ABD 11 Eylül'ün intikamı peşinde
Abone olİkiz Kulelerin bir parçasını alıp Afganistan'a götüren ABD'li yetkililerin tüyleri diken diken eden yemini...
AMERİKA'NIN ÜRKÜTEN İNTİKAM YEMİNİ... HÜRRİYET GAZETESİ GENEL
YAYIN YÖNETMENİ ERTUĞRUL ÖZKÖK, VİETNAM SENDROMU'NU ATAMAYAN
AMERİKA'NIN 11 EYLÜL SALDIRISI SONRASINDA ETTİĞİ YEMİNİ YAZDI:
ABD'nin bugünkü başkanının babası George Bush, 26 Şubat 1991 günü
tuttuğu günlüğe, ruh halini aktaran bir bölüm yazıyor. 26 Şubat,
Birinci Körfez Savaşı'nın bitmesinden iki gün öncedir. İKİ CÜMLE
Baba Bush'un o gün yazdıklarından şu iki cümle özellikle dikkat
çekicidir. ‘‘Meğer Vietnam sendromuna ne kadar takılıp kalmışım.
Vietnam sendromu çok yakında geride kalacak.’’ Baba Bush'un Körfez
Savaşı'nda elde ettiği başarıyı bağladığı nokta budur. Son günlerde
ABD'den, Bush, 11 Eylül ve Körfez Savaşı'na ait 20'ye yakın kitap
getirttim. Bu iki cümleyi, Eliot A. Cohen'in ‘‘Supreme Command’’
(Yüksek Komuta) adlı kitabında okudum. Demek ki baba Bush'un Körfez
Savaşı'ndan aldığı en büyük tatmin, Amerikan milletine ‘‘Vietnam
yenilgisinin utancını unutturmak’’ duygusu olmuş. Kitapta bir
ayrıntı daha var. Baba Bush bir pişmanlığını anlatıyor. Savaş
sonrasında Irak'la teslim anlaşmasının Missouri Zırhlısı'nda
yapılması gündeme gelmiş. Missouri Zırhlısı, 1945'te Japonya'nın
teslim olması ile sonuçlanan savaştan sonra ateşkes anlaşmasının
imzalandığı zırhlı. Birinci Körfez Harekátı'nın komutanı
Schwarzkopf ile dönemin genelkurmay başkanı Powell 1991 ateşkes
anlaşmasının da aynı zırhlı üzerinde yapılmasını tartışmışlar. Ama
sonra bundan vazgeçilmiş. Baba Bush daha sonraki yıllarda bunu
kabul etmediği için pişman olduğunu söylemiş. Ancak o gün işin
sonuna kadar gidilmeyişi ve Saddam'ın iktidarda kalmasına izin
verilmesi bakın bugün işi nerelere getirdi. GARDEZ'DE BİR TÖREN
Baba Bush'un sona erdirdiğine inandığı ‘‘Vietnam Sendromu’’ bu defa
Irak çöllerinde yeniden hortlayabilir. Babanın bitirdiği bir utanç,
aynı kanı taşıyan oğlu tarafından yeniden Amerikan ruhuna şırınga
edilebilir. Tabii herkesin aklına gelen soru şu: Amerika bu ruhu
yeniden taşımayı kaldırabilir mi? Bu defa bir başka kitapta
rastladığım bir başka ilginç ayrıntıya dalıyorum. Watergate
skandalını ortaya çıkaran iki ünlü gazeteciden biri olan Bob
Woodward'ın ‘‘Bush at War’’ (Bush Savaşta) adlı bir kitabı var.
TÜYLER ÜRPERTİCİ Bu ayrıntıyı da oradan aktarıyorum. Tarih 5 Şubat
2002... Yani 11 Eylül baskınından 5 ay kadar sonra. Yer,
Afganistan'ın doğusunda, Pakistan sınırından 40 kilometre kadar
içerde bir yer olan Gardez. Amerikan ordusunun üç ayrı özel
birliğine mensup 25 kişi bir helikopterin önünde durmaktadır.
Yanlarında CIA'nın paramiliter timlerinden üç kişi daha vardır.
Hava çok soğuktur. Hiçbirinin üzerinde üniforma yoktur. Çoğu
sakallıdır. Arkada bir Amerikan bayrağı dalgalanmaktadır. Önlerinde
ise mezar taşı gibi bir şey vardır. Bu taşın altına kaide gibi bir
başka taş parçası konmuştur. Bu, 11 Eylül'de El Kaide
teröristlerinin saldırdığı Dünya Ticaret Merkezi'nin yanmış
parçalarından biridir. O parçayı New York'tan oraya getirmişlerdir.
İçlerinden biri fotoğraf çeker. Bir başkası ise dua okur ve
arkasından şu konuşmayı yapar: ‘‘Bu parçayı 11 Eylül saldırısında
hayatını kaybeden cesur Amerikalıların hatırasına buraya dikiyoruz.
Bütün dünya Amerika'nın bu saldırıya karşı cevapsız kalmayacağını
bilmelidir.’’ Ve hemen arkasından şu tüyler ürpertici cümle gelir:
‘‘Biz, büyük milletimizi korumak için dünyanın dört bir tarafına
ölüm ve terörü ihraç edeceğiz.’’ Bu bir nevi intikam yeminidir. Bu
ayrıntılar beni karamsar bir noktaya götürüyor. AYNI RUH Vardığım
sonuç da şu oluyor: Bu savaş, Amerikan ruhu açısından hayati bir
önem taşıyor ve ne yazık ki çok kanlı geçmeye namzettir. Çünkü bu
ruhun karşısında da, onun 1991'de ezdiği bir başka ruh, aynı
duyguyla çatışmaktadır.