360 yıllık Sabataycılık sırrı
Abone olTürkiye onları çok konuştu, çok tartıştı. Kimileri gizli bir örgüt kimileri de "dönme" olarak nitelendirdi! Pekala kimdir bunlar?
Yrd. Doç. Cengiz Şişman, Amerika'nın en
ünlü üniversitelerinden Harvard kökenli. TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesi'nin Osmanlı ve Yahudi tarihi uzmanı. Şişman'ı
bugünlerde gündeme taşıyan konu ise Sabataycılar oldu.
TÜRKİYE'DEKİ ÜNLÜ SABATİSTLER KİM? ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYINIZ.... |
“Sabataycılık” hakkında ilk araştırmayla 1980
ortalarında karşılaştım. Muhafazakâr çevrelerde ayrıksı bir figür
olarak sivrilen ve “Yesevizade” imzasını kullanan Alparslan Yasa,
hakkında çok fazla şey bilinmeyen bu grubu bir tür “gizli
din” olarak gösteriyor ve Sabataycıların uzun süredir
Türkiye’nin ekonomisinde, kültür hayatında ve idaresinde etkili
olduklarını ileri sürüyordu.
Hem Yahudilik, hem de Masonlukla irtibatlı olarak gösterilen
Sabataycılar, bir de işin içine gizlilik girince iyice hedef
tahtasına yerleştirildiler.
Sabatay Sevi, muhtemelen İspanyol kökenli Yahudi bir ailenin üç oğlundan biri olarak 1626 yılında İzmir’de doğdu. 1648 yılında, daha 22 yaşındayken kendisinin Yahudilerin yüzyıllardır beklediği “Mesih” olarak ilan etti. Dünyanın dört bir tarafında çok sayıda kişi ona inandı. Fakat Osmanlı Yahudi cemaatinin bu durumdan rahatsız olması üzerine Sevi bir dizi sorunla karşılaştı. Sürgünler ve hapislerden sonra 1666 yılında İslamiyet’i seçti ve Aziz Mehmet Efendi adını aldı. Onun bu tercihi üzerine takipçilerinin bir bölümü de Müslüman oldu. Fakat “Sabataycı” ya da “Dönme” olarak tanımlanan bu kişilerin İslam’a geçmedikleri, takiyye yaptıkları, gizli gizli kendi dini ritüellerini sürdürdükleri ileri sürüldü. |
Fakat Sabataycılığın tam anlamıyla popülerleşmesi, nerdeyse bir “milli dava” halini alması için önce Ilgaz Zorlu’nun 1996’da “Evet Ben Selanikliyim” adlı kitabı kaleme almasıyla; ardından Yalçın Küçük, Soner Yalçın gibi “sol” da bilinen şahsiyetlerin bu konuyu bir ölçüde magazinleştirip peş peşe çok satan kitaplar üretmeleriyle oldu.
"Sabatay Sevi ve Sabataycılar" adlı kitapla ilgili Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtlayan Cengiz Şişman, Sabataycılarla ilgili gündeme gelen bir çok konunun abartılı olduğunu söyledi. İşte Şişman'ın kendi ağzından Sabataycılık...
"İslamcılar komplo kuran mevkiye
yükseldi"
Konu hakkındaki en rahatsız edici ve abartılı
yaklaşım tarzı ise komplocu yaklaşımlar idi. Aslında
komploculuk yakın Türkiye tarihine baktığımızda en fazla
şahit olduğumuz şeylerden birisi. Oyunun/güç ilişkilerinin
dışında kalan ya da dışında kaldığını hisseden herkesin, kendi
yetersizliklerini açıklamakta başvurduğu en kestirme savunma
mekanizması bu. En yakın örneklerden birisi “dünyanın
efendileri” nin katıldığı yıllık Bilderberg toplantıları hakkındaki
komplolardır mesela. İslamcıların bir zamanlar en çok
spekülasyon yaptıkları konu idi. Ama son iki yıldır gündemden
düştü. Niye? Çünkü İslamcılar güç ilişkilerinin merkezine
yerleşmeye başladılar, ve “komplo kurulan” değil “komplo kuran” bir
mevkiye yükseldiler.
"Sabataycılık diye bir şey yok"
(...) Günümüzde küçük bir iki grup ve bazı bireysel
oluşumlar haricinde dini anlamda Sabataycılık diye bir şey
yok. Sabataycı kökenden gelen insanların oluşturduğu bir
takım çevreler var. Bu da sosyolojik bir oluşum. Türkiye’de çok
aşına olduğumuz hemşericilik kültürüne yakın bir şey. O yüzden de
zaten bazen Sabataycı kökenli insanlara Selanikliler denir.
Pek çoğu şehirli olduğundan, iyi eğitim aldığından, benzeri
çevrelere takılıp benzeri işleri yaptıklarından dolayı bir
birlerini tanıyan geniş bir “hemşehri” networkü oluşmuş
tabii. Ancak bu oluşum planlı bir yapılanmanın sonucu
değil doğal bir süreçte ortaya çıkan bir şey ve bütün Sabataycı
kökenli insanları da kapsamıyor. Ekonomik durumu iyi olmayan ya da
çok kimseyi tanımayan Sabatayist kökenli insanlar da var.
"Çoğu ataist"
Şurası bir gerçektir ki, Sabataycılık ilk başında oldukça yoğun
Yahudilik unsurları barındırmış, ama zamanla bu azalmış ve yukarıda
bahsettiğim gibi özellikle modernite ile tanıştıktan sonra bir
kısmı agnostik ya da ateist olmuşlardır.