9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,"Kıbrıs AB
Abone ol9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,"Kıbrıs AB'ye girmenin ön şartı ise bu şartı reddedelim. Niye bunun önünde eğiliyoruz, zola güzellik olmaz"dedi.
star yazarları 9. Cumhurbaşkanı Demirel'e konuk oldu, gündemde
ne varsa konuşuldu: Kıbrıs, Ortadoğu, Afganistan, ekonomi,
politika... Demirel 'Kıbrıs meselesi, Edirne veya Hakkari
meselesinden farklı değildir. Kıbrıs AB'ye girme şartıysa, bu şartı
reddedin' dedi... KULELİ'DEKİ CUMHURBAŞKANI star yazarları olarak
Süleyman Demirel'in konuğuyuz. Mekan... Demirel'in çalışma ofisinin
bulunduğu Kuleli Sokak. Gözlerim Türker Sanal'ı... Demirel'in aktif
olmadığı zamanlarda ortaya çıkan medya koordinatörünü arıyor.
Konferans için başka bir şehre gittiğini öğreniyorum. Randevu
saatimizi bekliyoruz. Demirel'in değişmeyenlerinden Emel Hanım'ın
koşuşturması dikkatimden kaçmıyor... Yüzünden gülücükler eksik
olmuyor. Ankara'nın en soğuk günlerinden biri. Ama hepimiz
biliyoruz... Demirel'in yanında fazlasıyla ısınacağız. Bu yüzden
hiç telaş etmiyoruz. Süleyman Demirel, her zamanki sıcak üslubuyla
karşılıyor bizleri. Yazarlarımız Hayrullah Mahmud soluna, Ömer
Faruk Günel sağına, Taşkın Şenol ile ben ise karşısına oturuyoruz.
Ümit Turpçu fotoğraf makinesi, Bülent Kördemirci de kamerasıyla
bize eşlik ediyor. Süleyman Bey tepeden tırnağa; kol düğmelerinden,
ayakkabılarına kadar, siyaset üstü bir görev için hazır ve nazır
duruyor. Kuleli'deki Cumhurbaşkanı... Fatin Dağıstanlı FOTOĞRAFIN
ÖYKÜSÜ Fotoğraf editörümüz Ümit Turpçu... Bir saat süren röportaj
sırasında 'hareketli kare' beklentisini karşılayamamış. Kurgu için
düğmeye basıyor. Dünya haritasının bulunduğu küreyi bir sehpanın
üzerine koyuyor... Başına da bizleri topluyor. Hayrullah Mahmud,
elini küredeki Ortadoğu'nun üzerine koyuyor: 'Yeniden şekillenecek'
deyince... Süleyman Demirel, 'Şimdi burada hemen yapalım' diyerek
söze başlıyor... 'Türkiye çok büyük bir memleket. Biz burayı idare
edebilsek. Bir tespihin imamesi gibi, imame çıktığı zaman her şey
dağılıyor. Türkiye bu küredekinden küçük olamaz.' Demirel'e
geçmişteki bakışlar anımsatılınca... 9. Cumhurbaşkanı, İTÜ'de
okurken matematik hocası da olan Cahit Arf ile yaptığı bir
konuşmayı anlattı: 'Hocam ODTÜ Rektörü ben ise başbakanım. Bir gün
bana geldi. 'Hocam Ortadoğu çıkılmaz halde' dedim. O ise 'Ben 20
yaşında komünisttim. 20 yaşında komünist olmayan, kırk yaşında
komünist olan aptaldır' dedi.' ENDİMİZE ve geleceğimize güven dolu
mutlu yıllar diliyorum. Türkiye, dünyadaki ilk 15 ülke arasına
girecek kadar güçlüdür. Bugün dünden çok daha iyi bir noktadayız.
