Hz. Musa’nın Sina Dağına gidişi 40 gün sürer, tıpkı Hz. İsa’nın çölde geçirdiği süre gibi. Nuh’un gemisi de selde 40 gün 40 gece gezinmiştir. (Kaynak: indigodergisi) Görünen ile Görünmeyenin arasındaki köprüdür bir bakıma sayılar. Neden Serisi´nin ilkine Neden Elma? üzerine yazı yazarak ve nedenini araştırarak başlamıştık. İkinci serisini Neden Matematik? üzerine ayırmayı uygun gördüm ve aşağıdaki paylaşımı, görüşlerinize ve zihinlerinizde bir düşünmeye sevk edici durum arz etmesi için sunmaya karar verdim. Evrensel Dil Matematik: Çoklu sistemin, gelişmiş teknolojilerin ortak dili matematik! Görünen ile Görünmeyenin arasındaki köprüdür bir bakıma sayılar. Sayılar ve rakamların sistematik bir araya gelişi ve bir düzen oluşturması bilimine Matematik diyoruz. Ve matematik en güvenilir kaynaktır insanoğlu için. Çünkü bir araya gelişlerin, denk düşme durumunun binde, milyonda olma ihtimali ya da sonsuza gitmesi, tesadüf olmadığını gösterdiği ve daha anlaşılır olduğundandır. Matematiğin evrensel, ruhsal, yüce zekanın bir dili olduğunu düşünenlerdenim. Ve matematik her zeka seviyesinde bilinir, güvenli ve anlaşılır sembollerin ortak dili. Birçok kutsal kitapta ve ayetlerde ölçü ve denge olarak bahsedilen kompleks ve kaotik işleyen matematiğin ve rakamların rol oynaması tesadüf olamaz. Düşünüyorum, başka bir galaksiden, gezegenden gelişmiş bir canlı bize mesaj yollasa acaba hangi dili kullanırdı diye? Sanırım matematiksel bir kod ya da şifre yollardı. Yolun, suyun, elektriğin olmadığı, okuma yazma oranının neredeyse çok düşük olduğu, mecralarda yaşayanlar bile, ürettiği beslediği hayvanlarının sayısını bilirler, ya da kaç çuval ürünleri var, sayı ile hesaplayabilirler. Ve yüce yaradanın isimlerinden birinin de sonsuz da olsa herşeyin sayısını bilme ve sayılma ifadesinin olması da tesadüf olamaz. Sonsuz da olsa herşeyin sayısını bilen Muhsi, Yüce Yaradan´ın isimlerinden biridir. Herşey sayıyla sayılıp, dökülmüştür... Tüm kutsal metinlerde sayının ve rakamın önemi büyüktür. Ve kutsal ayetler hep rakamlar verirler ya da rakamları gizli tutarak, ölçü ve dengenin, şaşmaz düzenin olduğunu anlatırlar. Kur’anı Kerim’in, matematiğin, evrensel bir dil olduğu ve herşeyin düzen ve ölçü içerisinde yaratıldığının anlatıldığı, en mucizevi ayetlerinden biridir, “Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık” (Kamer 49) Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi. (Abese Sûresi 19), Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. (Mürselat 23), O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. (A’la 3), 10 Emir!, 4 Büyük Melek, 4 Büyük Peygamber, 4 Büyük Kitap, 124 bin peygamber 40´ta 1 malından zekat, 5 vakit namaz... Yılların sayısını ve hesabı bilmemiz için Güneş´in ve Ayın görevlendirilmesi, Ramazanda bir gecenin bin aydan hayırlı olması, Ramazan ayı bire yetmiş verilen bir aydır, Tekrarlanan yedi ayet, Üzerinde 19 var, 3 Aylar, 30 Ramazan, 7 göğün Rabbi, Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır, Bin yılın bir gün gibi olması, Cehennemin bin yıl yakılması... İsa dedi: Sizlerin arasından ben seçeceğim, binin içinden birini, onbinden ikisini ve onlar orada duracaklar, sanki iki birmiş gibi! (Thomasın İncili) Hz.Musa’nın Sina Dağına gidişi 40 gün sürer, tıpkı Hz.