6-7 Eylül olayları MİTin işi
Abone olOlayları MİT'in o günkü hali MAH organize etti, 400 kadın tecavüze uğradı.
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Dilek Güven '6-7
Eylül Olayları' kitabında yakın tarihimizin karanlıkta
kalan bir utanç sayfasına ışık tutuyor. 6-7 Eylül
olaylarını MİT'in ilk hali olan MAH'ın organize ettiğini
söyleyen Güven, olaylar esnasında yaklaşık 400 kadına tecavüz
edildiğini de öne sürüyor.
Dilek Güven son kitabını ve 6-7 Eylül olaylarına ilişkin
iddialarını Sabah gazetesinden Ecevit Kılıç'a anlattı.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devletin derin ajandasında
azınlıklar hep 'tehlike' olarak yer aldı. Hâlâ da öyle. Hep
gitmeleri istendi. Başarılı da olundu. Oysa farklı dinlerden de
olsa onlar bu toprakların bir parçası. Belki de en eski parçası.
İşte azınlıkları bu topraklardan göndermek için tertiplenen en
büyük organizasyonlardan biri 6-7 Eylül 1955 olaylarıdır. Tam bir
yağma hareketiydi. İşyerleri talan edilen, evlerine girilen Rumlar,
Ermeniler hatta Yahudiler göç yollarına düştü. Aslında olaylar tam
bir devlet organizasyonuydu.
Şu günlerde gösterimde olan yönetmen Tomris Giritlioğlu'nun
Güz Sancısı filmi bu olayları, daha doğrusu
olaylar sırasında yaşanan bir aşk öyküsünü anlatıyor. Filmin
olayları anlattığını söylemek çok zor. Çünkü hiçbir tarihsel arka
planı yok. Olayların gerçek nedenleri filmde yer almıyor. Oysa
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sıcak ilişkiler ve aydınların
özür kampanyasının sağladığı ortamla daha cesur bir film
yapılabilirdi. Peki, gerçekten 6-7 Eylül'de neler yaşandı? Amaç
neydi? Kim organize etti? Bu soruları 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili
araştırma yapan Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dilek Güven'e
sorduk.
CHP'NİN AZINLIK RAPORU
6-7 Eylül olaylarının tezgâhlanmasındaki amaç
neydi?
Ülkeyi homojenleştirme. Bu ülkede gayrimüslimlere şimdi de Kürtlere
yabancı gözüyle bakılıyor. "Bunlar bize ihanet edebilir mi?" diye
düşünülüyor. Bunun için de göç ettirme stratejisi var. 6-7 Eylül
olayları bunun parçası.
Temel amaç gitmelerini sağlamak mı?
Amaçlarına iki katmanlı olarak bakmak gerekiyor. CHP Azınlık
Bürosu'nun olaylardan önce hazırladığı bir rapor var. Raporda,
"Anadolu'da hemen hemen hiç Rum kalmadı. Birkaç da Ermeni kaldı.
Ama çok çoğalıyor. Onları İstanbul'a göç ettirmemiz gerekiyor. Ne
kadar İstanbul'da toplarsak o kadar kontrol altında olurlar. Ama
sermayelerini burada bırakmalılar" deniliyor.
İNGİLTERE'NİN PARMAĞI VAR
Ne zaman hazırlanıyor bu rapor?
1947'de. Birkaç yıl gecikmeyle de olsa 6-7 Eylül olayları
yaşanıyor. Raporda yer alan çarpıcı bir cümle daha var:
"İstanbul'un fethinin 500. yılında İstanbul'da bir tek Rum olmazsa
ne iyi olur."
Ama olaylar CHP değil Demokrat Parti iktidarında
yaşandı...
Doğru. Ama DP döneminde azınlıklara karşı pek bir liberalleşme
yaşanmadı. Göstermelik gelişmeler var; Adnan Menderes'in
Patrikhane'yi ziyaret etmesi gibi. Bir şekilde DP, CHP'nin
devamıydı. Menderes, CHP üyesiydi. Varlık Vergisi Kanunu'nun
çıkması için oy veren kişiydi. CHP ile DP'yi bu noktada çok ayrı
göremeyiz.
Olaylarda Kıbrıs'ın payı nedir?
O dönemde Kıbrıs'ta İngiltere hâkimiyeti var. İngiltere, burada
Türkiye ile Yunanistan'ı karşı karşıya getirmek istiyor. Bunu
başarıyor da. İngiltere arşivinde bir belge buldum. 1955
olaylarından bir yıl önce Atina'daki İngiliz Konsolosu, "Türklerle
Yunanlıların arası çok iyi. Ama Atatürk'ün evinde şöyle bir bomba
patlasa, ortalık ne kadar karışır acaba?" diye yazı yazıyor.
ÇOKER'İN ARŞİVİ ÖNEMLİ
Bombayı atanlar Türklerdi...
