AB Bakanı: Biz de dinliyoruzdur muhakkak
Abone olAvrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesini fazla yadırgamadığını belirterek, "Dinlediklerinin ortaya çıkması n...
Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Almanya’nın Türkiye’yi
dinlemesini fazla yadırgamadığını belirterek, "Dinlediklerinin
ortaya çıkması nedeniyle ayıp etmişler diyorum. Biz de
dinliyoruzdur muhakkak. Biz de birçok konuda istihbarat
topluyoruzdur” dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, TGRT Haber
ekranlarında yayınlanan ‘Neler Oluyor’ Programına konuk oldu. İhlas
Haber Ajansı ve TGRT Haber Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını
cevaplayan Bozkır, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
“BİZ DE DİNLİYORUZDUR MUHAKKAK”
Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği iddialarıyla ilgili
değerlendirmede bulunan Bakan Bozkır, bunun fazla yadırganacak bir
durum olmadığını kaydetti. Türkiye’nin de çıkarları doğrultusunda
dinlemeler yapabileceğini belirten Bozkır, “Görevli
büyükelçilikler, ülkenin ilgili kurumları, o ülkenin güvenliği için
ne gerekiyorsa yapmak mecburiyetindedirler. Ben 38 buçuk sene
boyunca büyükelçi olarak, başkatip olarak diplomasinin her
kademesinde görev aldım. Her ülkenin kendisini güvene alacak, bilgi
toplayacak uygulamaları olur. Bu illa dinleme olmaz, sohbet
sırasında da olabilir. Viyana Diplomatik Muafiyet Sözleşmesi niye
konmuştur; Büyükelçilikler rahat çalışsın diye. Bunlar yeni şeyler
değil. 100 yıldır, 50 yıldır her ülkenin büyükelçileri bilgi
toplarlar, ülkesiyle ilgili güvenlik istihbaratını toplamaya
çalışırlar. Ben bunu fazla yadırgamıyorum. Tabii dinlemişlerse ayıp
etmişler. Daha doğrusu dinlediklerinin ortaya çıkması nedeniyle
ayıp etmişler diyorum. Biz de dinliyoruzdur muhakkak. Biz de birçok
konuda istihbarat topluyoruzdur. Onun için bu normal akışındadır.
Bir ülkenin kendisini güvenli hissetmesi için her türlü tedbiri
alması gereklidir. Herkes gücünün yettiği kadar bu imkandan
yararlanır. Türkiye de yararlanmıştır, yararlanacaktır, yaralanması
lazımdır” ifadelerini kullandı.
“YENİ TÜRKİYE’Yİ 100. YILA TAŞIYACAĞIZ”
Bakan Bozkır, Türkiye’nin son birkaç senedir üzerindeki vesayetten
kurtulduğunu dile getirdi. Gelinen noktada ‘Yeni Türkiye’
denilmesinin doğru olacağını kaydeden Bozkır, “Türkiye Cumhuriyeti
bugünden geriye doğru gittiğinizde yaklaşık 50 yıl, 1960 askeri
darbesinin ve ondan sonra yaşananların etkisi altında kaldı. Tam
olarak adı konulması zor olan bir dönem geçirdi. Her zaman için
demokrasi, oy verme, seçimlere katılma bölümü iyi geçmesine rağmen,
bütün siyasi karar verme mekanizmalarının üzerinde o vesayeti
hissettik. Sanıyorum, belki 1 sene belki 2 sene geriye kadar
gidebiliriz bu vesayetin, bu askeri darbelerin kalktığı dönemi
yaşamaya başlamamızın söz konusu olabildiği… Dolayısıyla, bir sürü
adımlar atıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Cumhurbaşkanı
halk oyuyla seçildi. Bu tabiatıyla çok büyük bir farklılık getirdi.
Burada ‘Yeni Türkiye’ demenin doğru bir zamanlama olduğunu
düşünüyorum. Rahmetli Özal zamanında ekonomik reformlarla başlayan,
ilk defa serbest piyasa, liberal ekonomi, yatırımcılar ve hür
teşebbüs kavramlarıyla tanıştığımız bir dönemden sonra, geçtiğimiz
10 yılda da bunun siyasete yansımasını hissettik. Yenilik her zaman
güzeldir. Türkiye’de yeniliklere açık insan, yeniliklere kapalı
insan sayısından her zaman daha fazla olmuştur. İnşallah, hiç
kimseyi ötekileştirmeden, bütün Türk vatandaşlarının yapılarına
hürmet ederek yeni bir Türkiye’ye doğru, huzurlu bir Türkiye’ye
doğru, ekonomisi güçlü, siyasi istikrarı olan, komşularındaki bütün
bu sıkıntılara rağmen bir huzur adası niteliğindeki Türkiye’yi 100.
