70 bini aşkı kitabı var
Abone olYemedi içmedi kitap sahibi oldu. O şimdi Türkiye'nin en zok kitap biriktiricisi. Yaşlı adamın bir dileği var.
Sahip olduğu 70 bini aşkın kitapla Türkiye'nin en büyük kitap
biriktiricisi olduğunu belirten Talat Öncü, 16 yılda biriktirdiği
kitaplarını, bir kütüphane kurup işletmesini üstlenecek kişi veya
özel bir vakfa vermek istiyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan 53 yaşındaki işçi emeklisi
Talat Öncü, 1992 yılından bu yana kitap biriktirdiğini ancak sayı 3
bine ulaşınca eşinin, ''Ya kitapların, ya ben'' sözü üzerine ilk
deposunu, 10 bin kitapta ikinci, 30 binde ise üçüncü deposunu
aldığını belirtti.
''Artık yeni bir depo değil, bunları kütüphanede biriktirmek
istiyorum'' diyen Öncü, elinde 70 bini aşkın kitap, 46 bin nüsha
dergi, 6 bin sinema afişi, 3 bin kartpostal, 300 harita, Osmanlı
dönemi ve Anadolu Hükümeti pulları bulunduğunu, bunları, biri 100,
ikisi 120 metrekarelik 3 depoda topladığını söyledi.
Yer darlığı nedeniyle bunları tasnif edemediğini belirten Öncü,
hayalinin 100 bin kitaplık, 3 katlı bir kütüphane olduğunu
kaydetti.
Öncü, şunları söyledi:
''Birinci katında ödünç kitap verilebilecek 40 bin kitaplık bölüm,
ikinci katında araştırmacıların yararlanabileceği 40 bin kitaplık
özel bölüm olacak. Üçüncü katında ise el yazmaları, haritalar ve
değerli eserlerin bulunduğu özel izinle girilebilecek ayrı bir
bölüm bulunacak. Türkiye, okumayan bir ülke olmasına rağmen
araştıran bir ülke. Birçok değerli araştırmacı var. Kaynak
oluşturmuyorsanız, kütüphaneleriniz yeterli değilse 'gençlik
okumuyor' diyemezsiniz. Bir kütüphane olursa belki birileri gider
ama kütüphane olmazsa kimse gidemez.''
Öncü, her koleksiyoncunun en büyük endişesinin, biriktirdiği
eserlerin akıbeti olduğunu dile getirerek, ''Kütüphane binasını ve
işletmesini üstlenen, bu işle ilgilenecek özel bir vakıf veya
kişiye tüm biriktirdiklerimi bağışlamaya hazırım. Ben isim peşinde
de değilim, adımı tabelasına yazsın ya da yazmasın önemli değil.
Kendi vakfının adını yazsa da olur. Yeter ki bu kadar kitap bir
kütüphanede halka ve araştırmacılara açılsın'' dedi.
Kendisi gibi kitap biriktiren birkaç arkadaşı daha olduğunu ifade
eden Öncü, onların da böyle bir kütüphaneye kitaplarını bağışlamaya
hazır olduğunu söyledi. Öncü, arkadaşlarının da kendisi gibi
biriktirdiği eserlerin akıbeti konusunda tereddütleri bulunduğunu
kaydetti.
Kitaplarını bir devlet kurumu veya üniversitelere vermeyeceğini
ifade eden Öncü, şöyle konuştu:
''Çünkü bu işle ilgileniyorum ve karşılaştığım birçok olay var.
Devlet elindeki kitaplara sahip çıkamıyor. Konya'da bir devlet
kütüphanesinde ciltlerin kapakları duruyor içleri boş. Ankara'da
bir kütüphane restore edilirken kitaplar, hurdacılara düşüyor. Bir
başka kütüphane yenilenirken kitaplar, makbuz karşılığı kağıtçılara
kilo ile satılıyor. Bir sürü devlet kütüphanesinden çıkan eser,
koleksiyoncuların elinde geziyor. Hurdacıdan aldığın kitapların
bazıları devlet kütüphanelerinin mührünü taşıyor. Bunlar bir kaç
örnek. Tüm bunları bilirken kitaplarımı nasıl devlete
bağışlarım?''