Bugünden görülemeyen olağanüstü şeyler olmazsa, 2004 Türkiye'sinin
büyümesi, istikrara doğru gitmesi devam edecektir. 2004 yılında
Türkiye mutlaka yüzde 5 enflasyon oranına kavuşmalı. Yüzde 5
enflasyon, yüzde 5'te kalkınma olmalı. Bunu geçmişte yaptık. Her
ülke gibi biz niye sağlayamıyoruz? 2004'ün bunu başaracağımız yıl
olmasının diliyorum. ERBAKAN YATMASIN SAYIN Erbakan 77 yaşında
olduğu için ve suç olarak isnat edilen olay, toplumu çok rahatsız
eden bir olay olmadığı için bir orta yol bulunmalıadır. O orta yol
bulunacaktır. Sağlık durumu nedeniyle hakikaten hapishanede yatacak
durumu yoksa, Adli Tıp bunu tespit ediyor. O zaman Cumhurbaşkanı bu
infazı kaldırabilir. Bu af değildir, infazı kaldırmadır. Erbakan,
başbakanlık, uzun süre parti genel başkanlığı yapmış bir adam.
Hukuku incitmeden, bu infazı kaldırmak en doğrusudur. 'Benim
vicdanım hapis yatmasın' diyor. AKP'YE 2 YIL KREDİ TÜRK siyaseti 3
Kasım seçiminde bunalımın işaretini vermiştir. Yüzde 35 oyla yüzde
66 milletvekili çıkarırsanız, bunun kendisi sıkıntıdır. Birinci
yılını yaşayan hükümetin durumu derseniz, bir yıl kısa. Bu
iktidardan önceki iktidarların iyi işleri de, kötü işleri de devam
ediyor. Kendi başlarına yaptıkları pek bir şey yok. İki sene kredi
açtım. Bu iki sene sonunda da tam olarak bir şey söylemek için dört
seneyi devirmesini beklemek lazım. Dört sene sonra da zaten millet
sözünü söyleyecektir. Hayat pahalı, işsizlik var, yoksulluk var,
işçi, memur aldığı ücretle geçinemiyor. Bütün bunlar var da, bir de
'Türkiye'nin yarın ne olacak?' diye endişe duymayacağı bir
parlamento var. Hükümet toplanıyor, beğenirsiniz, beğenmezsiniz bir
dizi karar alıyorlar. Hükümetin Cumhurbaşkanı'yla, yargıyla,
üniversiteyle hatta zaman zaman askerle tartışması var. Bütün
bunlara rağmen henüz 'Bunlar gitsin, başkası gelsin' şeklinde
yaygın bir kanaat yok. Yalnız şu da var. Türkiye'nin eskitmediği
hükümet olmadı evvelallah. Onun için hükümetlerin Türkiye'de en
güçlü oldukları zaman, geldikleri zamandır. İktidarda kaldıkları
her gün bir tuğla gider. Enflasyon düşüyor, bu iyi. Faiz düşüyor bu
da iyi. Yalnız yatırım yok. İşsizlik artıyor. Ben bir günde 66
kişiyle görüştüm. 66 kişinin 55'i iş talep ediyorlar. DENKTAŞ'LA
AYNIYIZ KIBRIS meselesi Türkiye'nin Edirne'den veya Hakkari'den
farklı bir meselesi değildir. Kıbrıs, AB'ye girme şartıymış. Bu
şartı reddedin. Niye bunun önünde eğiliyorsunuz? 'AB'ye
almazlar...' Almazlarsa almasınlar. Zorla güzellik olmaz. Müzakere
tarihi verirse verir, vermezse vermez. Yani Avrupa sizi
almayacaksa, zaten almaz. Niye eğiliyorsunuz, anlamak mümkün değil.
Türkiye'nin Kıbrıs'a bakışını eleştiriyorum. Kıbrıs, Türkiye'nin
meselesi değilse, ni ye gittik o zaman? Niye, 35 senedir bilmem ne
kadar askerimizi orada bulunduruyorsunuz? Niye bütçe açıklarını
kapatıyorsunuz? Niye yollar yapıyorsunuz? Seçimde Rauf Denktaş'ı
yalnız bıraktık. Seçime Denktaş'a bağlı iki parti ve karşısında
yedi düvel. Kıbrıs'ta yedi düveli soktunuz seçime. Verhaugen'in ne
hakkı var, tanımadıkları bir ülkede yapılan seçime karışmaya.