Yıla taşıyacağız” değerlendirmelerinde bulundu.
“CHP VE MHP’NİN DE HDP’NİN YAPTIĞI DİNAMİZMİ GERÇEKLEŞTİRMESİ
GEREKİYORDU”
Atatürk İlkelerinin zamanın şartlarına göre oluşturulduğunu
söyleyen Bozkır, CHP’yi bugünün şartlarına ayak uyduramamakla
suçladı. Muhalefet partilerine eleştirilerde bulunan Bozkır,
“Türkiye’de bir iktidar sorunu yok. Türkiye’de bir muhalefet sorunu
var. İktidar partisi için, güçlü bir muhalefetin olması bir
avantajdır. Muhalefetin güçlü olması, iktidarı daha çok çalışmaya,
daha dinamik olmaya iter. Maalesef, muhalefet bugün gerçekten belli
bir oranı geçmemek için büyük çaba sarf ediyor. ‘Biz nasıl olsa
kazanamayız, ana muhalefet olalım, koalisyon kuralım’
mantığındalar. Meclis Genel Kurulu’nda kürsüye çıkıp konuşmadan
ibaret olan bir muhalefetle de Türkiye’de yararlı olamıyorlar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin, hala ilk kurulduğu günlerdeki
kavramlarla bugünün şartlarına uyum sağlamasını güç görüyorum.
Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün öngördüğü 6 ok, o günün
şartlarında doğrudur ama 6 okun içerisinde öyle oklar var ki;
‘Devletçilik’ mesela… Bugünün şartlarında buna uyduğunuz zaman,
CHP’liler her türlü özelleştirmeye karşı çıkmak zorunda hissediyor.
‘Havaalanı yapma, tünel yapma, köprü yapma, Marmaray yapma, duble
yol yapma, onu yapma, bunu yapma’ diyorlar. Halk o zaman, oy
verirken diyor ki; ‘Ben yapılandan memnun kalıyorum, bu ne diyor?’
AB sürecini bugüne getiren AK Parti’dir. Ama bunu yapan belki CHP
olmalıdır. 2000’li yılların başlarında bu sürecin lokomotifi CHP
olsaydı herkes daha çok benimserdi. Ama lokomotifliği AK Parti’ye
bırakan bir CHP, bir de lokomotifin el frenini çeken bir konuma
geldi. CHP ve MHP’nin de belki HDP’nin yaptığı dinamizmi
gerçekleştirmesi gerekiyordu. Parti değişikliği yaptılar, kendi
genel başkanlarını aday yaptılar ve 9 küsur nokta da oy aldılar.
Herkesin de gönlünde oydan daha fazla, ‘doğru yaptılar’ kanaatini
uyandırdılar. Diğer taraftan da, ‘bu çatı adayı nedir, nereden
çıktı’ gibi bir yaklaşım oldu” diye konuştu.
“MÜZAKERE SÜRECİ ÇOK BÜYÜK BİR OLAY, BİR OKYANUS”
Avrupa Birliği müzakere sürecini sadece fasıl açmaya bağlamanın
yanlış olduğunu ifade eden Bozkır, “Müzakere süreci gerçekten çok
büyük bir olay, bir okyanus… Çevreden eğitime, gıda güvenliğinden
sosyal politikalara, günlük yaşamda doğrudan insanları etkileyen
bir müktesebattan bahsediyoruz. Fasıl açıp da açtıktan sonra hiçbir
şey yapmamak da mümkün ya da hiç açmayıp o faslın gereğini yerine
getirip ülkenin seviyesini yükseltmek de mümkün. Şuanda 14 fasıl
açtık. 8 fasıl 2006 yılında askıya alınırken hiçbir faslın da
kapanamayacağı kararı çıktığı için de sadece 1 fasıl kapandı. Şimdi
tablo bu ama bu karar 19 Aralık 2006 yılında alındı. Sayın
Başbakanımız ile Brüksel’de Havaalanında durumu değerlendirdik. Ben
sayın Başbakan’a dedim ki, ‘Biz bu fasılları Türkiye’de de
açabiliriz. Ve Türkiye’de de kapayabiliriz.’ Ve esas amacımız da
fasılların açılmasına giden ne gerekiyorsa onu yapmak ve
Türkiye’nin seviyesini oraya getirmek. Avrupa Birliği ondan sonra
ister açar, ister açmaz. ‘Açacağım’ dediğinde de zaman kaybetmeyiz.
