AB Raporu'nun özet metni
Abone olAB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye Raporu'nda Türkiye'nin aday olduğunu ve diğer adaylarla eşit koşullarda AB'ye katılım iradesi bulunduğunu belirterek başlıyor...
AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu, devlet ve hükümet
başkanlarından oluşan AB Konseyi'nin, 1999 Helsinki zirvesinde,
''Türkiye'nin aday olduğunu ve diğer adaylarla eşit koşullarda
AB'ye katılım iradesi bulunduğunu'' belirttiğini hatırlatarak
başlıyor. Giriş bölümünde, Konsey'in, 2002 Kopenhag zirvesinde de
''Türkiye'nin reform sürecini güçlü bir şekilde sürdürmesi için
cesaretlendirildiği'' belirtilerek, bu zirvenin belgesinde, ''Eğer
2004 Aralık zirvesinde, AB Komisyonu'nun tavsiye kararı
çerçevesinde, AB Konseyi Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine
getirdiğini kararlaştırırsa, AB bu ülke ile tam üyelik
müzakerelerini derhal başlatacaktır'' ifadelerine yer verildiğini
de vurguluyor. Komisyon, bu kararların daha sonra da çeşitli
defalar teyit edildiğini örneklerle gösteriyor. ''AB-Türkiye
ilişkileri'' başlıklı bölümde, bu ilişkilerin, siyasi diyalogun
katılım stratejisinin uygulanması çerçevesinde sürdüğü, temaslarda
siyasi reformlar, insan hakları, Kıbrıs, sorunların barışçı çözümü
gibi unsurların ele alındığı, Balkanlar, Irak, İran, Afganistan,
Avrupa savunma ve güvenlik politikası, Ortadoğu gibi güncel dış
politika sorunları hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu ifade
ediliyor. Türkiye'nin AB programlarına katılımının hızlandığı
anlatılan bu bölümde, ortaklık anlaşmasının tatmin edici bir
şekilde işlediğinin söylenebileceği, Gümrük Birliği'nde bazı
gelişmeler kaydedildiği, ancak bu alanda bir genişleme ve
derinleştirme planına henüz geçilemediği, AB'nin Türk dış
ticaretindeki payının 2003 yılında yüzde 11,5 arttığı ve oranının
yüzde 54,7'yi bulduğu, Türk ihracatının yüzde 58,1'inin 25 AB
üyesine yöneldiği belirtiliyor. Raporda, Türkiye'nin AB'ye katılımı
çerçevesinde, AB müktesebatına uyumu hedefleyen özel bir yardım
programının uygulamada olduğu örneklerle anlatılıyor, 1995-2003
döneminde Türkiye'ye 1 milyar 98 milyon euro aktarıldığı, 2004'te
235,6 milyon euronun söz konusu olduğu ifade ediliyor, bu
yardımların değerlendirilme şekilleri üzerinde ayrıntılı bilgiler
veriliyor. ''Katılım kriterleri'' isimli bölümde, aday ülkeler için
belirlenen Kopenhag kriterleri ve adayların ''demokrasiyi
garantileyen kurumların istikrarı, hukukun üstünlüğü, insan hakları
ve azınlıkların korunması'' unsurlarına saygı göstermeleri gereği
hatırlatılıyor. Komisyon, 1998'den bu yana yaptığı Türkiye
değerlendirmelerinden alıntılarla bu süreçteki beklenti, talep ve
gelişmeleri gösteriyor. Türkiye'nin adaylığına ilişkin AB Helsinki
zirvesi kararının Türkiye'deki reformları hızlandırdığına işaret
eden Komisyon, özetle, ''Reformlar, insan hakları ve özgürlükler
alanından ordunun sivil kontrolüne kadar gelişmeler getirdi. Sivil
toplum güçlendi. Reform süreci öncelikli sorunları bariz bir
şekilde etkiledi, liberal demokrasi lehine bir uzlaşmayı gösterdi''
diyor. Gerçekleşen reformları ayrıntılı olarak anlatan ve son 5
yılda Türk hükümetlerinin reformların pratik uygulamasını
garantilemek için çaba harcadıklarını, bu amaçla kurumlar
oluşturduklarını belirten Komisyon, işkenceye karşı ''sıfır
hoşgörü'' yönteminin benimsendiğini, ancak bu alanda ek çabalara
ihtiyaç olduğunu da belirtiyor. İnanç özgürlüğünün Anayasa
garantisi altında olmasına rağmen Müslüman olmayan dini toplumların
sorunlar yaşamayı sürdürdükleri iddia edilen raporda, ''azınlık
hakları, kültürel haklar ve azınlıkların korunması'' hususunda,
''Anayasa'nın artık Kürt dilini yasaklamadığı'' ifade edilerek, bu
alanda atılan adımlar anlatılıyor ve ''Bu gelişmeler önemli olmakla
beraber, kültürel hakların uygulamasında, örneğin eğitim ve
