8 bin yıl sonra
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın da haberdar olduğu projeye göre 8 bin yıllık kenti taşımaya Avcılardan başlanıyor.
İstanbul’un başka bir yere taşınmasını öngörüyor. Sekiz bin
yıllık kenti taşımaya Avcılar’dan başlanacak. Bundan bir süre önce
Başbakanlık’ta, İstanbul’da yaşayan vatandaşların can güvenliğiyle
ilgili bir toplantı gerçekleşti. Fakat toplantıya katılanlar
arasında devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinden hiç kimse
bulunmuyordu. Bu sefer masanın etrafındakiler, Türkiye’nin önde
gelen bilimadamlarıydı. Çünkü toplantının konusu terör ya da
organize suçlar değil, İstanbul’da beklenen deprem felaketiydi.
Kapalı kapılar ardında, devletin üst düzey yetkilileriyle
bilimadamları, sıradışı bir deprem raporunu ve gizli bir projeyi
tartıştı. Sadece üst düzey yetkililerin bilmesi gereken verilerin
yer aldığı raporda, yüzde 95’inde Marmara’nın tuzlu kumu
kullanılarak inşa edilen binaların kimyasının bozulduğu, diğer
etkenlerle birleşince; yapıların dayanma gücünün kalmadığı ve
deprem sırasında kum yığınına dönüşeceği anlatılıyor. Bilimadamları
yetkililere, yapıların güçlendirilmesinin neredeyse imkansız
olduğunu söyleyip, binaların yıkılıp yeniden yapılması gibi
çalışmalardan artık ümit kesilmesi gerektiğini anlatıyor. Ardından
bugüne kadar devlet sırrı gibi saklanan gizli proje açıklanıyor.
İstanbulluları depreme karşı korumayı amaçlayan proje, henüz halkla
paylaşılmaması gereken bilgiler içerdiği gerekçesiyle bugüne kadar
açıklanmadı. İçeride konuşulanlardan da sınırlı sayıda kişinin
haberi oldu. İstanbul’u kurtaracak 100 adam Bilimadamlarının resmi
temaslarının ardından rapor ve önerilen proje uzmanlara
incelettirildi. Konu İstanbul olunca, Başbakan Tayyip Erdoğan da
yakından ilgilendi. Uzun bir aradan sonra Başbakanlık'tan, projeye
ciddi ve olumlu yaklaştıkları bildirildi. Başbakan Erdoğan’dan
alınan destek ve özellikle arsa tahsisiyle ilgili olumlu görüş
üzerine çalışmalar başladı. İstanbul’u depremden koruyacağına
inanılan proje, İstanbul Deprem Çalışma Grubu imzasını taşıyor.
Grup; deprem bilimci, jeolog, mimar, şehir plancısı, bölge
planlamacısı, sosyal bilimci, mimar, mühendis, ekonomist, anayasa
profesörü ve medeni hukukçu 100 kişiden oluşuyor. Projeyle birlikte
İstanbul’u kurtaracak bu 100 adamın kimlikleri de şimdilik gizli
tutuluyor. Projenin koordinasyonunu aralarında mimar Turgut
Cansever’in de bulunduğu bir sekreterya yürütüyor. Projeyle ilgili
bilgi talep ettiğimiz Cansever, “Yüzde 90 çarpıtılır. Basına
vermeyi düşünmüyoruz. Belki üç ay sonra...” diyor. Bugüne kadar
ortaya atılanların en çılgıncası diyebileceğimiz proje, yaklaşık
sekiz bin yıllık geçmişe sahip metropolün, kademeli olarak başka
bir yere taşınmasını öngörüyor. İster inanın ister inanmayın ama
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım” dediği aziz
İstanbul resmen taşınıyor. Koskoca dünya şehrini bir çırpıda
taşımak ne ekonomik ne de teknolojik açıdan mümkün değil. Zaten
Başbakan Erdoğan’ın yeşil ışık yaktığı çalışmanın tam adı Pilot
Şehir Projesi. İlk etapta İstanbul’un kuzeydoğusunda belirlenen bir
alana 30 bin kişilik bir şehir kurulacak. Pilot şehrin yeri belli
ama çeşitli spekülasyonlara neden olmamak için tam adresi burada
açıklamanın doğru olmayacağını düşünüyoruz. Pilot şehir
tamamlandıktan sonra, İstanbul’un deprem açısından büyük riski
bulunan yerleşim birimlerinden biri boşaltılarak, buraya
nakledilecek. Prototip kentin esprisi bizim 50 yıl önce
unuttuğumuz, gelişmiş ülkelerde ise harfiyen uygulanan Bölgesel
Planlama’ya dayanıyor. Yerleşme birimleri, yerleşme düzeninde
kademelendirme metoduyla, işlevlerine, etki alanlarına ve
büyüklüklerine göre anlamlı bir kademelenme içinde, bölgesel
kalkınma hedeflerine uyumlu olarak oluşturulacak. Yeni kentin
büyümesinde, altyapı ve sosyal donanıma bağımlı bir politikanın
sürdürülebilmesi sağlanacak. İstanbul’da yeni yerleşme düzeninin
omurgasını oluşturacak olan pilot şehirler, eski kent karşısında
ekonomik, yönetsel ve sosyal açıdan rasyonel bir yerleşme dokusu
