88 buzuldan 79u eriyor
Abone olDünya genelindeki buzullarda büyük ve hızlı erime ve küçülme, bilim dünyasında dehşetle izleniyor.
Afrika’da Kilimanjaro dağından tutun, Asya’da Tiyen-Şan
dağlarına, Peru’daki And dağlarına, Alaska’dan Türkiye buzullarına,
Alplere ve Himalayalar’a kadar hemen hemen bütün dağlardaki
buzullarda büyük ve hızlı erime ve küçülme, bilim dünyasında
dehşetle izleniyor.
Ekvator’da, mesela Afrika’nın merkezinde, o kavurucu sıcak kuşakta,
tepesi karlı bir dağ olabilir miydi? Londra Kraliyet Coğrafya
Derneği’nin bilgin üyeleri, bunu duyduklarında "Olamaz," diye
bağırdılardı.. tabii eskiden.. O zamanlar yıl 1848’lerden
önceydi!
Kilimanjaro Dağı üzerindeki karları 1848 yılında ilk gören
Avrupalı, İsviçreli misyoner ve araştırmacı Johannes Rebmann oldu.
Ne var ki, gördükleriyle ilgili haberler Londra’ya ulaştığında
derneğin kimi üyeleri Rebmann’ın anlattıklarına burun kıvırdı.
Hatta bunlardan biri Rebmann’ın gözlerinde ciddi bir sorun
olabileceğine dikkat çekti.
Günümüzde Kilimanjaro bir kaz daha tartışmaların odak noktası
durumuna geldi. "kilimanjaro’nun Karları", ama bu defa ne Kraliyet
Akademisi’nde ne de o ünlü filmde!
Afrikakuşağında buz gibi dağın buzluğu yokolma eğilimine girdi!
Dağın buzla örtülü tepesi ve eteklerinden süzülen buzullar hızla
yok oluyor.. İklimdeki değişimlere karşı harekete geçen
eylemcilerin birçoğu Kilimanjaro’ya küresel ısınmanın çarpıcı bir
simgesi, eriyen buzulların ve buz katmanlarının çıplak bir örneği
gözüyle bakıyor.
79 buzulda küçülme
Buzullarda dünya çapında bir erime olduğu yönünde çok güçlü
kanıtlar var. İsviçre’deki Dünya Buzul Gözlem Merkezi 2002 ile 2003
yılları arasında incelenen 88 buzuldan yalnızca dördünde bir
büyümeye tanık olunduğunu, en azından 79 tanesinin ise küçülmekte
olduğunu belirtiyor. Ancak asıl önemlisi neden öyle olduğu. Küresel
ısınma tüm bu olanları açıklamaya yetmiyor. Dünya üzerindeki dağ
buzullarının birçoğu 19 yüzyılda, insan kaynaklı unsurların iklim
üzerindeki etkileri henüz ortaya çıkmadan önce erimeye başladı.
Kilimanjaro olayına gelince de, iklim değişimine kuşkuyla
yaklaşanların bir bölümü, tepesindeki karların erimesinin küresel
ısınmayla bir ilintisi olmadığını öne sürecek denli ileriye
gidiyorlar.
Kilimanjaro’nun doruğundan alınan örnekler buradaki buzların en az
11,000 yıl öncesine uzandığını ortaya koyuyor. Buz katmanının
yaklaşık 1880 yılına, yani Rebmann’ın görmesinden çok sonrasına dek
geliştiği sanılıyor. 1912 yılında yapılan ilk araştırmadan bu yana
buzun %80’inin eridiğine ve geri kalanının da 20 yıldan kısa bir
süre içinde yok olabileceğine dikkat çekiliyor.
Tartışmalar
Tüm bunlar küresel ısınmanın çıplak bir sonucuymuş gibi görünse de,
2004’te yayımlanan bir araştırmada Innsbruck Üniversitesi’nden
Georg Kaser, buzun dağda herhangi bir ısınma söz konusu olmadığı
halde eridiğini belirtiyor.
Afrika’nın bu bölgesi yağışlardaki ani değişimler ve buna bağlı
olarak Viktorya Gölü’ndeki su düzeylerinin alçalmasıyla dikkat
çekiyor. Söz konusu bölgede 1880’ler olağanüstü yağışlı olmasına
karşın, daha sonraki onyılların oldukça kurak geçtiğine parmak
basılıyor.
Bazılarına göre, Kilimanjaro dağında yaşananlar salt kar yağışına
bağlı bir olaydan ibaret. Fakat, erimenin neden günümüzde de
sürmekte olduğu konusuna kesin bir açıklama getirmiyor.
Buzlardaki erime yalnızca kar yağışının azalmasına bağlı olsaydı,
yeniden yağışların arttığı 1960 yılından sonra sürecin tersine
dönmesi gerekirdi. Oysa, Kilimanjaro buzlarındaki erime yine de
sürdü. Yaklaşık 4000 yıl önce yaşanan 300 yıllık bir kuraklık
döneminde bile buzullıar erimemişti.. Kilimanjaro’daki koşullarla
küresel ısınma arasında sıkı bir bağ olduğuna dikkat çekiliyor.