Türkiye hükümeti üzerinde İngiltere'nin baskısı vardı. Zamanla bir
Kıbrıs meselesi çıkarıldı. Abartılı haberler yayınlatılıyor.
Kıbrıslı Türklerin demoralize olması sağlanırken, Türk kamuoyundan
da bir destek sağlanılıyor. Üstelik Kıbrıs'ta Türklere yönelik
katliamlar o dönemde değil 1960'tan sonra yaşandı.
6-7 Eylül olaylarını kim organize ediyor?
Olayların davasına bakan sıkıyönetim hâkimi ve tümamiral Fahri
Çoker'in bıraktığı arşive baktığımız zaman olayların Milli Emniyet
Hizmeti yani dönemin MİT'i tarafından organize edildiği çok açık.
Organizasyonu MİT'in yaptığı bugün tartışmasız bir şekilde ortada.
Davada Çoker'e iki rapor sunuluyor. Birinci raporda olaylarda
devletin sorumluluğu bulunduğu açık olarak yer alıyor. İkinci rapor
ise düzmece. MAH tarafından hazırlanan bu raporda olayların
Kıbrıslı komünistler tarafından organize edildiği yazılıyor. Fahri
Çoker'in birinci raporu kullanmasına izin verilmiyor. Çoker,
ölmeden önce arşivini Tarih Vakfı'na bağışladı. O arşiv 2005'te
yayınlandı.
400 KADINA TECAVÜZ EDİLDİ
Menderes hükümetinin rolü nedir?
İçindeler demek olmaz ama olaylardan haberdarlar. Fakat gerçekten
bu derece büyük bir vahşetin yaşanacağından haberdar olup
olmadıklarından da emin değilim. Bazı röportajlarda DP ilçe
teşkilatı yöneticileri "Birkaç cam aşağı inecekti. Bize böyle
söylendi, niye bu kadar büyüdü?" diyor.
Yağmada kimler vardı?
Olaylardan önce hükümetin desteğiyle Kıbrıs Türktür Cemiyeti
kuruluyor. Başında Hikmet Bil var. Bu cemiyetin yöneticilerine
baktığımız zaman devletle sıkı ilişkileri olan isimler. Hikmet
Bil'in Menderes'le arası çok iyi. Bir de Kamil Önal var. Güya
gazeteci ama MAH üyesi. Bu cemiyet, olaylardan 10 gün önce bir anda
İstanbul'da 10-15 şube açıyor. Şube üyeleri çoğunlukla DP'den,
sendikadan ve öğrenci birliğinden. MAH, bu cemiyet ve derneklerin
kurulmasında özellikle sendika ve öğrenci birliklerinden
yararlanıyor.
Sendikalar ne görev yapıyor?
Olaylarda inanılmaz bir taksi-tramvay-vapur ağı çalışıyor.
Yağmacıları taşımak için. Bu ağı Motorlu Taşıt Sendikası ve
Şoförler Cemiyet Birliği organize ediyor. MAH'ın elemanları öğrenci
birliğinde de var. Tahripler başlamadan önce öğrenci kılığında biri
var. Bu kişi Taksim'in çeşitli yerlerinde hatiplik yapıyor,
insanları tahrik ediyor. Belgelerde ismi Hurşit Yolgeçen olarak
geçiyor. Kimliğine baktığımızda adam 10 gün önce İstanbul Talebeler
Cemiyeti diye bir dernek kuruyor. Yani cemiyet olaylar için
kurulmuş.
ÖLÜ SAYISI NET DEĞİL
Kaç kişi öldürüldü?
Net değil. Ama 10-12 civarında. Olayların boyutuna göre ölü sayısı
az. Çünkü gruplara "Ölü olmasın" emri verilmiş. Zaten saldırganlar
"Bugün malınıza yarın canınıza" diye slogan atıyor. Polisler "Bugün
polis değil Türküz" diyor.
Tecavüz var mı?
Kayıtlı olan 60 tecavüz olayı var. Ama bu rakam daha yüksek; 400
civarında. Çünkü kadınlar utandığı için anlatmamışlar. Amaç tam
olarak korkutup göç etmelerini sağlamak.
6-7 Eylül olaylarıyla ilgili açılan davaların sonucu ne
oldu?
Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanı Hikmet Bil ve üyeleri cezaevine
girdi. Ama "Ya bizi serbest bırakırsınız ya da biz bazı şeyleri
ifşa ederiz" deyince serbest bırakıldılar. Olaylar halkın üzerine
kaldı. Çünkü mahkemede, "Türk milleti galeyana geldi, olayları
gerçekleştirdi" denildi. Kimse ceza almadı. İkinci dava
Yassıada'ydı. Menderes ve hükümet üyeleri yargılandı. Bu davada da
olaylar sadece hükümet üyeleri üzerine yıkıldı. Menderes, defalarca
MAH yani MİT Başkanı'nın mahkemeye çağrılmasını istedi. Ama hep
reddedildi. Olaylar aydınlatılmadı.
Devletin azınlıklara bakışı aynı mı?
Buradaki temel sorun azınlıkların buranın vatandaşı olduğunu
anlamamakla ilgili. Rum ve Ermeniler Osmanlı'dan ve Türklerden önce
bu topraklarda vardı. Gittikleri yerlerde mutlu değiller. Buranın
suyunu, yemeğini arıyorlar. Vatanları burası. Rumların
Yunanistan'la görül bağı var. İnsanın bir şekilde iki ülkeyle veya
iki milletle gönül bağı olabilir. Mesela genç nesilden bir Ermeni
ile tanışıldığında hemen "Sen ne zaman geldin, ne zamandan beri
burada yaşıyorsun" deniliyor.
Eski nesil de böyle miydi?
Hayır. Farklı bir dinden insanların da bu toprakları aynı şekilde
sevebileceğine inanmak şimdiki nesil için çok güç. Eski nesil için
böyle değildi. Hem tehcir hem de mübadele sırasında insanlar Rum ve
Ermeni komşularını korumuş. Mesela 1915'te Konya tarafında
Ermeniler sürülmüyor. Çünkü o bölgenin ağası, "Gâvursuz memleket mi
olur" diye izin vermiyor. Evet, "Gâvur" diyorlar ama onları bu
toprakların parçası olarak görüyorlar. Gayrimüslimler göç etti de
problem çözüldü. Yoksa bugün 100 bin Rum yaşasaydı devletin karşı
politikaları yine olacaktı ve belki de Yunanistan'a karşı koz
olarak kullanılacaktı. Şimdi ise benzer politikalar 1990'lardan
itibaren Kürtlere karşı var.
TEK İSTEKLERİ ÖZÜR
Araştırmalarınızda göç edenlerle, torunlarıyla görüştünüz.
Ne bekliyorlar?
Tarihimizdeki iyi şeylere sahip çıkıyoruz. Kötülere ise "Yapılmadı"
deniliyor. Oysa karşıdaki biliyor gerçeği. Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı
Dimitris Hristofyas, yapılan katliamlar için Türklerden özür
diledi. Bu çok önemli. Buradan giden gayrimüslimler hâlâ bu ülkeye
bağlılar. 6-7 Eylül olayları için "Biz yapmadık" dedikçe onların
mağduriyeti artıyor. Onların beklentisi mal, mülk, toprak değil;
bir özür.
AZINLIK KADINLARI HEP FAHİŞE OLARAK
GÖSTERİLİYOR
Güz Sancısı filmini nasıl buldunuz? Gerçeklerle örtüşüyor
mu?
Film sayesinde bu olayların tartışılması çok önemli. Ama filme dair
iki temel eleştirim var. Birincisi olaylar sadece Kıbrıs'la
açıklanıyor. Devlet, Kıbrıs meselesini bu olaylarda sadece
kullandı. Sonra olaylarda hedef sadece Rumlar değil Ermenilerdi de.
Zaten 6-7 Eylül olaylarının sadece Rumlarla anılmasından Ermeniler
rahatsız.
İkincisi?
Rum karakterinin fahişe olarak gösterilmesi.
Bu Türk yönetmenlerin çektiği bütün filmlerde
böyle...
Evet. Rum ve Ermeni kadınları genelde karakter olarak ya fahişe ya
da randevuevi sahipleridir. Bununla ilgili Herkül Millas'ın bir
akademik çalışması var. Millas, 400 romanı incelemiş. Buna göre Rum
ve Ermeni kadınları ya ahlaksızdır ya da kötü. Biraz iyisi de Türk
erkeğine âşık oluyor. Zaten Güz Sancısı'nda da adam Türk
nişanlısına dönüyor. Filmde bir devlet ve toplum söylemi var. Zaten
konuştuğumuz Ermeni ve Rumlar bundan çok rahatsız. Romanları
geçtik, çünkü az okuyan bir toplumuz. Ama en azından sinemada bu
söylemin devam ettirilmemesi gerekirdi. Bugün bile filmde bu söylem
varsa oturup düşünmemiz gerekir.
DİLEK GÜVEN KİMDİR?
Güven, 1969'da Almanya'da
doğdu. Hannover Üniversitesi'nde siyasal bilimler, sosyoloji ve
sosyal psikoloji öğrenimi gördü. "İttihat ve Terakki Döneminde Türk
Milliyetçiliği" başlıklı teziyle sosyoloji yüksek lisansını
tamamladı. Doktorasını Bochum Üniversitesi Tarih Bölümü'nde
tamamladı. Güven'in "6-7 Eylül Olayları" adlı kitabı İletişim
Yayınları'ndan çıktı. Güven, Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü'nde
ders veriyor.