AB anayasa krizini aşamıyor
Abone olAB Genel İşler Konseyi çerçevesinde Brüksel'de buluşan üye ülkelerin dışişleri bakanları AB zirvesinin son hazırlıkları sırasında anayasa krizine girdi.
AB Genel İşler Konseyi çerçevesinde Brüksel'de buluşan üye
ülkelerin dışişleri bakanları, 12-13 Aralık tarihlerindeki AB
zirvesinin son hazırlıklarını yaparken, anayasa tartışmalarının en
hassas bölümlerini ele almadan çözümü zor sorunları devlet ve
hükümet başkanlarının gündemine aktarıyorlar. Hükümetlerarası
Konferans (HAK) bünyesinde üzerinde uzlaşma aranan AB Anayasası
taslağı nedeniyle zirve öncesinde gerginlik doruk noktasına
ulaşıyor. AB Dönem Başkanı İtalya, söz verdiği gibi HAK
toplantıları ve anayasa tartışmalarını yıl sonunda görevi
İrlanda'ya devretmeden önce tamamlamak isterken, AB'nin, 1 Mayıs
2004'te 10 yeni ülkenin katılımıyla genişleyecek olması nedeniyle
kurumsal reformların yapılması ve onaylanması gerekiyor. Cuma günü
başlayacak zirvede, AB Anayasası tartışmalarını ve HAK
görüşmelerini sonuçlandırmak isteyen İtalya, iki gün sürmesi
öngörülen zirvenin gerekirse uzatılabileceğini savunuyor. Uzlaşma
zorlukları nedeniyle 4 buçuk gün süren AB Nice zirvesinde yaşanan
sorunların tekrarından endişe ediliyor. Avrupa Konvansiyonu
tarafından HAK'a sunulan ve onaylanması halinde resmiyet kazanacak
anayasa taslağında, Nice uzlaşmaları değiştiriliyor. Taslakta,
yürütme organı Komisyon'un üye sayısı azaltılıyor. Karar
mekanizmasında öngörülen yeni oy sistemi de özellikle Polonya ve
İspanya'nın itirazlarına neden oluyor. GERGİNLİK İtalya Başbakanı
Silvio Berlusconi, zirve öncesinde ''iyimser'' olduğunu
belirtirken, çalışmaları sonuçlandırma şansını ''yüzde 55'' olarak
açıkladı. AB Komisyonu, zirveden başarısız sonuç alınması halinde
AB'nin ''infilak edeceği'' yönünde açıklamalarla devlet ve hükümet
başkanları üzerinde baskı kurmayı deniyor. Papa 2. Jean Paul,
Vatikan'ın tüm baskı olanaklarını kullanarak, anayasaya AB'nin
Hıristiyan kimliğinin işlenmesi için çaba harcıyor. Konvansiyon
Başkanı Valery Giscard d'Estaing, hazırlanan taslakta değişiklik
önerilerine karşı çıkıyor ve ''kötü bir anayasa olacaksa hiç
olmasın daha iyi'' görüşünü tekrarlıyor. Giscard d'Estaing, ''ne
pahasına olursa olsun sonuç elde etmek isteyenlerin, AB
kurumlarının işlemesini ve karar vermesini engelleyecek bir
anayasayı onaylamalarından'' endişe duyuyor. AB üyesi ülkelerin
bazıları da seslerini yükselterek gerilimi artırıyorlar. Hollanda,
tartışmaların ertelenmesine karşı çıkarken, Belçika gerekirse
genişleme sürecinde geri adımlar atılabileceği ve ''iki vitesli
AB'' modeline dönülebileceği görüşünü ortaya sürüyor. Buna göre,
gereken reformlar yapılamazsa yeni katılacak üyelerle ilişkiler
''genişletilmiş işbirliği'' boyutunda kalacak ve 8 kadar ülke
''lokomotif'' olarak ilerlemeyi sürdürecek. AB Komisyonu'nun üye
sayısı ve ülkelerin karar mekanizmasındaki oy oranlarına ilişkin
ana tartışmalar, Brüksel'deki Genel İşler Konseyi'nde, dışişleri
bakanları tarafından hiç ele alınmadan zirve gündemine devlet ve
hükümet başkanlarının inisiyatifine bırakılıyor. Brüksel
zirvesinin, ''AB'nin genişleme sürecini askıya alınmasına kadar
götürebilecek felaketlere gebe olduğu'' ileri sürülerek baskı ve
gerginlik tırmandırılıyor.