Sabah Gazetesi'nin usta yazarı Mehmet Barlas,
Türkiye ile İsrail'in yaşadığı gerginliğin zirve yaptığı şu
günlerde ABD'yi 'kandırılmış koca'ya benzetti.
Barlas'a göre Aşk-ı Memnu'daki Adnan Bey'e benzeyen ABD, Behlül'ün;
yani İsrail tarafından kandırıldığının ne zaman farkına
varacak?
Usta yazarın kaleminden okuyalım:
Bunların yanında gelişmelere karşı kendimizce doğruyu ve haklıyı
belirleyen bir "Tutum" alırız.
Eğer gerçekten doğrunun ve haklının yanında yer almışsak, bunu
okurlarımızın çoğu da onaylar.
Son "Kriz"de İsrail haksızdı.
Gazze'yi bir toplama kampına dönüştüren abluka uygulamasında ne
kadar haksızsa, Gazze'ye insani yardım götürmeyi amaçlayan sivil
toplum girişimine karşı silahlı eylem koyarken de o kadar
haksızdı.
Ancak biliyoruz ki İsrail bu kabul edilemez politikaları izlerken,
arkasında ABD var.
İsrail'in izlediği hukuk dışı politikalara destek verdiği için
Amerika'nın en yakın müttefikleri ile arası açılsa bile,
Washington'un İsrail'e karşı hoşgörüsü sürüyor... Nitekim son
krizde de bu böyle oldu.
Şu anda Başkan Obama ve yardımcısı Biden, bizim Aşk-ı Memnu
dizisindeki Bihter'in kocası Adnan konumundalar... İsrail'in yanlış
yaptığından ne zaman kuşkulanacaklar, bilemiyoruz.
Beyaz Saray'da onlardan önce oturanlar da hep aldatılmadılar
mı?
Ama bir de dünya gerçekleri veya reel politikanın insafsızlıkları
var gündemde.
1960'lı yılları hatırlıyorum.
Johnson mektubu
1963'ün Aralık sonunda silahlı Rum çeteciler
Kıbrıs'ta sivil Türkleri katletmişlerdi (Kanlı Noel). Bunun üzerine
o zaman Başbakan olan İsmet İnönü Türk savaş uçaklarını Kıbrıs'ın
üzerinde uçurdu, daha sonra da askeri hedefler bombalandı (8
Ağustos 1964).
Ancak o zamanki Sovyet lideri Kruşçef, Basbakan'a bir mesaj
göndererek itidal tavsiye etti ve uçaklarımızın operasyonu 10
Ağustos'ta durduruldu.
Türkiye NATO'nun patronu Amerika'dan Sovyetler'e karşı tepki
beklerken, dönemin ABD Başkanı Johnson'dan bir mektup geldi
Ankara'ya (5 Haziran 1964).
Türkiye'nin Kıbrıs'a askerî harekât düzenlemesi durumunda NATO
antlaşmasının 5'inci maddesinin işletilmeyeceğini ve Türkiye'nin
NATO'nun imkânlarından istifade edemeyeceğini bildirmişti Başkan
Johnson.
Bunun üzerine İnönü "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu
yeni dünyanın içinde yerini bulur" benzeri bir şeyler
söyledi.
Bunları değiştirmek zor
Sonra da İnönü Hükümeti bir bütçe oylamasında
devrildi. Suat Hayri Ürgüplü Başbakan, siyasete yeni giren Demirel
de Başbakan Yardımcısı oldu (5 Şubat 1965).
Aradan geçen yıllar ertesinde 1974 Kıbrıs Müdahalesi sonrasında
gelen Amerikan ambargosunu, sol-sağ kavgası görünümündeki örtülü iç
savaşı ve 12 Eylül askeri müdahalesinin ilk kararının
"Rogers Planı"nın kabulü olduğunu da
hatırlıyorum.
Veya Başbakan Erbakan, Amerikan ambargosu altındaki Libya'ya
gitmeseydi "28 Şubat"a dayanan süreç başlar mıydı,
bilemiyorum (6-7 Ekim 1996).
Hatırlayın Mehmet Ağar'ın, Libya ziyaretini gerekçe göstererek
Adalet Bakanlığı'ndan istifasını (8 Kasım 1996).
Yani benim gözlemim şu.
İsrail'le uğraşırken, arkada Amerika'nın bulunduğunu tabii ki
siyasi iktidar da biliyor.
Aynı şekilde Amerika'yı değiştirmeden İsrail'i değiştirmenin mümkün
olamayacağını da herhalde biliyorlardır.
Bu ikili kendilerini değiştirmek yerine, kendileri ile uyuşmayan
ülkelerin rejimlerini değiştirmekte uzmandırlar.
Bunun için o ülkelerde taraftarları da, kuklaları da vardır.