İsa’nın çölde geçirdiği süre gibi. Nuh’un gemisi de selde 40 gün 40 gece gezinmiştir. 12 İmamlar, 12 Havariler, 12 Burç, Buda´nın 12 öğrencisi, Bir yılda 12 ay, 12 Burç, Musevilik´te Hz. Yakup´un [İsrael] 12 oğlu (ve İsrail´in 12 kabilesi, Çin takvimi 12 hayvan. Sayıların Önemi : Yıllar önce, dünyanın dönüş hızında 1 saniye sapma olduğu ve bunun NASA tarafından hayati bir önem taşıdığı haberini duyduğumda çok şaşırmıştım o zamanlar. 1 saniye nedir ki diye düşündüm kendi kendime. Fakat sonraları anladım 1 saniyenin hatta, bir milimetrenin, 10 mikronun, daha da ileriki araştırmalarımda, Kuantum dünyasında, kuantsal rakamların, planc mesafelerinin ve zamanlarının ne kadar hayati önem taşıdığını. Rakamların, mesafenin, ölçünün ne kadar önemli olduğunu ancak mezun olduktan ve işe başladıktan sonra öğrendim. Sanatın, tekniğe dönüştürme işleminde mikronların hayati bir önem taşıdığını, mikron mesafesinde en küçük bir sapmanın, ton bazında iadelere sebep olduğunu, ancak mesleğimde anlayabildim. 0.1 mm (100 mikron) nin 0.2mm´den (200 mikron) çok daha değerli olduğu, şimdi uğraştığım meslekte çok önemli bir değerdir ve anlamış oldum. Bir de hayati önem taşıyan rakamlar vardır ki, onların durumunda en minimum bir sapma hayati önem taşır. Örneğin, dünyanın güneşe olan uzaklığı, dünya ekseninin dönüş hızı, dünyanın duruş açısı gibi açılar hep sabittir ve korunur vaziyettedir. Büyülendiğimiz sanat eserleri, başta resim, müzik ve heykel dalları da tamamen aslında birer matematik şaheserleridir. Notaların yan yana dizilişlerinin armonisi, heykeltraşın milimetrik hata yapmadan yeteneği ile meydana getirdiği heykeller ve karşısında büyülendiğiniz tabloların, açı, mesafe, gerekli yerlerde boşluk, renkler bütünü de aslında temelinde matematik ağırlıklıdır. Matematik, mutfağımızdaki göz kararı da olsa, belli bir ölçü ile yaptığımız yemekten, tüm bilim ve sanat dallarına kadar, dünyanın dönüş hızı, mesafesi ve güneşe olan oranı, rüzgarın şiddeti ve yağmur damlalarının açıları ve yeryüzüne düşüş hızları ve ara - açılarına kadar herşeyde bir matematik gizemi mevcuttur. Bu arada insan dna sındaki kromozom sayıları da sabittir, bir eksik bir fazla olması sakat doğumlara sebep olur. Kalp atışımız, tansiyonumuz, kolesterol ve kan ve şeker değerlerimiz ve bunun gibi hayati önem taşıyan değerlerimizdeki sapmalar (düşme – yükselme) bizim yaşam fonksiyonlarımızı etkilemektedir. Bunun dışında, boy, kilo, artışlarının kontrolü ve düzenliliği bir bebek için çok önemlidir. Ve sürekli gözlenir. Açıkçası matematik, rakamlar ve sayılar, hayatımızın içindedir ve bizimledir. Matematikten uzak bir yaşam sürmek neredeyse imkansızdır. Bir yere yetişmek için bile saate bakar ve dakikaları sayarız öyle değil mi? Herşey rakamlar, sayılar üzerine kurulmuştur çünkü anlayışımıza en uygun durum budur. Bunun dışında rakamların ve sayıların olmadığı, vicdan, mutluluk, huzur, aşk ve sevgi gibi kavramlar vardır ki, bunların değerini ancak, gönül gözümüz ve yüreğimiz hesaplayabilir. Bizim mantığımız dört işlem ve rakamlar, formülleri kabul eder. Yani anladığımız matematikten, oysa ki ne mucizevi, zihnimizin alamadığı ne kompleks ve kaotik ile işleyen, Yüce bir Zekanın şaşmaz bir düzeni vardır. 