Seçime Güney Kıbrıs, Yunanistan, Avrupa Birliği, Amerika karışıyor.
Sizin burada 'biz tarafsızız' demeye hakkınız yoktur. Bu zamana
kadar nasıl taraf olmuşsanız, bundan sonra da tarafsınız. Denktaş'ı
tahrip ederek bir yere varmak mümkün değil. Denktaş'ın isteyip de,
sizin istemediğiniz ne var? Ne diyor Denktaş? 'Bayraktan, bağımsız
devlet kurulmuş, devletten de, topraktan da, halktan da vazgeçmem'
diyor. Bunlardan vazgeçmeye razıysanız, çözümde ona bağlıysa çıkın,
söyleyin bakalım. ATEŞ ÇEMBERİNDEYİZ TÜRKİYE'NİN etrafında savaşlar
var. Türkiye bir ateş çemberinin içerisinde. Rusya Cumhurbaşkanı
Putin üç tane Türk pasaportu çıkarıyor diyor ki; 'Bunlar benim en
hassas yerim olan Çeçenistan'da savaşa dahil olmuş ve ölmüşlerdir.'
Bununla da kalmıyor diyor ki 'Türkiye, terörist yetiştiriyor...' Bu
ağır ithamdır. Türkiye bunu hak etmiş mi? Hayır. Çeçenistan'da
savaş olmasa böyle bir iddia olmazdı. Irak'ta, Afganistan'da savaş
olmazsa, Ortadoğu'da İsrail-Filistin savaşı olmasa, Türkiye 15
Kasım'da, 20 Kasım'da karşılaştığı vahşetle karşılaşmazdı.
Türkiye'nin meselesi değil onlar. Dışarılardaki yangın Türkiye'nin
içine giriyor. DIŞTA BOCALIYORUZ TÜRKİYE, Irak'ta hiç söz sahibi
değil. Kuzey Irak kaynıyor. Buradan ah vah ediyoruz. Kuzey Irak'ta
Kürt devleti mi olacak, federasyon mu? Kuzey Irak'taki Kürtler
diyor ki; 'Cumhurbaşkanı başka etnik kökenden seçilirse başbakan
bizden seçilir.' Yani 'coğrafi federasyon istiyoruz' diyorlar.
Türkiye yok burada. İşte bu bir mantığın neticesidir. Dış
politikada bocaladığımızın işaretidir. Bu bocalamanın daha büyük ve
olumsuz neticelerini ilerde göreceğiz. ÇOCUKLAR DUYMASIN FAVORİM
SABAH 06.30'da kalkarım. Güne hazırlık yaparım. 07.30'da haberleri
radyodan dinlerim. 08.00-08.30 kahvaltı yaparım. 09.00'da çalışmaya
başlarım. Bugün ne yapacağım bir gün evvelden bellidir. Ülkemin
sorunlarına merakım, beni meşgul tutuyor. 18.30-19.00 arası
çalışmayı bırakır, eve giderim 19.30-20.00 arası yemek yerim.
Yemekte haberleri özellikle de 'Can Ataklı ile Star Ana Haber'i
mutlaka izlerim. Bu serüvenim 21.00'e kadar sürer. 21.00'den
24.00'e kadar çalışırım. Bol bol okurum. Televizyon programlarını
da yakından takip ederim. Eşimle bazı dizileri hiç kaçırmıyoruz.
Televizyon seyrederken Nazmiye Hanım'la küçük atışmalarımız olur.
Seyredileceklerde öncelik Nazmiye Hanım'ındır. n Çocuklar Duymasın
favorim. Tatlı Hayat'ı da izliyorum. Pek çok güzel dizi var.
Esprilere bayılıyorum. 24.00'den itibaren gazetelerim gelir.
Bakarım 45 dakikamı alır. Bir de mutlaka radyoyu dinlerim. 01.00'de
radyoyu dinleyerek gecemi bitiririm. Yediklerime çok dikkat
ediyorum. Diyabetim var diye çok kısıtlı. Geçmişte çok yedim.
Toprak adamı olduğumuz için yemeği severiz. Şimdi geçmişte
yediklerimizle seviniyoruz.