KOLEKSİYONCU DEĞİL, BİRİKTİRİCİ
Kendisini ''koleksiyoncu'' olarak tanımlamadığını, ''kitap
biriktiricisi'' olduğunu belirten Talat Öncü, şöyle konuştu:
''Ben koleksiyon yapmıyorum, kullanılabilir referans kitaplar
topluyorum. Benim elimde de koleksiyon değeri taşıyan 300'e yakın
el yazması, ilk baskılar ve antika kitaplardan oluşan bir bölüm var
ama benim için bunlar önemli değil. Koleksiyon kitapları maddi
olarak değerlidir ancak araştırmacılar için çok değer taşımazlar.
Oysa sahip olduğum kitaplar arasında ender bulunan ve koleksiyon
değeri olmayan binlerce eser var. İçlerindeki bilgiler birçok
araştırmacı için servet taşıyor. Bana kütüphaneci demelerinin
nedeni de bu. Sahip olduğum kitapları araştırmacılara veya ilgi
duyanlara açmam.''
Emekli aylığının yanı sıra bilgisayar programları yazdığını ve
sistem analizleri yaptığını belirten Öncü, ''Son olarak İslam
Konferansı için yazdığım bir muhasebe programı birkaç ülkede
kullanılıyor örneğin. Ben buradan kazandığım paraların tamamını
kitap biriktirmek için kullanıyorum. Her gün öğleden sonra kitap
toplamak için kitapçıları gezerim. Bir iki kitap fazla alabilmek
için öğle yemeği yemem, işportadan giyerim'' diye konuştu.
Elinde Milli Kütüphanede olmayan eserler bulunduğunu, üniversite
kütüphanelerinin ise ihtisas kütüphaneleri olduğunu, kitapların
büyük bölümünün üniversite yayınlarından oluştuğunu bildiren Öncü,
kitap arşivine ilişkin şu bilgileri de verdi:
''Çocuk kitabı mı istiyorsunuz; Osmanlıcası da yeni dildeki ilk
baskısı da 1930 yılındaki de 1980 yılındaki de bugünkü de var. 1970
ve 80'leri mi araştırıyorsunuz; o döneme ait sol dergiler de var,
sağ eserler de... 70'lerin sonlarında özellikle bir furya haline
getirilen porno gençlik yayınları da ender bulunan tarihi bir kitap
da ahilik üzerine notlar da var. 1480 yılına ait el yazması fıkıh
kitabı da 1654 yılına ait dini kitap da var.
Elimde 6 bine yakın eski yazı eser bulunuyor. Hedefim, 15 bin ki
birkaç yüzü bile bir kütüphane için fazla sayılabilir. Sahip
olduğum dergilerin de 14 bini eski yazı. 10 üniversite kütüphanesi
gezseniz toplam 10 tane Salname bulamazsınız; bende 85 tane
var.''
''İSVEÇ'TEN ARANDIM''
Birçok araştırmacının son çare olarak kendisine başvurduğunu,
birkaç gün önce İsveç'ten arandığını belirten Öncü, doğru bir iş
yaptığını şu örnekle açıkladı:
''Türk ve İsveç dillerinin ilişkilerini araştıran biri... Türk Dil
Kurumunun (TDK) Birinci Kurultayı'nda da bu konuya ilişkin bir
bölüm var. Bu kurultayın bildirisine ulaşan kişi, 97. sayfasının
eksik olduğunu fark ediyor. TDK'dan ulaştığı bildiride de aynı
sayfa eksik olunca Milli Kütüphaneye başvuruyor. Oradan da sonuç
alamayınca beni aradı. Ben eksik olan o sayfanın da yer aldığı
bildirinin fotokopisini gönderdim İsveç'e. Her ay böyle en az 5-6
araştırmacı bana geliyor. Yalnızca bu bile yaptığım işin
doğruluğunu hatırlatıyor bana.''