5 öğrenciden 3’ü dayak yiyor
Abone olFiziksel ceza, yıllar önce eğitim sisteminden kaldırılmasına rağmen okullarda hâlâ varlığını sürdürüyor.
Okullarda bu uygulamaların sürüyor olması, ailelerin eğitimde fiziksel cezadan farklı bir altarnatif uygulamasını engelliyor. En yaygın olarak kullanılan fizisel ceza tokat atma fakat silgi fırlatma, sopayla vurma, kulak çekme gibi uygulamalara da sık sık rastlanabiliyor. Öğrenciler bu durumu sessizce kabul ederken, veliler de geleneksel ‘eti senin kemiği benim’ yaklaşımıyla cezaları hoş görüyorlar ve haklarını aramıyorlar. Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Mahiroğlu ve Yardımcı Doç. Dr. Bekir Buluç, fakültenin birinci sınıfında okuyan 200 öğrenciye anket uygulayarak yaptıkları araştırmada, ortaöğrenimde okuyan öğrencilerin yüzde 60’ının fiziksel cezaya maruz kaldığını ortaya koydular. Araştırmada ortaya çıkan sonucun, bu okullarda fiziksel cezanın disiplin aracı olarak kullanıldığını gösterdiği belirtilirken, daha çok erkek öğrencilere fiziksel ceza uygulandığına işaret ediliyor. Öğrencilerin yüzde 88’inin fiziksel cezayı geçerli bir disiplin aracı olarak görmediğine dikkat çekilen araştırmada, öğrencilerin yüzde 96’sının bu tür bir olaya tanık olduğu belirtiliyor. Kişiliği etkiliyor Buluç ve Mahiroğlu, fiziksel cezanın, uygulayanın da uygulananın da onurunu kırdığını belirterek, fiziksel cezaya uğrayan çocukların kişilik sorunları yaşadığını, otorite figürlerine karşı saygısızlaştığını, sınıf denetimini azaltığını, ayrıca çocuğun sosyal olma ve kendini denetleme yeteneğinin gerilediğini kaydettiler. Buluç ve Mahiroğlu, fiziksel ceza sonucu öfke birikimi yaşayan çocukların, öfkelerini etraflarındaki nesnelere ya da çocuklara yönelteceklerini ifade ederek, ceza sonucu öğrenilen ilk davranışın, hatanın en iyi nasıl saklanacağı olacağını belirttiler. Öğrencinin cezayı sessizce kabul etmesinin onu daha da pasifleştirdiğini dile getiren Buluç ve Mahiroğlu, yapılan araştırmada cezayı uygulayanla öğrenci arasında yaşanan tartışma oranının yüksek olmasının cezanın sorunu çözmekten çok arttırdığı anlamına geldiğini belirttiler. Buluç ve Mahiroğlu, bu uygulamaların yüzde 64 oranında sınıfta gerçekleştirildiğini ortaya koyarak, “Cezaların büyük çoğunluğunun toplum önünde olması öğrencilerin arkadaşlarının önünde küçük düşmesine, kişilik, kimlik ve güven kaybına uğramasına yol açar” dediler. Müdürler ilk sırada Araştırmada, fiziksel cezayı en çok müdür ve müdür yardımcılarının uyguladığı kaydediliyor. Fiziksel cezayı eğitimcilerin sınıf otoritesini sağlamak için yaptıklarını belirten Buluç ve Mahiroğlu, bu eğitimcilerin etkili sınıf yönetimini ya da öğretim yöntemlerini bilmediklerinin altını çizdiler. Buluç ve Mahiroğlu, mahkemeye verme gibi hak arama yollarına başvurma oranının düşük olduğunu söyleyerek, öğrenci velilerinin ve öğrencilerin hak arama konusunda bilinçsiz oldukları yorumunu yaptılar. Cezaların çoğunlukla keyfi olarak uygulandığına dikkat çeken Buluç ve Mahiroğlu, “1923 yılında bu uygulamalar yasal olarak eğitim sisiteminden kaldırıldı. Bu araştırmayla maddeler koymanın yetmediği, bu değişikliklerin uygulamaya geçirilmesi gerektiği açıkça görülüyor” dediler. Kaynak : Evrensel