6 Eylül İngiltere Basın Özeti
Abone olİngiltere'de gazeteler bugün G20 zirvesinde liderlerin görüşmelerini, zirveye damga vuran Suriye'yi, Türkiye'nin askeri müdahaleye yönelik tutumunu ve Mısır'da İçişleri Bakanı'na suikast girişimini ele alıyor.
İngiltere'de gazeteler bugün G20 zirvesinde liderlerin
görüşmelerini, zirveye damga vuran Suriye'yi, Türkiye'nin askeri
müdahaleye yönelik tutumunu ve Mısır'da İçişleri Bakanı'na suikast
girişimini ele alıyor.
Financial Times gazetesi ön sayfasında G20 zirvesini ele aldığı haberde, küresel görüş ayrılıklarından dolayı ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye'ye askeri müdahale yapılması kararını yeniden düşünmesi yönünde baskı altında olduğunu yazıyor.
Gazete, Avrupa Konseyi başkanı Herman Van Rompuy'un Suriye krizinin Birleşmiş Milletler nezdinde görüşülmesi gerektiğini ve "Suriye'deki durumun askeri çözümü yok. Buna sadece bir diplomatik çözüm olabilir." dediğini aktarıyor.
Financial Times ayrıca, Obama'ya baskı yapan bir başka taraf olan Çin'in finans bakanı yardımcısının Zhu Guangyao'nun petrol fiyatlarının yükselmesinin küresel ekonomiyi etkileyeceği uyarısı yaptığını yazıyor.
Aynı konuda Telegraph gazetesinin yayınladığı
bir haber, Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in yetkililerine
dayanarak Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika'nın da askeri
müdahalenin ekonomik hasar getireceğinden endişelendiğini
söylediğini yazıyor.
Telegraph ayrıca, G20'de zirve başlarken Amerika'nın Birleşmiş Milletler büyükelçisi Samantha Power'ın, Suriye konusunda harekete geçilmesini engelleyerek Rusya'nın BM sisteminin geleceğini tehlikeye attığını söylediğini yazıyor.
Gazete, Power'ın "Rusya Konsey'in hareket etmesini engelleyip uluslararası sorumluluklarını küçültmeye devam ediyor." dediğini ve Rusya'yı "çeyrek asrın en büyük kimyasal silah saldırısını gerçekleştiren rejimin destekçisi" olmakla suçladığını aktarıyor.
Telegraph bir başka haberinde Suriye'ye askeri müdahale tartışmalarına Papa Francis'in de katıldığına dikkat çekiyor.
Gazete, Papa'nın askeri müdahalenin "yararsız bir arayış" olacağını söyleyerek Obama'ya baskı yaptığını, ama aynı zamanda ülkede "anlamsız bir katliam" devam ederken dünya liderlerini seyirci kalmakla suçladığını yazıyor.
'Türkiye Amerika'nın tutumuna kızgın'
Financial Times gazetesi, Türkiye'nin Amerika'nın Esad rejimine karşı "sınırlı" bir askeri müdahale yapılması planlarına kızdığını yazıyor.
Gazete, Erdoğan'ın Nato müttefiklerinin "bariz kararsızlığına" sinirlendiğini ve Kosova'ya yapılan ve haftalar süren türden bir müdahale yapılması çağrısında bulunduğunu aktarıyor. Financial Times, Erdoğan'ın böyle bir müdahale durumunda Beşar Esad'ın devrileceğini söylediğini de yazıyor.
Erdoğan'ın Amerika'nın önemli müttefiklerinden olduğunu, ve Türkiye'nin Suriye'yle 900 kilometre uzunluğunda sınırı olduğunu hatırlatan haber şöyle devam ediyor: "Başbakan istenmeyen bir ikilemde.
Kendisi sadece ülkesinin toprakları üzerinden silahların ulaştırıldığı muhaliflerin yanında Esad'a karşı bir tutum almakla kalmadı, Türkiye ayrıca –bir dizi ölümle sonuçlanan olayın da gösterdiği gibi- Suriye'de olanların sınırın ötesine taşmasından yaralanabiliyor.
Ama Ankara şimdiye kadar Washington'ı ikna edememiş gibi görünüyor.
Eski Türk diplomat Sinan Ülgen 'Türkiye'nin sözleriyle durumu değiştirme yeteneği arasında olan farkın ötesinde ülkenin çaresizliğiyle Suriye'de olanların olumsuz etkileri arasında da bir fark var.' diyor.
Ona göre askeri müdahalenin bir kerelik kısa bir müdahale olması durumunda Esad bundan eli kuvvetlenmiş çıkabilir.
Ülgen, 'Genel olarak Türkiye kendini zor bir durumda buluyor. Bu yüzden de konu Suriye olunca sesimizi yükseltiyoruz ve faaliyetlerimizi arttırıyoruz.
Müdahale olmasa bile hassas bir konumdayız. Uluslararası toplum bunu daha zorlaştırmamalı. Müdahale sadece kozmetik bir operasyondan ibaret olmamalı.' diyor.
(…) Suriye'ye askeri müdahale yapılması olasılığı, gelişen pazarlardan paranın çekilmeye başladığı bir dönemde Türkiye'nin ekonomisine yardımcı olmuyor.
Ama Erdoğan bu sırada kamuoyunun görüşlerinden dolayı da sıkıntılı: son bir yıldır Türk kamuoyu Suriye'ye müdahale edilmesini desteklemiyor."
'Her eylem tepki getirir'
Telegraph gazetesi için bir makale kaleme alan Con Coughlin, "Amerika bilmelidir ki, Suriye'ye karşı gerçekleştirdiği her eylem bir tepki getirecektir." diyor.
Lübnan'daki iç savaşı dindirmek amacıyla 1982 yılında dönemin başkanı Ronald Reagan tarafından ülkeye Amerikan askerlerinin gönderildiğini; ama İran'ın desteklediği militanların 299 Amerikalı ve Fransız askeri öldürdüğünü hatırlatıyor yazar.
Suriye'ye asker gönderilmeyeceğinden bunun tekrar etmesinin mümkün olmayacağını kabul eden Coughlin, makalesine şöyle devam ediyor: "Havadan füze atılması Esad'ın kendi halkına karşı bir daha kimyasal silah kullanmasını engelleyebilir ama Obama'nın BM izni olmadan bunu gerçekleştirmesi durumunda savaşı durdurmayacaktır.
BM'nin izni olmadan gerçekleştirilecek bir müdahalenin bir saldırı eylemi olarak görüleceğini tek düşünen kişi Vladimir Putin değil. Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve Şam'daki Alevi taraftarları da bunu böyle göreceğinden misilleme hareketi gerçekleştirmekte haklı olacaklarını düşüneceklerdir."
Coughlin, Esad'ın bundan sonra İsrail'deki "düşmanlarına" karşı da kimyasal silah kullanmayı düşünebileceğini yazıyor.
'Güvenli veya temiz çözüm yok'
Guardian gazetesinde aynı konuda bir makale kaleme alan Jenni Russell, "Suriye için tamamıyla güvenli, ahlaki olarak temiz bir çözüm yok" diyor. Russell, İngiltere ve Amerika'nın Irak ve Afganistan'da yaptığı hataların şimdi daha belirgin olduğunu hatırlatarak başlıyor makalesine.
Yazar, dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ve dönemin Amerika Başkanı George Bush'un dünyayı iyiler ve kötüler olarak ayırıp sadece kötülerin cezalandırıldığı bir masal haline getirmeye çalışmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Russell, Amerika'da Suriye politikasını tasarlayanların planlarının istedikleri gibi gitmediğini, ve aynı kişilerin geleceğe dair güvence sunamadığını yazıyor.
Yazar makalesinde Suriye'den kaçan mültecilerin ülkenin komşularına büyük baskı uyguladığını, ve sınırların kapanması durumunda insanların hapsolacağını; kitle imha silahları üreten tesislerin de ülkenin dört bir köşesinde olduğundan sadece bir tanesinin devre dışı bırakılamayacağını yazıyor.
Russell ayrıca muhaliflerin arasında "Batının tercih ettiklerinden daha çok" el-Kaide üyesi olduğundan muhalifleri silahlandırmanın da işe yaramadığını okuyucularıyla paylaşıyor.
Independent gazetesi için Suriye'den yazan Kim Sengupta, ülkedeki muhalifler dahilindeki cihatçı grupların yabancıların askeri müdahalesini istemediklerini yazıyor.
Sengupta, bu grupların, Amerika'nın Beşar Esad'ın kuvvetlerine ek olarak, bölgedeki cihat hareketini zayıflatmak için kendilerini de bombalayacağına inandıklarını, ve bu yüzden de el Nusra Cephesi'nin kuvvetlerini kaydırmaya başladığını yazıyor.
Yazara göre cihatçılar Irak politikasından dolayı Amerika'ya güvenmiyor.
'Suudilerin müdahale öncesi muhalifleri silahlandırma girişimi'
Times gazetesi olası bir askeri müdahale öncesinde Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerince Suriye'deki muhaliflere silah gönderilmeye başlandığını, bunun da Amerikan istihbarat birimi CIA'in denetiminde yapıldığını yazıyor.
Gazete, Suudi Arabistan'ın planlarının Katar, Türkiye ve Ürdün'le koordineli bir şekilde yürütüldüğünü; muhaliflerin de en çok tanksavar ve uçaksavar silah istediğini aktarıyor.
'Mursi'nin devrilmesine yardımcı olan Bakan bombalı saldırıdan kurtuldu'
Telegraph gazetesi dış haberler sayfalarının manşetini Mısır'da iç işleri bakanının kovoyuna yönelik düzenlenen saldırıya ayırıyor.
İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim'in intihar eylemi olduğu tahmin edilen bombalamadan yara almadan kurtulduğunu yazan gazete, o sırada bölgede bulunan 16 yaşında bir İngiliz öğrencinin bacağının koptuğunu da aktarıyor.
Telegraph, saldırıdan yara almadan kurtulan İbrahim'in "Şehit edilsem bile yerime gelecek İçişleri Bakanı ülkemizde güvenliği sağlamak için başlattığımız teröre karşı savaşa devam edecek." dediğini yazıyor.