5 öğrenciden 3’ü şiddete maruz kalıyor
Abone olGazi Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 60’ına fiziksel ceza uygulanıyor.
80 yıldır aşılamayan sorunun çözümü için yasaların ötesinde
ciddi tedbirler almanın gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Bekir
Buluç, “fiziksel ceza, öğrencilerin derse karşı ilgisini azaltıyor,
otoriteye karşı düşmanlık geliştirmesine neden oluyor ve en
önemlisi kişilik bozukluğuna yol açıyor” dedi. Gazi Üniversitesi
Teknik Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr.
Ahmet Mahiroğlu ile Yrd. Doç. Dr. Bekir Buluç, “ortaöğretim
kurumlarında fiziksel ceza uygulamalarına” ilişkin araştırma yaptı.
Fakültenin değişik bölümlerinden 1. sınıfta okuyan 200 öğrenci
arasında yapılan araştırmaya göre, “erkek, başarısız ve
zayıf-çelimsiz öğrencilere” daha fazla şiddet uygulanıyor.
Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 60’ı lise yıllarında
fiziksel şiddete maruz kaldığını belirtirken, en çok başvurulan
yöntemlerin başında yüzde 52.6 ile tokatlama, yüzde 17.9 ile kulak
çekme, yüzde 14.8 ile sopayla vurma geliyor. Bu yöntemleri daha
düşük oranlarda sille tokat, cetvelle vurma, sarsma izliyor. En çok
erkekler maruz kalıyor Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde
82.4’ü fiziksel cezaya en çok “erkeklerin” maruz kaldığına
inanıyor. Bunu da sırasıyla “başarısız”, “zayıf ve çelimsiz”
öğrenciler takip ediyor. Öğrencilerin yüzde 27.4’ü fiziksel cezanın
“sınıf kurallarına uymama”, yüzde 15.6’sı “okulda ve sınıfta kavga
etme”, yüzde 13.5’i “arkadaşlarını rahatsız etme”, yüzde 9.8’i
“merasimlere katılmama” gibi nedenlerle uygulandığını ifade
ederken, uygulamaların bu davranış biçimleri üzerindeki etkisini
şöyle belirtiyorlar: Yüzde 41.5’i (davranışları daha da
bozuluyordu), yüzde 43.5’i (hiçbir değişiklik olmuyordu), yüzde
15’i (davranışları düzeliyordu). En çok müdür ve m. yardımcıları
uyguluyor Başka bir soru üzerine, okullarda fiziksel cezayı 51.8
oranıyla en çok müdür ve müdür yardımcılarının uyguladığı
görülüyor. Doç. Dr. Mahiroğlu, araştırma sonuçlarını
değerlendirirken, özellikle bu oranın dikkatini çektiğini
belirterek, öğretmenlerin öğretim yönetimi ve sınıf yönetimi
konularında yeterince profesyonel davranmadığına inandığını
söyledi. Öğretmenlerin sınıf içindeki sorunları kendi içlerinde
çözmesi ve mecbur kalmadıkça idareye yansıtmaması gerektiğini dile
getiren Doç. Dr. Mahiroğlu, “Yöneticilerin bu kadar çok ceza
uyguluyor olması, öğretmenlerin işi yerinde halletmeyip alıp
idareye götürdüklerini gösteriyor. Bundan da öğretmenlerin sınıf
yönetimi konusunda yeteri kadar iyi, profesyonel düzeyde
eğitilmemiş oldukları anlamı çıkıyor” diye konuştu. Dayağın atılma
nedenleri arasında da “sınıf kurallarına uymama”, “kavga etme” gibi
öğretim yönetimine giren faktörlerin yer aldığını belirten Doç. Dr.
Mahiroğlu, öğretmen yetiştirmenin ve hizmetiçi eğitimin önemini
vurguladı. “EĞİTİMLE VERMEK İSTEDİKLERİMİZ BUNLAR DEĞİL” Cezayı bir
araç olarak görülse bile fiziksel cezanın “adil olmadığını”
kaydeden Doç. Dr. Mahiroğlu, “Araştırma sonuçlarının yanı sıra
dünya literatürleri incelendiğinde de çok adil olmadığı görülüyor.
Genellikle erkek, zayıf öğrenciler ve sosyo ekonomik düzeyi düşük
ailelerin çocukları fiziksel cezaya muhatap oluyorlar” dedi. Doç.
Dr. Mahiroğlu, 1923 yılında okullarda fiziksel ceza uygulamasının
Türkiye’de yasaklandığına işaret ederek, 80 yıldır aşılamayan
sorunun çözümü için yasaların ötesinde ciddi tedbirler almak
gerektiğini söyledi. Fiziksel cezaların “öğrencilerin derse karşı
ilgisini azalttığını, otoriteye karşı düşmanlık geliştirmesine
neden olduğunu ve en önemlisi kişilik bozukluğuna yol açtığını”
anlatan Doç. Dr. Mahiroğlu, “Çocuğun toplu yaşamın gerektiği
karşılıklı saygı anlayışı geliştirmesini, öz denetim yoluyla
disipline olmasını geciktirmekte, hatta engellemektedir. Eğitimle
vermek istediklerimiz bunlar değil” dedi. Doç. Dr. Mahiroğlu,
uygulanması gereken alternatif yöntemlerden bazılarını şöyle
sıraladı: İyi davranışı sevgi ve şefkatle yaklaşarak ödüllendirmek,
Çocuklar sakin ve dinlemeye hazırken basit, açık ve az sayıda
kuralı anlatmak, Çocuğun davranışlarının arkasında yatan nedenleri
sorgulamak, anlamaya çalışmak, Nasihat havasında olmadan geçmişte
yaşanan deneyimleri çocukla paylaşmak, Davranış sözleşmelerini
kullanmak.