oluşturacak. Herşeyden önemlisi de pilot yerleşme birimiyle eski
kent arasında ulaşım, haberleşme ve pazar ilişkilerinin
oluşturulması sağlanacak. Bu entegrasyon sağlandığı zaman Pilot
Şehir Projesi başarıya ulaşmış sayılacak. İlk önce Avcılar
taşınacak Yeni bir hayat denemesinin yapılacağı pilot şehirde
yaşayacak olanlar yine İstanbul içinden seçilecek. Kentin bir
yerleşim birimi ya tamamen ya da kısmen boşaltılarak pilot şehre
taşınacak. Gizli projede, 17 Ağustos depreminde en ağır hasarı
gören Avcılar’ın taşınması öngörülüyor. Fakat 235 bin nüfuslu
Avcılar’ı 30 bin kişilik olan pilot şehre nakletmek mümkün
görünmüyor. Projede yer alan bilimadamları bu konuda bilgi
vermezken, İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Avcılar’da en çok hasar gören E—5
karayolunun her iki tarafı ile yerleşime kapatılması gereken
mahallelerde yaşayanların bu yeni kente nakledilmelerinin isabetli
olacağını söylüyor. 17 Ağustos’tan sonra Avcılar'da yapılan
yerleşmeye uygunluk çalışmalarında danışman bilimadamı olarak görev
yapan Gündoğdu, Avcılar’ın taşınmaktan başka çaresinin olmadığını
söyleyerek, projesine destek veriyor. Uykusuz yaz gecelerinde yine
nöbetleşe depremi beklemeye başlayan Avcılar halkı, daha güvenli
bir yerde yeni bir hayata başlama teklifini nasıl karşılar bunu
birlikte göreceğiz. Eğer bu proje başarılı olursa, sıra diğer
riskli yerleşim birimlerine gelecek. Depremden önce, —vakit
kalırsa— yeni yapılacak kentlere uygun görülen ilçeler taşınacak.
Ne başı ne de sonu belli olmayan İstanbul’un yeni yerleşim alanı
neredeyse kalmadı sayılır. Bu durumda ormanlık alanlar imdada
yetişecek. Ekipte yer alan bir uzman, bazı ormanlık alanların kamu
yararı için kullanılabileceğini, bunun da sözünü aldıklarını
söylüyor. Bir mega kenti taşımak için teknik ve ekonomik sorunların
halledildiğini varsayıp, İstanbul’u kurtaracak adamlara bu işin
yasal boyutunu soruyoruz. Anayasa profesörleri ve medeni
hukukçuların da yer aldığı ekip, projeyi yasal bir zemine oturtmuş
bile. Şehirler, Afet Kanunu olarak bilinen 7269 numaralı Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak
Yardımlara Dair Kanun’un 16. maddesinde belirtilen gerekçelerle
taşınacak. 1959 yılında çıkarılan kanunun 1968 yılında değişen 16.
maddesi şöyle: “Genel hayata etkili afetlerden önce veya sonra
kesin lüzum üzerine meskûn bir topluluğun bir kısmının veya
tamamının kaldırılarak başka mahallere toplu olarak veyahut
dağıtılarak yerleştirilmesi İçişleri, Maliye, Bayındırlık, Sağlık
ve Sosyal Yardım, Tarım, Milli Eğitim, Sanayi, İmar ve İskan ve
köylerde Köy İşlerine bakan bakanlıkların mütehassıs
temsilcilerinden kurulacak bir komite tarafından incelendikten
sonra Bakanlar Kurulu Kararı ile İmar ve İskan Bakanlığı tarafından
yaptırılır. Ancak bu toplu nakiller aynı belediye ve köy sınırları
içinde ise Bakanlar Kurulu kararına lüzum kalmaksızın İçişleri ve
İmar ve İskan Bakanlıklarınca müştereken yapılır.” Yeni yerleşim
alanları açılabilmesiyle ilgili düzenlemeler ise 21. maddede yer
alıyor. Yeni tartışmalara yol açacağa benzeyen maddede “Afet
bölgesi içinde ve dışında tespit olunan imar ve iskan alanları
içindeki taşınmaz mallardan Hazineye, özel idareye, belediyeye, köy
tüzel kişiliğine veya katma bütçeli dairelere ait olanlardan
ihtiyaca tekabül eden miktarı, İmar ve İskan Bakanlığının isteği
üzerine bedelsiz olarak bu işe tahsis ve temlik olunur. Afet
sahaları içinde ve dışında yeniden kurulacak iskan yerleri (Şehir,
kasaba, köy) ile mevcut iskan sahalarına yapılacak eklemeler için,
yukarıdaki hükümler dairesinde arazi temini mümkün olmayan hallerde
(Normal gelişme alanlarına öncelik verilmek şartıyla) arazi ve bina
satın alınabileceği gibi, kamulaştırma mevzuatı dahilinde,
kamulaştırma da yapılabilir...” deniliyor. En büyük göç 17
Ağustos’tan bu yana dört yıl geçti. İstanbulluların can güvenliğini
sağlamak için ortaya atılan projeler fos çıktı. 2 milyon binadan
bugüne kadar sadece 542’si sağlamlaştırıldı. Zaten iyileştirme için
tek yetkili merci yok. Kurumlar topu birbirine atıyor. Onarım ve
güçlendirme projelerinde bugüne kadar 150 trilyon harcandı.
