AB treni kaza yapacak
Abone olAB ve Türk tarafında 'AB treni kaza yapsın" diye el ovuşturanların istediği ortama gidiliyor.
Avrupa Birliği'nden (AB) soğuk rüzgarlar esiyor. AB'den artık övgül dolu sözler gelmiyor. Uyarı dolu mesajlar birbiri ardına sıralanıyor.. AB Komisyonu Başkanı Manuel Barroso'nun "genişleme durdurulmalı" sözü şok etti. Gerçi Barroso bu sözlerin yanlış anlaşıldığını söylese de gelinen nokta düşündürücü.. Türkiye'de AB karşıtlarının gösterdiği "direnç" ve atılması gereken adımların yavaşlaması dikkat çekici. Her iki taraf sürecin böyle inişlerle çıkışlarla dolu geçeceğini zaten biliyordu. 3 Ekim 2005'te tam üyelik hedefiyle başlayan sürecin başlangıcı da hayli sıkıntılı geçmişti. Lüksemburg’da AB koridorlarında karşılıklı restleşmeler ve öfke tonu yüksek demeçler bugünlerin habercisiydi.
Türkiye'nin hazmı zor
73 milyon nüfusu ve 780 bin kilometre kare yüzölçümüyle aday ülkelerin önünde giden Türkiye'nin tarihi ve kültürü ve dini farklı. Ön yargılar kırılabilmiş değil. "Ucu açık" süreç ve "hazmetme kapasitesi"nin özellikle altının vurgulandığı tam üyelik hedefi önünde bir engel de Kıbrıs sorunu. Ayrıca üye ülkeler katılım öncesi Türkiye için referanduma gitme kararı aldı. Bunların başında Avusturya ve Fransa var.
Tarama süreci bir yıl sürdü
Her şey yerine getirilse bile tam üyelik 2014-2015'ten önce mümkün değil. O tarih geldiğinde şartların hangi noktada olacağı belli değil. Avusturya ve Finlandiya gibi ülkeler için müzakereler 13 ay sürdü. Normalde tarama süresi üye ülkelerde 4-6 ay arasında bitiyordu.. Küçük ülkelerde müzakere sürecinin tamamlandığı zaman diliminde biz tarama sürecini bugün itibariyle tamamladık. Yani bir sene sürdü. Şimdi önümüzde 34 konu başlıklı müzakereler var.
Türk TIR'larına kota
Üye ülkelerin kaderine bırakılan serbest dolaşım hakkı ve Türk TIR'larına uygulanan kota ihracatçıları zora soktu. AB, bu konuyu Gümrük Birliği Anlaşması'na göre "hizmetlerin serbest dolaşımı" kapsamında değerlendiriyor ve bu sayede kota uyguluyor. Türkiye ise "malların serbest dolaşımı" kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kotanın ne kadar önemli olduğunu taşımacılığımızın yüzde 92'nin karayolu ile yapıldığını hatırlatmak yeterli.
Reformlar yavaşladı uyarısı
Müzakere tarihi alındıktan sonra Avrupa'dan gelen en büyük eleştiri reformların yavaşladığı yönünde oldu. Dini özgürlükler, Güneydoğu sorunu, töre cinayetleri, 301. madde, askerin sivil alana müdahalesi, Ermeni soykırımı iddiaları, insan hakları ihlalleri ve azınlıklar sorunu önümüze getirilen ve çözüm bekleyen konuların başında geliyor.
Kıbrıs yumuşak karın
Müzakere tarihi alınırken krizin eşiğine getiren konuda Kıbrıs olmuştu. Türk tarafı BM'nin sözlerini yerine getirdi, ancak aynı karşılığı Rum tarafından göremedi. AB üyeliği kozunu da elinde tutan Rum tarafı müzakereleri bloke etme şansına sahip. AB, Türk limanlarının Rum tarafına açılmasını istiyor. Buna karşın Ankara da KKTC'ye uygulanan izolasyonların kaldırılmasını şart koşuyor. Müzakerelerin dondurulması halinde ne zaman, hangi tavizler verilerek sürecin nasıl başlayacağını kimse düşünmek istemiyor..
Avrupa içindeki sorunlar
Avrupa Birliği son 15-20 yılda çok hızlı büyüdü. Hızlı büyüme beraberinde sancıları getirdi. 2007'de üye sayısı 27 olacak. Avrupa Anayasası sorunu aşılabilmiş değil. 29 mayıs 2005'te Fransa'da, 1 haziran 2005'te ise Hollanda'da AB Anayasası için yapılan referandumlardan "hayır" çıkması, AB'yi bir hayal kırıklığıyla birlikte sarsıntıya sürükledi. İç konularda olduğu kadar dış politika da uzlaşma yok. Irak savaşında Avrupa resmen ikiye bölündü. Fransa ve Almanya ittifakına karşı İtalya ve ABD'nin geleneksel müttefiki İngiltere karşı safta yer aldılar.
İki tarafta karşıtlar çoğalıyor
Türkiye'nin üyeliğini isteyen kişi sayısı her iki taraftan da azalma eğilimnde. German Marshall Fund isimli düşünce kuruluşunun yaptırdığı araştırmaya göre Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek yüzde 73'ten, yüzde 63'e düştü. Bu tabloda Avrupa'dan gelen sert eleştiriler önemli role sahip. Avrupa kamuoyu da Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda kararsız. Türkiye'nin AB üyeliğinin "kötü bir fikir" olduğunu düşünen Avrupalıların sayısı yüzde dokuz oranında artarak yüzde 29'a yükselirken, yüzde 42'lik bir çoğunluk Türkiye'nin AB üyeliğinin ne iyi ne de kötü bir fikir olduğu görüşünde.
AB'ye karşı ortak cephe
3 Ekim 2005'te tam üyelik müzakelerinin başlamasından sonra Türkiye'de iç siyaset birden hareketlendi. Türban sorunu, laiklik, Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı seçimleri, Şemdinli olayları ve belki de en önemlisi terör örgütü PKK'nın AB'ye atılan her adımda daha fazla saldırması dikkat çekiciydi. Artan şehit cenazeleri milliyetçi duyguları yükseltti. Avrupa ve ABD'nin teröre destek çıktığı imajı belleklerden silinemedi. Ulusalcılar, bazı dini çevreler ve "statüsünü kaybetme korkusu" yaşayan resmi ve özel kurumlar arasında görünmez bir dayanışma oluştu.
Yazı: Oktay Sağlam