40 sembolünün Kutsal Ayetteki Açılımı: Bir rakam vardır ki, Anadolu gelenek ve göreneklerde bahsedilir ve önemi büyüktür. İslam dininde de yeri çok büyük olan ve inisiyasyon çalışmalarında, olgunluğa erme ve tamamlanma, bütünlenme olayının anlatılması için kullanılır bu rakam. Özellikle o rakamı incelerken, azımsanmayacak (yüzlerce) kadar bilgiye ulaşabildim ve aklıma en çarpıcı olarak Kur’anın o rakama denk gelen suresine göz atmak oldu. Ve bu beni gerçekten çok şaşırttı, tahminlerim beni hiç yanıltmamıştı çünkü surenin anlamı da inanan anlamına gelmekteydi. KUR’ANın 40. Suresi Mü’min suresidir, inanan, teslim olan, kabul eden, tamama eren anlamına gelmektedir. Ve 40. ayetine denk gelen yerde de, cinsiyet ayrımı yapılmadan inanan her kimsenin eşitliği anlatılmaktadır. Olgun, tamama eren ve ulvi bir anlayışla yaklaşım ele alınmaktadır. 40. Surenin 40. Ayeti: “Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” Bu ayette de açıkça, kadın ve erkeğin aslında bir ve eşit olduğu, cinsiyetin farketmediği, inanan olarak iyilik yaparsa hesapsız rızık alacağı anlatılmaktadır. Yine cinsiyet farketmeden, bir kötülük işlerse de o oranda ceza alacağı anlatılıyor. Benim burada anlatmak istediğim, ceza veya ödül sistemi değil, eşitliğin ve olgunluğun vurgulanmasıdır. Olgunluğun, dünya görüşünün ulvileşmesi, cinsiyet ayrımının yapılmadığı bir anlayışta olmanın 40. surenin 40. ayetine denk gelmesi bir tesadüf olamaz. 40 sayısının gizemi bize, tamama erme, olgunluğa erişme, ulvi dünya bakışı, düalitenin bittiği, BİR ve BÜTÜN olan anlayışı vermektedir. 40’tan sonra farklı bir kapı açılır, olağan durumda bir değişme olur. Süregiden herşeyin seyri değişir. Bu yüzden tamamlanma, tamama erme halidir. 40 sayısının Gizemi: Antakya´da bulunduğum zaman içerisinde görüşmelerimde ve araştırmalarımda edindiğim 40´lar ile ilgili çok ilginç tespitlerim olmuştur ve sizlerle bunu paylaşmak isterim. Antakya´da dilden dile konuşulan ve Antakya için şöyle bir efsane vardır, hep konuşulur. Büyük kıyamet kopmadan 40 yıl önce Haberci ortaya çıkacak ve Antakya depremlerle yok olacak ve dünyanın son 40 yıl ömrü kalacak diye... Samandağ´a konuk olduk, her sofrada söylenen şu deyim çok dikkatimi çekti, yemek yemek istemeyenlere diyorlar ki 'sofranın hatırına 40 lokma'. Sordum nedir anlamı diye '40 lokma doymak, tamama ermek, tamamlanmak mış.... öyle diyorlar.... Ayrıca yine bu yöredeki inanışlara göre, bir kişi yaptığı korkunç bir eylemden sadece kendisi sorumlu tutulmaz. 40 yıl süren, miras gibi, dededen toruna geçen bir lanetlenmeye tabi tutulur. 40.yılın sonunda bu lanet o sülalenin üzerinden kalkar. Bunun için herkes yaptığından sorumludur çünkü tüm kuşakları etkileyecek bir durum meydana getirmiş olacaktır. Ayrıca yapılan olumsuz bir büyünün de 40 gün süresinin olduğuna inanılır. 40 günün sonunda etkisi geçecektir. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der (Ahkaf: 15), Ben sizin aranızda bundan (Kur’an’ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?” (Yunus 16), Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. (Araf 142), O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. (Maide 26), Asırlardan beri, mistik ustalar, çömezlerine, hep KIRK GÜN tavsiye etmişler… Kırk gün sabret, kırkgün tekrarla, kırk güne kadar gerçekleşir. Halk arasında da, pratik bilgilere dayanılarak, hüküm verilmiş.. Birine, kırk gün deli denilirse delirir. Yunus Emrenin 40 yıllık bir çilesi anlatılır, düzgün odun taşır dergahına. Ünlü Yazar Elif Şafak’ın da kitabında Şems’in kurallarını belirlerken, 40 rakamını kullanması da bir tesadüf olmamalı. 27. Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir. Kırkı çıkmak, Kırk katır kırk satır, Kırk gün kırk gece, Kırk kere söylersen olur, Kırkından sonra azanı, Kırk parçaya bölünmek, Kırk yiğitler, Kırk haramiler, Kırk dereden su getirmek, Kırklara karışmak, Kırk tarakta bezi bulunmak, Kırk akşamın delisi, Kırk çarşamba bir arada, Kırk evin nankör kedisi, Kırk gün düşünsem aklıma gelmez, Kılı kırk yarmak, Kırk bir kere maşallah, Kırk kürk kırkının da kulpu kırık küp, Kırklanmak. 40 Rakamı Hazırlık ve tamlıktır. Bereketli sayıdır. Zamana işaret eden 4´ün ve bilgi demek olan 10´un çarpımıdır. Kutsal metinlerde 40 gün veya 40 yıl arınma bekleme veya hazırlanma süresidir. Katolik Kilisesine göre 40 insanın Kanonik çağıdır. Yani zeka bu yaşta bütünüyle gelişmiş olur. İslam Mistisizmine göre Sufinin 40 günlük inzivaya katlanması şarttır. Bektaşilikte 40´lar vardır. 40 sayısı Tevrat´ta da insanın yaş dönemlerini belirtir. Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile ´kırkı çıkmak´ deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir. Doğum yapan kadın ile doğan bebeğin mezarı 40 gün açık kalır. Yani her an ölebilirler anlamındadır. Kırkları çıkana kadar da, başka kırklı lohusa kadınlar birbirleriyle karşılaştırılmazlar, kırkları karışmaması için. Bu yüzden lohusa kadın ve bebeği, kırk gün dışarı çıkamazlar. Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem´in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, Dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi´nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır. (Antakya efsenelerinde geçen bahis) Kırk sayısı Kuran´da ve onun hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında olgunlaşması ile ilgilidir: Hz. Muhammed´e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir. Alevilikte en eski sebah da kırklar semahıdır. Hz. Muhammed´in isminin (Arap alfabesiyle yazılışında) başında ve ortasında bulunan mim harfinin sayısal değeri 40´tır. İsminden mim harfi çıkarıldığı zaman Ahad kelimesi kalır ki bu da ALLAH´ın isimlerinden olup, 1 demektir. Mısır Piramitlerin sayısı 80´e yakındır. Hepsi Nil’in sol kıyısına kurulmuş ve vadide 40 kilometrelik bir uzunluk içine yayılmışlardır. Olgunlaşma manasında, 40 fırın ekmek yemek deyimi kullanılır. Şaman inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalırmıs. Ayrıca 40 sayısı Eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Hristiyanlar paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanır. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması... 40 hadis Bir yastıkta tam kırk yıl kocama. Masallarda düğün kırk gün kırk gece sürer. Beden susuzluğa ancak 40 gün dayanabilir. Ayrıca 40 gün aksatmadan sabah namazını cemaatle camide eda edenlerin O´nunla mutlaka karşılaşıp görüşecekleri de Hızır Aleyhisselam´ın sırrına vakıf olanlar tarafından nakledilmiştir.