8 Ocak 2012 Basın Özeti
Abone olİngiliz basınında bugün önce çıkan haberler: İngiltere etnik azınlıklar için daha iyi bir yer mi?, Irkçılık biçim değiştiriyor ve Başbakan Cameron'un İskoçya'nın bağımsızlığı konusunda görüşleri.
Independent on Sunday'in ilk sayfasından verdiği haberinin başlığı “İngiltere'de Irk Meselesi".
Haber, hafta içinde İngiltere gündemini kaplayan, Stephten Lawrance cinayeti davasının sonuçlanması üzerine yapılan araştırmanın sonuçları hakkında.
"Lawrance'ın ırkçı katilleri 18 yıl sonra adalete hesap verdi. Peki, İngiltere, ülkedeki etnik azınlıklar için 18 yıl sonra nasıl bir yer?" sorusuna yanıt aranan araştırmanın sonuçları eğitim, istihdam ve suç gibi birçok alanda, etnik azınlıkların mağduriyetinin halen devam ettiğini ortaya koymuş.
"Durum daha iyi ama..."
Gazetenin 5 tam sayfa ayırdığı araştırmanın istatistiksel sonuçlarının değerlendirildiği gazetenin baş yazısında, ülkenin Lawrance'ın öldürüldüğü 1993 yılına göre, etnik azınlıklar için kısmen daha "iyi" bir hal aldığı belirtilmiş.
Ancak İngiltere'de yaşayan beyaz olmayanların birçok alan beyazlara göre güçlüklerle karşılaşmaya devam ettiklerine dikkat çekilmiş.
Özellikle yönetim ve karar alma mekanizmalarında farklı sektörlerdeki ortak tablonun, etnik azınlıklara mensup kişilerin bir hayli düşük sayılarda yer bulması olduğu söylenmiş.
"Irkçılık biçim değiştiriyor"
Yazının devamında ise İngiltere'de yaşanmakta olan sosyo-ekonomik değişimin, ülkedeki ırkçılığın tanımını da değiştirmekte olduğu anlatılmış.
Buna göre İngiltere'de artmakta olan Müslüman nüfus ve Doğu Avrupa ülkelerinden yaşanan göç, bu grupları ırkçı öfkenin odağına yerleştirmiş.
Bir diğer değişim ise küresel ekonomik krizin sertleşmesi ve İngiliz ekonomisinin 2000lerin ortalarından beri büyüme eğilimini yitirmesi, ırkçılık çerçevesinde değerlendirilen şiddet olaylarının, sınıfsal ve eşitsizlik tabanlı bir hal alması.
Toplumsal eşitsizliğin artmasıyla beyaz, işçi sınıfı üyelerinin toplumsal yaşamdan yabancılaşmalarının, üst sınıflara mensup kişilere yönelik öfkeyi artırmakta olduğuna dikkat çekilmiş.
Gazetenin başyazısında, İngiltere’de yaz aylarında yaşanan isyan ve yağma olaylarının bu yabancılaşmayı yaşayanların yalnızca beyazlar olmadığını, ekonomik yoksunluktan muzdarip bir toplumsal sınıf olduğunu ortaya koyduğu belirtilmiş.
Yazı şu şekilde sona ermiş:
"Kaybetmek üzere olduklarımız bir hayli önemli. Eğer hükümet bu toplumu bir arada tutan toplumsal sözleşmeyi yenilemeyi başaramazsa, 19 yıldır toplumun en yoksullarının durumlarını iyileştirmek için yapılmış her şeyi yitirebiliriz."
Lawrance'ın en iyi arkadaşı
Stephen Lawrance cinayeti davasının 18 yılın ardından sonuçlanması ve iki kişinin "ırkçı cinayetten" hapis cezasına çarptırılmaları Sunday Times gazetesi tarafından da önemsenmiş.
Gazete, Lawrance'ın bir grup beyaz genç tarafından dövülüp bıçaklanması ve ardından hayatını yitirmesi sırasında yanında bulunan, en iyi arkadaşı Duwayne Brooks'la yapılmış bir mülakata yer vermiş.
Brooks arkadaşının katillerinin 18 yıl sonra suçlu bulunmalarından memnun olduğunu söylüyor ancak "yapılması gerekenlerin sadece başındayız" diye ekliyor.
Lawrance cinayeti ardında ağır bir psikolojik çöküş yaşayan ve cinayet soruşturması sırasında polisin ırkçı muamelesine maruz kalan Brooks, 1999 yılında Lawrance ailesinin itirazları sayesinde davanın yeninden açılması sürecinde de önemli bir rol oynamış.
Brooks bu dönemde önemli bir karar almış ve siyasete atılmış.
Geldiği toplumsal sınıf itibariyle politika dünyasına gireceğini asla düşünmemiş olan Brooks, Stephen Lawrance cinayeti sonrasında yaşadığı tecrübeler ışığında, siyasete atılmaya karar vermiş.
Yaşadığı, siyah ve yoksulların yoğunlukta olduğu Lewisham bölgesinin belediye meclisinde görev alan Brooks hayalinin, Lewisham belediye başkanı olup burada yaşayan gençlerin, kendi yaşadıklarına maruz kalmaması için elinden geleni yapmak olduğunu belirtiyor.
İskoçya'nın bağımsızlığı konusu
Sunday Telegraph'ta yer alan bir diğer önemli mülakat ise İngiltere Başbakanı David Cameron'la yapılmış.
Başbakan'ın, özellikle ekonomik kriz sebebiyle bir hayli sıkıntılı geçeceği tahmin edilen 2012 yılında dair öngörü ve gündemini paylaştığı mülakatta birkaç ana tema öne çıkmış.
Bunlardan ilki, ülkede gerçekleştirilecek önemli ekonomik ve toplumsal değişikliklerle, “daha adil bir İngiltere” yaratmak.
Bir diğeri ise, İskoçya'nın bağımsızlığına karşı aktif bir siyaset sergileyip, ayrılmayı engellemek.
Cameron konuyla ilgili ilk olarak, İskoçya Ulusal Partisi'nin İskoçya'nın Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını ilan etmesi yönündeki girişimlerinin, bağımsızlık referandumunun tarihinin öne çekilmesiyle zayıflatılabileceğini belirtmiş.
Bağımsızlık referandumu öne alınsın
Mülakatta İngiltere ile İskoçya arasından 305 yıldır süren birlikteliğin sürmesi yanlısı olduğunu belirten Cameron, “bunun için söz konusu belirsizliği sona erdirmemiz lazım” demiş.
Bu sebeple, İskoçya'daki bağımsızlık yanlılarının 2014'ten sonra yapmayı planladıkları referandumunun bir an önce yapılması gerektiğini belirtmiş.
Bir diğer hamlenin de şu anki haliyle yasal bağlayıcılığı olmayan referandum yerine, bağımsızlığın resmen oylandığı bir referandum yapılması olduğunu ima etmiş.
Cameron, referandumda yalnızca İskoçların oy kullanmasının doğru olacağını ve İngiltere'yle birlikteliğin sürmesi yönündeki kampanyaya Muhafazakar Parti dışından verilecek desteğin hayati olduğunu ifade etmiş.
Gazetenin konuyla ilgili başyazısında Birleşik Krallığın dağılması halinde bundan İngilizlerin de, İskoçların da zarar göreceği savunulmuş.
Yazı şöyle sonlanmış: "Bizce bağımsızlık yanlılarının ve birlikteliğin sürmesi yanlılarının iddiaları açıkça tartışılırsa, ayrılık isteyenler güçsüz kalacak ve Birleşik Krallığın devamlılığı sağlanacaktır."