‘Ben 10 faslı açacağım’ dediğinde, ‘Ya bir dakika ben bir hazırlık
yapayım, 2 sene sonra tekrar görüşelim’ diyeceğimize o anda açarız”
şeklinde konuştu.
“SİYASİ BLOKAJ OLMASAYDI, BİZ BUGÜN 27-28 FASLI AÇMIŞTIK”
Açılış ve kapanış kriterlerinin, müzakerelerin önünü kapayan bir
engel olduğunu belirten Bozkır, şöyle konuştu:
“Açılış ve kapanış kriterleri sadece Türkiye için yaratıldı. Ondan
önceki 12 ülkenin hiçbirisinde açılış ve kapanış kriterleri yoktu.
Bunu Türkiye için koydular. Türkiye için koyduktan sonra biz, ‘Ya
ne yapıyorsunuz?’ dediğimiz için, bundan sonra müzakere edeceklere
de uyguladılar. Eskiden müzakerelerin hepsi açılırdı, hangisi
kapanırsa kapanırdı, ondan sonra üye olurdunuz. Böyle bir şey
yoktu. Açılış ve kapanış kriteri olunca müzakere edemiyorsunuz.
Müzakere, aslında üyelikten sonra, o ülkeye zarar verebilecek,
sıkıntı yaratabilecek konularda yapılırdı. Bugünkü şartlarda
müzakere edemiyorsunuz. Çünkü, aklına gelenleri açılış kriteri
yapıyor, onlara uyarsanız açıyorsunuz, unuttuklarını da kapanış
kriteri yapıyor. Onun için biz, bazı fasılları, mesela rekabet
faslı, kamu alımları faslında açmayı tercih ettik. Çünkü, açsak 12
sektöre rekabet faslı zarar veriyor. Eğer siyasi blokaj olmasaydı,
biz bugün 27-28 faslı açmıştık. Ve 13-14 faslı da kapatmıştık.
Tablo bu, Türkiye’nin seviyesi de bu. Avrupa Birliği bazı fasılları
açmayabilir. Açsın ya da açmasın, bizim davamız Türkiye’yi oraya
getirebilmek.”
“MERKEL, TÜRK VATANDAŞLARINA KARŞI TUTUMUNDAN DOLAYI 2 SEÇİM
KAYBETTİ”
Avrupa Birliği’ne üyeliğin Almanya’nın onayından geçtiğini belirten
Bakan Bozkır, Merkel’in Türk vatandaşlarına karşı olan hasmane
tutumundan dolayı 2 seçim kaybettiğini kaydetti. Bozkır, Merkel’in
Türkiye’nin üyelik sürecine karşı olan tutumuyla ilgili,
“Yunanistan hariç, Avrupa Birliği’ne üye olan bütün ülkeler,
Almanya’nın desteğiyle üye olmuştur. Türkiye de müzakere sürecini o
zamanki Almanya’nın desteğiyle başlatmıştır. Schröder’in desteği
olmasaydı, belki biz bugün müzakere sürecini başlatamazdık.
Almanya, Kıbrıs’ı Türkiye’nin müzakere sürecinin bir freni olarak
düşünmese Kıbrıs sorunu da daha çabuk çözülür. Kıbrıs sorunu
çözülür de Almanya ile doğrudan karşı karşıya kalırsak, ikili
ilişkiler, ikili menfaatler devreye girer. Almanya, ikili
ilişkilerdeki çıkarlarından dolayı direkt bize ‘hayır’
diyemeyeceğinden korkuyor. Ben, Merkel’i aşağı yukarı 10 senedir
tanıyorum. Hiçbir görüşmesinde başka bir şey söylemedi; Türkiye ile
ilgili olarak görüşleri hiç değişmedi. Hep, ‘ben istemiyorum,
başkaları da istemiyor, ben yüzünüze söylüyorum’ dedi. O açıdan da
takdir ediyorum. Açık açık konuştu. Ama sonunda Merkel’in 2 seçim
kaybetti, hiçbir zaman tek başına iktidar olamadı. Bu demeçleri,
oradaki Türk vatandaşlarına karşı hasmane tutumu buna neden oldu.
Almanya’daki seçimlerde 400 bin Türk oy kullandı. Yüzde 70’i
Schröder’e verdi, yüzde 30’u Fischer’a verdi ve 8 bin oyla
kaybetti. Merkel, onu hiçbir zaman unutmuyor” ifadelerini
kullandı.
(İHA)