İstanbul İl Seçim Kurulu'nun seçimleri bilerek ve isteyerek
hileli hale getirdiğini şu köşeden defalarca yazdım.
Beni okuyan kardeşlerim hatırlayacaktır.
İl Seçim Kurulu Başkanı Müberra Gürdal'ın İstanbul'daki seçimi
kaosa çevirdikten sonra apar topar emekliye ayrılmasına pek çok
yazımda dikkat çekmiş, "Birileri bu hanımefendiye
'Dur yahu bu ne acele?' demeyecek mi?"
diye sormuştum.
Çünkü adımın Süleyman olduğundan emin olduğum kadar bu işte
emekliye ayrılan hakime hanımın parmağının olduğundan emindim.
Ve nihayet!
Müberra Gürdal ve iki üye hâkimin oyların yeniden sayımını
engellemek için CHP'lilerle işbirliği yaptığını gösteren görüntüler
dün ortaya çıktı. Sabah gazetesinden Kenan Kıran’ın elde ettiği
görüntüler söze gerek bırakmıyor.
İzlemeyenler o görüntüleri mutlaka bulup izleyecektir. Ama ben yine
de tarihe not düşmek adına o görüntülerde neler olduğunu buraya not
düşmek istiyorum.
İl Seçim Kurulu Başkanı Müberra Gürdal ve iki üye hâkim Fatma Nigâr
Uçar ile Nihal Koç, 2 Nisan'da mesai bitimi sonrası adliyeden çıkıp
evlerine gidiyor.
Ancak gelen bir telefon sonrası bu üçlü tekrar buluşup, saat
20.10'da Çağlayan Adliyesi'ne yeniden giriş yapıyor.
O saatlerde Çağlayan Adliyesi'nde in cin top oynuyor.
Ve onlardan girişinden sadece 5 dakika sonra CHP Genel Başkan
Yardımcıları Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı, CHP İstanbul İl Başkanı
Canan Kaftancıoğlu ve başka isimlerin de içinde bulunduğu CHP
heyeti 5 araçla adliyenin nizamiye kapısından giriş yapıyor.
Aynı anda gelmeleri, randevulaştıklarını net bir şekilde
belgeliyor.
Görüntülerde; CHP'li heyetin saat 20.17'de İstanbul İl Seçim
Bürosu'na yöneldikleri görülüyor. Görüntülerde ayrıca CHP'li
heyetin Müberra Gürdal ve üye hakimlere oyların yeniden sayımının
durdurulmasına yönelik itiraz dilekçeleri verdikleri
görülüyor.
İtiraz dilekçeleri verildikten 5 dakika sonra CHP heyeti adliyeden
hızla çıkıyor.
Gürdal ve iki üye hâkim, CHP'nin başvurusunu, mesai saatleri
olmamasına rağmen saat 21.30'da işleme alıyor ve aynı gece yarısı
yasalara aykırı olarak 7 ilçede yapılan oy sayımını durduruyor.
İşi hukuki yönüyle anlatmak gerekirse...
Gece karanlığında adliyeye gelen hakimler, 298 Sayılı Seçim
Kanunu'nun 100. maddesinde yer alan, "Oyların sayım ve
dökümüne derhal başlanır, açık ve aralıksız yapılır. Yapılacak
şikâyet ve itirazlar işi durdurmaz" hükmünü açıkça ihlal
ediyor.
5 dakika içinde alınıyor bu karar!
Türkiye 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin yaşandığı
dönemde bazı hakimlerin Fetö'cü isimleri hukuku ayaklar altına
alarak serbest bıraktığına şahit olmuştu.
Tabiri caizse o hakimler, mesleki kariyerlerini ve dahi hayatlarını
riske atarak adeta bir kamikaze dalışı yapmıştı.
İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanı Müberra Gürdal ve yanındaki üye
hakimler de adeta benzeri bir kamikaze dalışı yaparak mesleki
hayatlarını bitirme pahasına seçimi iptal ediyor.
Zaten Gürdal'ın bu kararı aldıktan hemen sonra emekliliğini
istemesi, neyin ne olduğunu ortaya koyuyor.
Ortaya çıkan görüntüler hem CHP'nin seçimlere gece yarısı
operasyonu ile müdahale ettiğini gösteriyor hem
de "Biz İstanbul'daki oyların yeniden sayılmasına
itiraz etmedik" diyen Ekrem İmamoğlu'nun gözümüzün içine
baka baka yalan söylediğini de belgeliyor.
Gerçi Ekrem İmamoğlu'na artık söyleyecek lafımız kalmadı. Yalan
adeta ağzına yuva yapmış. Eskiden iki günde bir yalan söylüyordu.
Şimdi iki dakikada bir yalan söyleyerek kendi basitlik rekorunu
kırıyor.
Neyse...
Aylardır seçimlere hile karıştırıldığını söylediğimizde bizi yalan
yazmakla suçlayan ve ağıza alınmaz galiz küfürlerle saldıran
arkadaşların umarım yüzleri birazcık kızarmıştır.
Eminim ki içlerinden bazıları Erdoğan nefretinden dolayı bu
görüntülerde bir şey olmadığını söyleyip kenara çekilecek. Ancak
kendisine saygını kaybetmemiş vicdan sahibi onurlu muhaliflere şu
soruyu sormak istiyorum:
Aynı şeyleri AK Parti yapsaydı ne yapardınız?
Mesela, İl Seçim Kurulu'nu gece karanlığında evinden aldırıp
adliyeye getirtseydi...
Mesela, gece karanlığında adliyeye gelenler CHP'liler değil de AK
Partililer olsaydı...
Ve onların gelişinden 5 dakika sonra oyların sayımı kanunsuz bir
şekilde durdurulmuş olsaydı…
Nasıl bir tepki gösterirdiniz?
Samimiyetle söyleyin!
Yine de "Seçimlerde hile olmamıştır" der
miydiniz?