‘Sineklik’ küçüktür ama ...
Abone olZaman Gazetesi yazarı Ali Çolak, Hakkari'de yaşanan sahnede sineklik olayına ve AB ile ilgili uyumun nasıl olacağına değiniyor.
‘Sineklik’ küçüktür ama mide bulandırır! Düşman düşmandır;
büyüğü küçüğü, sağcısı solcusu, canlısı cansızı olmaz! Nerede
görülürse derdest edilip getirilmeli, gereği yapılmalı ve tesirsiz
hale getirilmelidir. Düşmanı küçük görüp önemsemez, vaktinde
üzerine gitmezseniz, büyür, gelişir, şımarır ve önü alınmaz bir güç
olur. Devletini ve milletini seven her vatan evladının gözü, devlet
düşmanlarının üstünde olmalı, onları takip ve teşhir etmeli,
devletin gerekli mercilerine ihbarda bulunmalı ki devletin manevi
şahsiyetine halel gelmesin! Zaman, her türlü iç ve dış düşmana
karşı uyanık olma zamanı. Hele hele birlik ve beraberliğe en çok
ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde!.. Son zamanlarda şu AB uyum
yasaları hikâyesi, malûm devlet düşmanlarını iyice şımarttı.
Sözümona AB’ye girip hadsiz hudutsuz hürriyet sahibi olacaklarmış.
Herkes ağzına geleni söyleyecek, ağzı olan konuşacak; önüne gelen
şiir okuyup tiyatro oynayacak, saz çalıp olur olmaz türküler
çığıracak... Bunun sonunun nereye varacağı belli! Bir iki gün önce
Hakkari’de meydana gelen elim vakayı biliyorsunuz. Sözde “Doğu’ya
sanat köprüleri” kurmak için İstanbul’dan bohçasını toplayan
gelmiş. Sanatın da bir usulü adabı olmalı değil mi? Her önüne
gelen, her bulduğu yerde sanat yapmaya kalkarsa ne olur? Kargaşa
olur, terör olur, kötü olur! Bunlardan Mahir Günşiray diye bir
tiyatrocu, bir oyun sahneleyecekmiş. Sahnelesin! Ama ne yapıyor?
Oyunun içine gizli işaretler yerleştiriyor. Neymiş, dekormuş...
Yemezler! Cümle âleme dekor diye yutturmaya çalışarak sahneye bir
sineklik koymuş ve güya çaktırmadan üstüne sarı, kırmızı, yeşil
vesaire renkler kondurmuş. Sanıyor ki kimse fark etmeyecek! Eeee,
memlekette ne kadar bölücü, devlet düşmanı varsa o kadar da
vatansever var! Allah’tan uyanık bir vatan evladı hadiseyi fark
edip “Bu rezalete son verecek bir vatansever yok mu?” diye devlete
dilekçe veriyor da bu münasebetsizliğin önüne geçiliyor. Malum
sineklik derhal derdest edilip karakola getiriliyor, savcılık
tarafından tutuklanıyor. İşte böyle... Bu densizlerin hakkından bu
surette gelinir. Şimdi o sineklik hapsi boylasın da görsün bakalım
bölücülük yapmak neymiş! Devlet düşmanları, kitapla, şiirle,
tiyatroya, sinemayla, müzikle ve sanat adı altında daha akla hayale
gelmedik bin türlü yöntemle bu güzelim ülkenin huzurunu bozmak,
devletin gücünü zayıflatarak menfur emellerine ulaşmak istiyorlar.
Rüyalarında görürler. Gerçek vatanseverler, bunların icraatlarına
göz yummamalı, nerede devletin şahsiyetine halel getirici bir vaka
görseler, gerekli mercilere haber vermeli ve meydana gelebilecek
vahim hadiselerin önüne geçmelidirler. Bakınız geçtiğimiz hafta, üç
adet bölücü ve yıkıcı kitabın daha yakılmasına karar verildi. Ne
güzel! Böylece vatan evlatları zehirlenmekten kurtuldu. Bu tür
icraata hiç ara vermeden devam etmek icap eder, bu işlerde boşluk
bırakmaya gelmez. Şu AB hikâyesi gerçekleşmeden (ki gerçekleşmemesi
için gerçek vatanseverler sonuna kadar mücadele etmeli) devlet ve
millet düşmanlarının haddini bildirmek lazımdır. Vatanseverler,
eskiden bu konularda daha cesur hareket ederdi. Malum kişilerin
yazılarını, şiirlerini, dergilerini didik didik eder, suç
unsurlarını hemen adli mercilere iletirlerdi. Mesela, yarım asırdan
fazla oldu. Bir ‘bölücü’, çıkardığı dergide Melih Cevdet diye bir
şairin ‘Tohum’ adlı bir şiirini yayımlamış idi. Devletini ve
milletini seven bir polis müdürü, sorumluları derhal sorguya alıp
‘Nedir bu tohum?’ diye sormuştu. ‘Bitkilerin yeşermesi için toprağa
atılan şey’ dediklerinde, onların gerçek niyetlerini sezerek,
“Toprağa komünistlik tohumu atacaksınız, yeşerip çıkacak değil mi?”
diyerek sorumlulara haddini bildirmişti. İtiraf etmeli ki bugünün
vatanseverleri bu kadar dikkatli çalışmıyor. Çalışmalıyız
arkadaşlar, bu devlet düşmanlarına hareket alanı bırakmamalıyız.
Bakınız geçen gün gazetelerde bir fotoğraf gördüm ve çok sevindim.
Erzurum’da çocuklarının mezuniyet törenine gelen başörtülü anneler,
örtülerinin üzerine peruk takmışlar. Hah şöyle! Nasıl da
öğrenmişler kamusal alanın gereklerini. Bunları sıkıştırarak böyle
yola getirmek gerekir! Memleketin huzur ve sükunu ancak böyle
sağlanır. Ne demişler, bu ülkenin vatanseverleri de en az devlet
düşmanları kadar cesur ve atak olmalı, değil mi ya! ALİ ÇOLAK ZAMAN
GAZETESİ