yayımda, sıkı kısıtlamalar devam ediyor'' deniliyor. Raporda,
Türkiye'nin Yunanistan ile ilişkilerinde ''pozitif gelişme''
kaydedildiği, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk hükümetinin
destek veren tavır izlediği, bunun önemli bir ''politika
değişikliğine'' işaret ettiği ifade ediliyor. Raporun ''Demokrasi
ve hukukun üstünlüğü'' başlıklı bölümünde, Türkiye'deki son
seçimler ve siyasi gelişmeler hakkında bilgiler veriliyor,
reformların gerçekleşmesi konusunda iktidar ve muhalefet
partilerinin uzlaşarak çalıştıklarına işaret ediliyor, ''Son iki
yılda Türkiye daha büyük bir istikrara ulaştı, 2000 ve 2001'de
yaşanan ekonomik krizlerin sonuçlarını aştı. Hükümetin Kopenhag
kriterlerine uyum iradesi siyasi ve ekonomik reformları
canlandırdı'' deniliyor. Ordu üzerindeki sivil kontrolün 1999'dan
itibaren artırıldığının ve AB'deki uygulamalara uyumlu hale
getirildiğinin belirtildiği raporda, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde
yapılan değişiklikler ve askeri harcamalara ilişkin yeni
uygulamalar da ayrıntılarıyla anlatılıyor. Raporda, söz konusu
değişikliklere rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin belirli bir
özerklikten yararlandığı, kurumsal açıdan bakıldığında, adli ve
yönetim alanlarında sivil kontrol dışında kalan yapılar olduğu,
bazı durumlarda sivillerin askeri mahkemelerde yargılanabildikleri
belirtiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görev ve rolünü
belirleyen yasal önlemlerin bazılarının bu kuruma ''önemli bir
manevra alanı'' sağladığı yazılan raporda, TSK'nın cumhuriyet,
laiklik ve toprak bütünlüğünü koruma görevine ilişkin Anayasa
maddesi örnek gösteriliyor. Raporda, Türkiye'deki adli sistemde
kaydedilen önemli gelişmeler ve yolsuzlukla mücadele önlemleri de
ayrıntılarıyla anlatılıyor, yolsuzlukla mücadele alanında pratik
uygulamanın zayıf kaldığı, kamuoyunun bu alanda daha hassas olması
için girişimler gerektiği ifade ediliyor. ''İnsan hakları ve
azınlıkların korunması'' başlıklı bölümde, ölüm cezasının
kaldırılması dahil çeşitli reformlar ve yasal değişiklikler
anlatılıyor, yeni Türk Ceza Kanunu hakkında bilgiler veriliyor,
Türkiye'nin bu alanlarda birçok uluslararası antlaşmayı onayladığı
belirtiliyor. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla
oluşturulan kurumların etki alanlarının genişlemesi gereği üzerinde
duran Komisyon, ''İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der gibi iki
önemli sivil toplum örgütünün, bu alandaki çalışmalara katılmayı
reddettiklerine'' işaret ediyor. Ayırımcılık ve işkenceye karşı
mücadele amacıyla gerçekleştirilen yasal değişiklik ve uygulamalar
hakkında da ayrıntılı bilgiler verilen raporda, konuyu bizzat ve
yerinde inceleyen AB Komisyonu'nun, ''Türk hükümetinin işkenceye
karşı sıfır hoşgörü politikasını gerçekten sürdürdüğünü teyit
ettiği'' belirtiliyor. Fikir özgürlüğü alanında atılan adımları da
anlatan Komisyon, yeni TCK'nın bu alanda ''küçük gelişmeler''
getirdiğini, pratik uygulamanın yakından izlenmesi gerektiğini
kaydediyor. Raporda, basın özgürlüğündeki gelişmelere de dikkat
çekiliyor, bazı sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin ve
dini azınlıkların yaşadıkları sorunlar anlatılıyor. Raporda,
''Hıristiyanların bazen polis izlemesi altında oldukları'', ''Sünni
olmayan Müslüman azınlıkların konumunda bir değişiklik
görülmediği'', aynı bağlamda, Alevilerin resmen dini topluluk
olarak tanınmadığı, yer ve eğitim sorunları yaşadıkları
anlatılıyor. Kadın erkek eşitliği ve kadın haklarının korunması
alanlarında atılan adımların da altını çizen Komisyon, ''namus
cinayetleri'', ''bekaret kontrolü'', cinsel taciz'' gibi alanlarda
alınan önlemleri örnek gösteriyor, ancak ayırımcılık ve aile içi
şiddet alanlarında ciddi sorunların devam ettiğini belirtiyor.
TBMM'de kadın üye oranının düşüklüğüne de dikkat çekilen raporda,
Türkiye'de kadınların okuma yazma oranının düşüklüğüne, sorun
kaynağı olarak işaret ediliyor. Türkiye'de sendikalarla diyalogun
geliştirilmesi gereği üzerinde duran Komisyon, sendikal haklardaki
kısıtlamaların sürdüğünü belirtiyor. ''Azınlık hakları, kültürel
haklar ve azınlıkların korunması'' başlıklı bölümde, Türk
yetkililerin, Lozan Antlaşması'na dayanarak, sadece Müslüman
olmayanları azınlık olarak gördüğü hatırlatılıyor, ''Oysa
Türkiye'de, Kürtler dahil olmak üzere başka topluluklar da
yaşıyor'' deniyor. Türkiye'nin, azınlık haklarını koruyan bazı
antlaşmalara yönelik çekincelerinin endişe verici olduğu kaydedilen
raporda, bu tavrın azınlık hakları alanında gelişmelere engel
teşkil edebileceği savunuluyor. ''Kürtlerin çoğunluğunun yaşadığı
güneydoğu bölgesinde durumun aşamalı olarak geliştiği, olağanüstü
halin kaldırıldığı, göç edenlerin yerlerine dönüşünün sürdüğü,
ancak durumlarının kritik kaldığı'' anlatılan raporda, ''Güneydoğu
bölgesindeki genel olumlu gelişmelere rağmen, eski adı PKK olan
Kongra-Gel'in 2004 Haziran'ında ateşkes sonu ilan etmesi üzerine
güvenlik tehdidi arttı'' ifadesi yer alıyor. Raporun ''Kıbrıs''
başlıklı bölümünde, bu sorunun Türkiye-AB ilişkilerini 1999'dan
beri etkilediği, Türk hükümetinin sorunun çözümüne destek verdiği
anlatılıyor, Kıbrıs'ta yapılan referandumların sonuçları
hatırlatılarak, Rum kesiminin 1 Mayıs 2004'te AB üyesi olduğu,
''Türkiye'nin 2 Ekim'de, Gümrük Birliği koşullarının uygulandığı
ülkeler listesine Kıbrıs'ı da dahil eden yeni bir kararname
yayımladığı'' belirtiliyor. ''Genel değerlendirme'' bölümünde,
Türkiye'nin reform paketleriyle önemli adımlar attığı, gelişmeler
kaydettiği, buna rağmen daha yapılması gerekenler olduğu ifade
ediliyor. ''Ekonomik kriterler'' başlıklı bölümde, Türk
ekonomisinde 1999'dan bu yana genel bir değerlendirme yapılıyor,
enflasyondaki ciddi düşüşe işaret ediliyor, kurumlardaki
modernleştirme girişimlerinin önemine değiniliyor, işsizlik ve
fakirlik oranlarının yüksek kaldığı üzerinde duruluyor. Ekonomik
istikrar gelişmesine, krizlerin aşılmasına, bütçe
dengesizliklerinin giderilmesine de dikkat çeken Komisyon, Türk
ekonomisinin yüzde 80'inin özel sektör tarafından temsil
edildiğini, kamu sektörünün payının düşük kaldığını, özelleştirme
alanında gelişmelerin kısıtlı olduğunu ifade ediyor. Türkiye'nin
ekonomik alanda, AB ölçüt ve değerlerine uyum açısından önemli
gelişmeler kaydettiği, makro-ekonomik dengesizlikleri küçülttüğü,
AB iç pazarının rekabet ortamına uyum sağladığı, reformları
sürdürmesi gerektiği anlatılan raporda, tüm alanlarda yapılanlar ve
yapılması gerekenler ayrıntılı olarak ele alınıyor. Raporun sonuç
bölümünde genel ve olumlu bir özetleme yapılırken, ''Aleviler hala
Müslüman azınlık olarak tanınmadı'', ''Müslüman olmayan azınlıklar
sorunlarla karşılaşmaya devam ediyor'', azınlıkların korunması
alanında alınan önlemlere ve gösterilen hoşgörüye rağmen ''örneğin
radyo-televizyon ve eğitim alanlarında önemli kısıtlamalar
sürüyor'' gibi ifadeler yer buluyor. Raporda, Ankara Antlaşması'nın
AB'nin genişlemesine uyarlanması için Türkiye'nin ''25 AB üyesi
devletle'' müzakereleri tamamlaması gereği üzerinde de duruluyor.
Bu arada, AB Komisyonu, ilerleme raporunun İngilizcesinin asıl
olduğunu açıkladı