Afrika buzulları
Pierrehumbert, tropikal bölgelerde buzulların giderek çekildiğine
işaret ederken, 1900 yılından bu yana Kenya Dağı’ndaki 18 buzuldan
yedisi yok oldu. Rwenzori dağlarındaki buzun büyük bir bölümü
eridi. 1990’larda tarihe karışan Yeni Gine’deki Meren buzulu ise
son dönemlerde yok olan çok sayıda buzuldan yalnızca biri.
Tropikal buzullardaki bu erimenin çoğunlukla son dönemlerde meydana
geldiği ve daha önce eşine rastlanmamış bir olay olduğu
görülüyor.
Söz gelimi, And sıradağlarının Peru’daki en yüksek tepesi olan
Quelccaya dağını ele alalım. Thompson tarafından 1976 yılında
alınan buzul örnekleri 1500 yıldır buzula her yıl yeni bir katmanın
eklendiğini göstermekteydi. Thompson 1991 yılında kayıtları
güncellemek üzere bu bölgeye gittiğinde bu sürecin sona erdiğine ve
tepedeki buzun 20 metresinin eridiğine tanık oldu.
Peru: dörtte biri yok
Altta, Quelccaya’nın en büyük buzulu Qori Kalis’te de 1963 yılından
bu yana bir küçülme meydana geldi ve buzulun beşte biri yok oldu.
2004 yılında Thompson buzun altında donup kalmış ve en az 50,000
yıl öncesine uzanan bitki kalıntıları elde etti.
Son 30 yılda Peru And’larını örten buzun dörtte biri yok oldu.
Bolivya’dan Ekvador’a uzanan bölge üzerindeki öteki buzullarda da
buna benzer çarpıcı değişimler yaşandı. Venezuela da 1975’ten bu
yana altı buzuldan dördünü yitirdi. Thompson kar yağışında erimeye
neden olabilecek bir azalmaya, ya da güneş ışığında bir artışa
rastlamadı. Ancak hava sıcaklıklarında yaklaşık yarım derecelik bir
artış saptandı.
Kilimanjaro gibi, başka bölgelerdeki buzların erimesi de insanların
iklim üzerinde yarattıkları etkilerin baş göstermesinden çok daha
öncesine uzanıyor.
Sürekli küçülme
Gerek Himalaya, gerekse Alp dağlarındaki buzlar Viktorya döneminden
beri eriyor. 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın ortalarına dek
uzanan süre içinde Alp dağlarındaki buz kütlesinin yarı yarıya
küçüldüğü belirtiliyor. Avrupa’nın en büyük buz kitlesi olan
Breidamerkurjokull geçtiğimiz yüzyılın büyük bir bölümünde sürekli
küçüldü.
Patagonya’daki buzullar 1880’de erimeye başladı. A.B.D’deki Ulusal
Buzul Parkı’ndaki buzlar da, bu alanın parka dönüştürüldüğü 1910
yılında çoktan erimeye başlamıştı.
Utrecht Üniversitesi’nden Hans Oeresmans dünya üzerindeki 169
buzulla ilgili kayıtları inceledi. Geçen yıl "Science" dergisinde
yayımlanan raporda Oeresmans, kimilerinin geçmişi 1600 yılına
uzanan bu buzulların büyük bir bölümünün 19. yüzyılın başlarında
doruğa ulaştığı ve o tarihten bu yana da hızla erimeye başladığına
dikkat çekti.
Bu da, erimenin iklimde insan eliyle başlatılan bir değişimin
göstergesi sayılamayacak denli erken bir döneme denk geldiğini
ortaya koyuyor.
Küçük buzul çağı mı?
Asıl sorumlunun küçük çapta bir buzul çağı olduğuna inanılıyor.
İklimbilimciler 19. yüzyılda yaşanan ısınmanın, 14 ile 19.
yüzyıllar arasındaki döneme denk gelen ve tüm dünyada sıcaklıkların
hafifçe azaldığı, küçük çapta bir buzul çağının sonucu olduğu
görüşünde birleşiyorlar.
Gelgelelim, küçük buzul çağı acaba buzlardaki sürekli erimeye de
bir açıklama getiriyor mu? Buzulbilim uzmanları buzulların iklim
değişimlerine gösterdikleri tepkilerin genellikle uzun bir zaman
aldığı, kimi zaman onyıllarca sürebildiği görüşünde de
birleşiyorlar.
Pierrehumbert "Küçük çaplı buzul çağının sona ermesiyle birlikte
yaşanan iklim değişimlerinin endüstriyel ısınma döneminin
başlangıcıyla aynı döneme denk düştüğü su götürmez bir gerçek,"
diyor. Ancak geri tepmenin 20. yüzyılda sona ermesi gerekirken, bu
etkiler günümüzde de sürüyor.
İkiye katlandı
Oerlemans’ın 169 buzul üzerinde yaptığı incelemeler buzlardaki
erimenin son yıllarda ivme kazandığını ortaya koyuyor. Patagonya’da
erime hızının ikiye katlandığı, Alpler’de yüzyılın ortalarında
inişe geçen erime sürecinin 1980’den beri bu açığı kapatacak bir
hızla yeniden başladığı görülüyor.
Başka yerlerdeki kayıtlar çok gerilere uzanmamakla birlikte, son
zamanlarda yaşanan değişimin yeni bir olgu olduğuna neredeyse kesin
gözüyle bakılıyor.
Çin’de 46,000 buzul üzerinde yapılan bir araştırma 1980’den bu yana
buzulların %7’lik bir yitime uğradığını gözler önüne seriyor. Çin
yakınlarındaki Tien Şan dağlarında buzullarla kaplı alanın 1955 ile
2000 yılları arasında %25 oranında küçüldüğü görülüyor.
Neredeyse tüm dünyada yaşanan bu değişikliklerin bilinen tek
sorumlusu ancak küresel ısınma olabilir.
Kimi buzullarda bir büyüme olsa da, buzulbilimciler buzların
küresel ısınmaya bağlı olarak giderek daha büyük bir hızla
eridikleri görüşünde birleşiyorlar.
Önemli mi?
İyi de, dağlardaki buzların yok olması bu denli önemli mi? Kısa
erimde korkunç sellerin yaşanabileceğinden korkuluyor. Buzların
erimesiyle bu dengesiz alanda büyük göllerin oluşabileceğine
inanılıyor. Uzun erimde ise, bir susuzluk sorunuyla karşı karşıya
kalınması bekleniyor. Buzulların yok olmasıyla birlikte yaz
mevsimlerinde ırmaklardan akan suların Çin’den Kaliforniya’ya dek
dünyanın birçok bölgesini etkisi altında bırakabileceğinden
korkuluyor.
Patagonya ve Alaska’da eriyen buzlar şimdiden deniz düzeylerinde
artışa neden oluyor. Uluslararası İklim Değişimi Paneli’nin 2001
raporuna göre, dağlardaki eriyen buzların 2100 yılına gelindiğinde
deniz düzeyinde 0,23 metrelik bir yükselmeye yol açması bekleniyor.
Tüm buzulların erimesi sonucunda artışın yaklaşık yarım metreye
ulaşacağına inanılıyor. Bu oldukça önemli bir artış olmakla
birlikte, okyanuslardaki ısınmanın deniz düzeylerinde yaratması
beklenen artışın yanında devede kulak kalıyor.
Grönland ve Antarktika
Asıl devinimin Grönland ve Antarktika’daki dev buz kütlelerinde
meydana geldiği görülüyor.
Buradaki buzulların tümden erimesi sonucunda deniz düzeylerindeki
yükselmenin 80 metreye ulaşabileceğine ve birçok ülkenin sular
altında kalabileceğine inanılıyor.
Kısa bir süre önceye dek iklimbilimciler Grönland ve
Antarktika’daki dev buzulların erimesi için binlerce yıllık bir
ısınmaya gerek olduğuna inanıyorlardı.
Şimdilerde birçoğu buzulların birkaç yüzyıl içinde yok
olabileceğini düşünüyor. Böyle bir durum söz konusu olduğunda,
Kilimanjaro da kafamızı kurcalayan en son şey olacaktır.
Buzulun Yaşamı
Buzulların büyüklüğü kar yağışına ve erime, parçalanma, ya da
kristalleşmeye bağlı erimenin hızına ve tepelerden aşağıya ne hızla
aktıklarına bağlı olarak değişir.
Dünya üzerindeki 169 buzulun 1950 yılına oranla ortalama
uzunluğu
Hava sıcaklığı donma noktasının altındayken bile güneş ışığı kar ve
buzun erimesine neden olabilir. Bulut örtüsündeki azalma ve kurak
hava da erime sürecini hızlandırabilir.
Birikme kuşağında kar katmanları buzdan bir tepecik oluşturur. Daha
az kar yağışı daha az buzlanma ve güneş ışığının kayalar ve tozlar
tarafından daha az emilmesi anlamına gelir.
Soğuk iklimlerde buzullar çok az buz yitimiyle denizlere
akarlar
Antarktika çevresinde yüzen dev buz kitleleri buzulları engeller.
Bunlar parçalandığında buzullardaki akış hızında çarpıcı bir artış
meydana gelir.
Buzullar eridiğinde geride kalan dengesiz tortu yığınlarında
genellikle göller oluşur. Bu tortuların çökmesi feci sellere yol
açabilir.
Yaz aylarında eriyen buzların suları yüzeyde toplanır. Bu sular
"moulins" adı verilen yarıklardan sızarak buzulun tabanına akarlar
ve akış hızında bir artışa neden olurlar.
Sıcak iklimlerde buzullar daha sıcak havaya doğru ilerledikçe erime
de ağır basmaya başlar.
Kaynak: