AB hayal olabilir!
Abone olAnavatan lideri Mumcu, Avusturya'nın yeni taleplerini gündeme getirdiğini idda etti.
Avrupa Birliğinin Dönem Başkanı Avusturyanın yazdığı kapak mektubunda yeni talepleri gündeme getirdiğini belirten Anavatan lideri Erkan Mumcu hükümeti pasif davranmakla suçladı. Mumcu "Kapak mektubundaki en önemli konu anadilde eğitim konusudur. Türkiyede resmi dil dışında eğitim isteniyor. Bu yeni bir şart" dedi.
ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Türkiye ile Avrupa Birliği(AB) arasında bir "Kapak mektubu" krizi yaşandığını söyledi. Hükümetin, AB dönem Başkanı Avusturya tarafından teamüllere aykırı olarak yazdığı bu mektubun gereğini diplomatlara bıraktığını da savunan Mumcu, "Hükümet derhal proaktif tutum almalı. Yoksa Türkiyenin üyeliği 2021e de kalabilir" dedi.
AB ile ilgili sürecin yavaşlatıldığı yönündeki tüm uyarılara rağmen, hükümetin konuya yeterli ilgiyi göstermediğini belirten Mumcunun konuyla ilgili açıklamaları şöyle:
AVUSTURYANIN KAPAK MEKTUBU
AB tarama süreci işliyor. Kolay görülen eğitim-kültür ve bilim araştırma başlıkları üzerinde çalışmalar sürüyor. Bu fasılların açılması aşamasına geldik. Mart sonunda açılması bekleniyordu. Ama hiç ses çıkmıyor. Oysa tarama bitti, ortak raporlar yazıldı ve taraflar gözden de geçirdi. Dönem Başkanı Avusturya, daha önceki aday ülkelere hiç yapılmayan bir uygulama ile dosyanın üstüne bir kapak mektubu koydu. Kapak mektubunda, Türkiyeden, aslında fasıllarla ilişkisi olmayan talepler var. Bunlar olmazsa müzakerelere başlanamayacağı anlamına gelen, faslı kapatmayacağını gösteren ipuçları veriliyor.
ANADİLDE EĞİTİM
Başka meseleler de var; ama kapak mektubundaki en önemli konu ana dilde eğitim konusudur. Ama daha önemlisi bu konu, AB resmi belgeleri içine sokmuş oluyor. Türkiyede resmi dil dışında da eğitimi talep eden, bunu da AB şartı yapan bir tutum geliştirildi. Şimdi bunu çıkarttırmak için çalışılıyor; ama gizli tutulmak isteniyor. Konu diplomatlarla, bürokratlara bırakılmış durumda. Oysa bu konuda siyasi müdahale gereği var; ama yapmıyorlar. Böyle giderse diğer başlıklarda da aynı sıkıntılarla karşılaşacağız. Türkiyenin ana dilde eğitim kabul etmesi mümkün görünmüyor. Böyle birşey zaten müktesebatta da yok. Bu yeni bir şart olarak geliyor. Fakat önemli olan hükümetin hiç sesini çıkarmaması, bu yokmuş gibi davranması.
BAKAN, ACELE YOK, DİYOR
Genel olarak da tarama sürecinde çalışan bürokratlara bizzat bakan, "Acele etmeyin, acelemiz yok. Bu 10 yıllık süreçte yapılacak. Sakin sakin gidelim" diyor. Bunlar seçime kadar önemli konu başlıklarının gelmesini istemiyorlar. Limanlar meselesini olabildiğince geciktirmeye çalışıyorlar. Bilim araştırma başlığında birşey daha yapıyorlar. Önceki uygulamaların aksine Türkiyeye mali katkı yerine, Türkiyeden mali katkı bekleniyor. Bu da yeni bir talep.
KAFADAKİ SEÇİM
Bence hükümetin kafasındaki bir seçime göre strateji uyguluyorlar. Bu cumhurbaşkanlığı mı, normal seçim mi, erken seçim mi bilemiyorum. Ama hükümetin bu konuda seyirci kalması bana bunları düşündürtüyor.
TOPLUM BÖLÜNÜYOR
Bu konuların önümüze geleceği belliydi. Anadilde eğitim değil; ama anadilin öğretimi konusunda Türkiye elini daha çabuk tutmalıydı. Bu yapılmadığı için bir taraftan bu haklardan faydalanması sözkonusu olan insanlar bunun dayatma ile kerhen verilmiş, hatta alınmış bir hak olduğunu düşünüyor; diğer taraftan bundan rahatsızlık duyanlar Türkiyenin egemenliğini tehlikeye sokacak şekilde AB dayatmalarına boyun eğildiğini düşüyor, ABnin niyetleri konusunda kuşkuya kapılıyorlar.
KRİZE SÜRÜKLENİYORUZ
Oysa gerçek bu değil. Hükümet yeterince pro aktif davranamıyor. Yeterince ön alamıyor. Gelişmeleri önceden öngörüp kendisini ve Türkiyeyi gelişmelere hazırlayamıyor. AB ile ilişkiler hem içeride hem dışarıda bir krize doğru sürükleniyor.
Türkiyeyi 2021e bırakabilirler
MUMCUnun AB üyelik tarihi ile ilgili görüşleri ise şöyle: Oli Rehn, Türkiyenin tam üyeliği için en yakın zaman aralığının 15 yıldan başlayacağını söyledi. Bu Türkiyenin, 2014 bütçesi içinde de hesaba katılmayabileceğinin ipuçlarını veriyor. 2014 bütçesinin hazırlıkları 2011de başlar, 2012 ve 13te de kabul edilip yürürlüğe girer. Yani 4-5 yılımız var. Türkiye müzakere sürecini yaymakla kendisi için iyi birşey yapmış olmaz. Tam tersine 2014 bütçesi sonrasına kalınır bu da, 2021e kalmak demektir. Bu da AB hedefinin tavsaması, ortadan kalkması anlamına gelir. Ama hükümet, AB meselesini tamamen uykuya yatırdı. Fakat eski bir Alman dışişleri bakanının sözlerini hatırlayalım: Önce uyut, sonra unut. Asıl üzücü olan hükümetinin de bu anlayışı tercih ediyor olmasıdır. Bu politika Türkiyeyi tehlikeli bir yere sürükler.
Haber: Şükrü Küçükşahin
Kaynak: