81 ilin müftüsü Şanlıurfada toplandı

Abone ol

81 ilin müftüsüne Şanlıurfa'da verilen seminere katılan Devlet Bakanı Faruk Çelik, önemli açıklamalarda bulundu.

Dedeman Otel'de düzenlenen seminere Devlet Bakanı Faruk Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan ve 81 ilin müftüsü katıldı.

Seminerin açılış konuşmasını yapan Devlet Bakanı Faruk Çelik, 81 ilde üniversitelerin kurulduğunu belirterek, "Toplumumuzun, geleceğimizin manevi eğitiminin ve geleceğinin önemli olduğu bilinciyle, Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu tür aktiviteleri yapmasını hepimiz tasvip ediyoruz. Tarih boyunca birçok devlet kurmuş bir ecdadın, medeniyetin
çocuklarıyız. Bu pencereden olaya baktığımız zaman kurulan her devletin ve yaşattığımız her devletin oluşunda inanç ve din fevkalade önemli bir yer almıştır.

İnanç her zaman bireyin karakterinin oluşumunda, toplumsal hadisede ve olgunlaşmada belirgin bir şekilde kendisini göstermektedir. Belirleyiciliğini her zaman ortaya koymuş durumdadır. Simdi şöyle geriye doğru dönüp baktığımız zaman ülke olarak zor günler ve süreçler yaşadık. Ama millet olarak esareti hiçbir zaman kabul etmedik. Hep özgür yaşamayı istedik ve önümüzdeki engelleri kaldırmak için uzun mücadeleler verdik.

Bunun ana nedenlerinden bir tanesi eski hayatımızı çok iyi kavrayan gerçek inançtır. Hak yolunda çok büyük katkı sağladığı inancındayım. İnancın ne sağladığı önemlidir. İnancı değerlendirme sahasına alırsanız. Tabi ki böyle bir maddi getirisinin böyle bir inanç anlayışının aslında bizim dünyamızda yerinin olmadığını takdir edersiniz. Cumhuriyet döneminden önce özellikle Osmanlı'nın çöküş dönemine baktığımız zaman çöküşe gerekçe olarak birçok faktör var. Osmanlı'nın çöküşünde ana kaynağın 'din' olduğudur. Osmanlı çöktü ise bunda en büyük etkenin din olduğu şeklinde bir propaganda 18. yüzyılda yoğun bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bunu hepimiz biliyoruz. Geriye baktığımız zaman bunun ne kadar yanlış olduğunu görüyoruz" dedi.

"CUMHURİYET KURULURKEN İLK KURULAN TEŞKİLATLARDAN BİRİ DİN TEŞKİLATI OLDU"

Toplumlara yön vermesi gereken aydınların duruşu, çalışması ve gayretinin hangi düzeyde olduğunu iyi irdelemek gerektiğine dikkat çeken Çelik, "Bu süreci iyi değerlendirdiğimiz zaman Osmanlı'nın son döneminde aydınların ne halde olduğunu görmek çok net bir şekilde mümkündür. Cumhuriyet kurulurken ilk kurulan teşkilatlardan biri din teşkilatı oldu. Bir toplumun geri kalmasına, çökmesine ve dağılmasına din neden oluyor deniliyor.

O halde yeni kurulacak olan bir Cumhuriyet'in temel kaynaklarından bir tanesinde din teşkilatının olmaması gerektiğidir. Oysa Cumhuriyetimizi kuran irade ve din, inancın toplumdan nasıl soyutlandırılamayacağı tavrını da bu teşkilatı kurarak ortaya koymuş bulunuyor. Tabii ki 1950 yılına kadar bu süreçte, din diyanet ve toplum ilişkileri açısından Türkiye çok önemli süreçler yaşamıştır. 1950'den önce Türkiye'de tekrar dini hayatın ve eğitimin yaygınlaşması sonucu bazı çevrelerin hem demokratikleşme anlamında hem de dini hayatın güçlenmesi anlamında alınacağıdır. 50 yıl sonrasına baktığımızda, din konusunda yaşanan hadiseler gereksiz ve yersiz endişeler gösteriyor. Birçok kişi böylesi olayların yaşanmasına sebep olmuştur.

Bizi ilgilendiren boyutu barış olan sanki düşmanmış gibi, sevgi olan bir dini nefretmiş gibi değerlendirmeleridir. Böyle bir bakış açısı tabi ki bunun meçhul dediğimiz olanaklarına ve bunu devlete tebliğ eden din adamlarına gizli bir talimat göndermiştir" diye konuştu.

"CANLI VE HEYECANLI ARKADAŞLARA İHTİYACIMIZ VAR"
Bakan Çelik konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bir gerçek vardır ki, insanların gönlünden inanç sökülüp alınamaz. İnanç başka bir şeydir. 80 yıl önce, Sovyetler Birliği uyguladığını sandığı felsefeyi çöktüğü gün en yoğun mekanların ibadet haneler olduğunu gösterir. Neydi bunların mücadelesi, ne yapılmak istendi, ne oldu diye baktığınız zaman demek ki inanca doğru cevabı değil, aktarılmasının en doğru yol olduğu bu örnekle ortaya çıkmasıdır.

Hayatın sürekli değiştiği gerçeği her insan tarafından kabul ediliyor. Bu gerçek karşısında insanın nasıl bir tutum alacağı konusu çok farklıdır. Şimdi hayat değişiyor. Toprağında hayat kıvılcımı varsa bu değişimi görmek gerekiyor. Bu değişimi algılayıp buna göre de çözüme geçmek gerekiyor. Eğer bu değişimi görmüyorsan gerçekten toprağında kalmamış demektir. İnsanın bizim istediğimiz ölçülerde bu dinin güzelliklerini almaması ve üçüncü şahıslara taşıması mümkün değildir. Toprağında hayat kıvılcımı bol olan insanlara ihtiyacımız var. Canlı ve heyecanlı arkadaşlara ihtiyacımız var.

Şimdi bu değişen şartlar çerçevesinde islami değerlerin bir taraftan kullanış diğer taraftan da günün değişen şartlarına göre talep edilen cevapları verilmesi konusunda ciddi bir çalışma içerisinde olmamız gerekiyor. İslam çağdaş dünya için yeni en dinamik dindir. Bin 400 yıllık süreç, bu süreç içerisinde birçok sosyal olaylar yaşanmış ve bunlara çözüm üretilmiş. Bugünki karşılaştığımız sosyal olaylar arasında bir benzerlik yok. Bence işin kaynağı belli, müracaat belli, sahabe belli, hadis kaynakları belli. Kuran-ı Kerim ve müçtehitlerimiz ortada. Bugün ki meselelere çözüm bulma konusunda gerek olmadığını düşünüyorum. Birinci ve ikinci nesil, kaynakları iyi öğrendiği zaman bugünki sorunlara çok kolay cevap bulacağı inancı içerisindeyim."
Daha sonra kürsüye çıkan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, müftülere yönelik seminer verdi.

Günün Önemli Haberleri