52 yaşında kanserin generali oldu
Abone ol4 kez tehlikeli kanser türüne yakalanmasına rağmen pes etmeyen Hacer Turan, amansız hastalığa meydan okuyor
Yirmi yıl önce ileri evre meme kanseri olduğunu öğrenen
iki çocuk annesi Hacer Turan, 4 kez vücudunun çeşitli yerlerine
yayılan kanserle mücadeleye devam ediyor
Bir sokak kavgasını ayırmaya çalışırken 20 yıl önce göğsüne darbe alıp, ağrısı yüzünden başvurduğu doktorun "4. evre meme kanseri" tanısı koyduğu 53 yaşındaki Hacer Turan, 4 kez de metastaz yapan hastalığın kendisini yenmesine izin vermediğini kaydetti.
Kanser olanın da olmayanın da öldüğünü, bu nedenle canını sıkmadığını vurgulayan Turan, "Doktorum kemoterapi sonrası 'evde perdeleri kapat dinlen' dedi, ben her defasında soluğu eşimle birlikte çarşıda, sinemada aldım. Hastalığımı dert eden biri değilim, kanserimle dalga geçiyorum. Kanseri idare etmek kişinin kendi elinde, günümü güzel geçirdim mi o gün benim en uzun hayatım oluyor" dedi.
HASTALIĞIN GENERALİ OLDUM
Hasta olduğunu öğrendiğinde 10 yıllık evli ve iki çocuk annesi
olduğunu anlatan Hacer Turan, şöyle konuştu:
"Sigara kullanıyordum. Doktorun muayenehanesinden çıkıp Alsancak’ta bir kafeye oturdum. Bir saat içinde bir paket sigara bitirdim, ne kadar kahve içtiğimi hatırlamıyorum. Orada kendi kendime söz verdim, sigarayı bırakacağım, önce kendim sonra çocuklarım için yaşayacağım, bu hastalığı kafama takmayacağım, dedim. Sözümü tuttum, bu hayat felsefem oldu, bu hastalığın generali oldum."
5 YIL SORUNSUZ GEÇTİ
Kemoterapi, radyoterapi tedavilerinden sonra 5 yılı sorunsuz ve hastalıksız atlattığını anlatan Turan, bir süre sonra akciğerinde daha sonra da kalçada yayılma saptandığını kaydetti.
Kanser tedavisi sırasında kalçasının da kırıldığını vurgulayan Hacer Turan, yaşadıklarını şöyle anlattı
"2011'de yeniden kemoterapi başladı. Çok ağrım oldu. Doktor kızıma benim çok nazlı olduğumu söylemiş. Bu söze çok kızdım, bunca yıl hiç naz yapmadım diyerek tedavisini reddettim, İzmir’e döndüm. Doktorum beni Kent Hastanesi’nde Medikal Onkolog Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar’a yönlendirdi. Kalça MR’ı çekildi, kırık çıktı, bilinçsiz şekilde üstüne bastığım için kırılan kemik un ufak olmuş, bu bacağımın 10 santim kısalmasına neden oldu. Ankara’daki doktor yüzünden kırık bacakla gezdim, bu tedavileri gördüğüm için ameliyat da olamıyorum."
BU SEFER KÖTÜ YAKALADI AMA FIRSAT VERMEYECEĞİM
Son olarak karaciğerinde de metastaz görüldüğünü kaydeden Turan, şöyle devam etti:
"Dünyam çocuklarım, eşim oldu, onlar da hep benim yanımda oldular. Hastalığımı dert eden biri değilim, kanserimle dalga geçiyorum. Bu defa beni kötü yakaladı ama ben ona o fırsatı vermeyeceğim. İnanın ki kanser hastalığını idare etmek kişinin kendi elinde, ben hiçbir şeyi dert etmiyor, sıkıntı yapmıyorum. Maneviyatım güçlü, sabah kalkıyorum, yatağımda oturuyorum, şükrediyorum, dua ediyorum. Uyanıp da o günü güzel yaşadım mı o gün benim için en uzun hayat oluyor. Kırık kalçayla bile hala geziyorum. Kanser oldum diye üzülüp de kendime sıkıntı yapamam ki. Kanser olan da ölüyor olmayan da ölüyor. Ölüm hepimizin başında. Belki de kanserden ölmeyeceğim, başka şeyden öleceğim. Niye o gün gelene kadar çocuklarımı, eşimi, kendimi üzeyim, hayatı kendime zehir edeyim. Ben günü nasıl güzel yaşadım, o önemli benim için. Elbette herkesin psikolojisi aynı değil. 20 yıldır kanserin vücudumda gezmediği yer kalmadı , ama alıp götürüyor mu, hayır. Tabii bunun sıkıntılarını yaşıyoruz ama ben bu sıkıntıları dert etmiyorum. 15 yılda 4 kez tekrarladı. 4 kez aynı tedavileri görmek hiç kolay değil, kafada bitireceksin, önemli olan bu."
Hacer Turan'ın tedavisini yürüten Kent Hastanesi Dokturu Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar, 3 yıl önce hastanın kemiklerinde ve karaciğerinde metastaz ile kendisine başvurduğunu anlattı.
Alakavuklar, tedaviye ilişkin şu bilgileri verdi:
"Tedavisinde kullanacağımız ilaçların tümü alternatiflerin tümü tüketilmişti. Bundan sonrasını nasıl götüreceğiz, hastamıza yeni alternatif neler sunabileceğiz diye düşünüyorduk, elimizde çok ilaç yoktu. Geçen günler içerisinde hastalık metastas olmasına rağmen çok hafif bir ilerlemeyle, ama hastalık yaşam kalitesini çok kötü bozmadan devam ediyor. Yine de kontrol altında diyebiliriz. Hayata çok bağlı ve hastalığını arka planda tutuyor. Hayatı eşi, çocukları, sevdikleri. 20 yıllık süreçte yaşama karşı dik durmuş bir hasta, insanı umutlandırıyor."