Bunların büyük bir bölümünü de ağır ve orta hasarlılar oluşturuyor.
Uzmanlar bu yapılara yüzde 35’ten daha fazla şans tanımıyor. Yıkıp
yeniden yapma projelerinden de ümit yok gibi. Zaten İstanbul’da
bugüne kadar alınan tüm önlemler deprem sonrasına ilişkin. Böyle
bir ortamda İstanbul’u kurtarmak için soyunan 100 adamın projesi
önem kazanıyor. İstanbul’daki yapıların dayanma gücü, senaryolar ve
fay hattıyla ilgili gerçekler ortada. Hiçbirşey yapmadan ölmektense
şehri bir başka yere taşımak daha mantıklı gibi görünüyor. İşler
yolunda giderse, üzerine şiirler, kitaplar yazılıp şarkılar
bestelenen yüzlerce yılık semtler gelecekte olmayacak. Sözkonusu
yerler depremin yıkıcı etkisiyle haritadan silinecek belki ama
insanlar hayatta kalmış olacak. Pilot şehirler kurulup, İstanbul
boşaltılmaya başlarsa; Türkiye 1923 mübadelesi ve Birinci Dünya
Savaşı sırasında gerçekleşenden daha büyük “zorunlu göç”e tanık
olacak. Bu sefer kuraklık, askeri çatışmalar, siyasi ve dinsel
baskılar sonucu değil, beklenen deprem nedeniyle insanlar yurt
bildikleri semtlere veda edecek. 45 gün sürdüğü nakledilen 1509
depreminde II. Bayezid bile, 10 gün kadar Topkapı Sarayı bahçesine
kurulan bir çadırda yaşadıktan sonra, çareyi şehri terkedip
Edirne’ye gitmekte bulmuştu. Yüzbinlerce insanın hayatı
kurtarılacaksa eğer, bu göç olmalı. Ya da acısını unutamayacağımız
bir insanlık dramıyla karşılaşmaya hazır olmalıyız. Yrd.Doç. Dr.
Oğuz Gündoğdu: "Avcılar'ın başka çaresi yok!" Projeden haberim yok!
Bu adamlar neden böyle kapalı devre çalışırlar anlamıyorum. Bu
konular tartışılırken Avcılar Belediyesinden bilgi alınmadıysa o
işte çok ciddi bir yanlış vardır demektir. En riskli binaların
durumunu kontrol edebilen, söyleyen bir mekanizma ile bu karar
verilmeli. Bu ekiptekiler aylarca çalıştılarsa veri bazında
ellerinde bilgi olması lazım. Belediyenin yaptığı yerleşime
uygunluk raporu önlerine geldi mi acaba? Ben bu işin içinde olan
bir kişiyim, mesela bana gelip şu ana kadar hiç kimse hiçbirşey
sormadı. Biz yerbilimciyiz üstelik. Taşınma konusuna gelince;
Avcılar’ın başka çaresi yok! Avcılar birinden kurtulsa öbürü var!
Ortası kırılırsa beklenenden belki daha az etkilenir ama Adalar önü
kırılırsa hedef. 6.5 yeter. Fazla büyüğe gerek yok. Avcılar’daki
teknik durum şu: Depremde bir tek anormallik gösteren yer Avcılar
oldu. Şiddeti 8 olarak hissetmesi gerekirken 9 olarak hissetti.
Deprem E—5’in iki tarafında çok ciddi şekilde büyüdü. Deprem
dalgaları büyüyünce de sonuçta kötü binalar yıkıldı ama anormal bir
yıkım oldu. Depremden sonra burada yerleşmeye uygunluk çalışması
yapıldı. Çok büyük ve güzel bir mühendislik çalışması yapıldı.
Aşağılarda çok ciddi heyelanların olduğu, depremi büyüten etkenler,
bütün bu bilinenler somut veriye dönüştürüldü. Avcılar’da çok ciddi
risk olduğunu hem çalışmalardan hem de 17 Ağustos depreminden
biliyoruz. Bunlar da gösteriyor ki, Avcılar’da ‘radikal önlemler’
alınmalıydı. Bazı yerlerin yıkılması, bazı yerlerin imara
kapatılması gerekirdi ama bunlar olmadı. Çünkü bunun için hem irade
gerekli hem de para. Para var da irade yok. Halk da destek vermedi.
Kaynak : Aksiyon