35 yıllık arkadaşına neden küstü?
Abone olYıl 1976... Fotoğraftakileri tanıyabildiniz mi? Ana haber bültenlerinin kraliçesi ile Ali Kırca sıkı dostken. Ayşenur Arslan'la medya mahallesinde yolculuğa çıktık...
Zeynep KURTBAY / İNTERNETHABER
‘’Başa çıkması en zor yalan bir bölümü doğru olan yalandır. Yalanlarla bezenmiş bir doğrunun içindeyiz ya Allah herkese akıl versin.’’
2 saatten fazla sohbet ettik… Söyleştik, dertleştik.. Aslında bu sözleri hayatının da hepimizin içinde yaşadığı hayatların da özeti gibiydi.
Topluma sirayet etmiş, neredeyse tepeden tırnağa bütün kurumlara sızmış bir hastalığın, kafa karışıklıklarının; ötekileştirmelerin, paranoyaların, havada uçuşan iddiaların, ithamların özeti.
Meslekte 35 yılını devirmiş bir duayen, bir usta, bir abla Ayşenur Arslan.
Ana haber kuşağında izlediğimiz haber bültenlerinin kraliçesi. Bir zamanların Ali Kırcası’nın görünmeyen sesi, yüzü, eli, kolu, her şeyi…
KİM İÇİN NE DEDİ? |
ŞAMİL TAYYAR: Hükümetin şifrelerini çözmek için okuyorum. MÜMTAZER TÜRKÖNE: Gülen cemaatini anlamak için ya da Türkiye’de devletin egemen gücün nerde durduğunu anlamak için okuyorum. Her dönemde egemen güç hakim akım neyse orda mı olunur kardeşim. OKAN BAYÜLGEN: Kendini yenilemeyi başarabilen çok az insandan biri. ORAY EĞİN: Çok sivri dilli nerdeyse insanları n iyilik kötülük meleği varsa o da muzurluk meleği sanki.. Rahatsız edici peri gibi. Nasıl akılda tutuyor nerden bilir o kadar şeyi bilmem. İnanılmaz bir figür NİHAL BENGİSU: Sanki yerini yadırgadı gibi geliyor bana. AYŞE ÖZYILMAZEL’E TEK İTİRAZIM VAR AYŞE ÖZYILMAZEL: Bayılıyorum, çok güzel bir kız bir kere erkek olsam tavlamaya çalışırım ya da yaşı büyük olsa oğluma peşine düş derdim; oğluma gelin alırdım. Medyada üstlendiği işe de itirazım yok o da bir rol üstlenmiş kendini ikiyüzlü olmadan konumlandırabiliyorsa itirazım yok. Bir tek kendini şarkıcı zannetmesine itirazım var. O tarzı benimsemesine itirazım yok. Ne yapsın. Çağlar var biliyorsunz… Düşünüyorum o halde varım demişlerdi sonra geziyorum görüyorum öyleyse varı m oldu. Sonra biliyorum öyleyse varım dediler, şimdilerde görünüyorum öyleyse varım çağı. Görünme çağı görüntü çağı yani. Ama işin acı tarafı bakanlar kör. |
Hani o ‘Mutfakta biri mi var’ der ya reklamda; işte o kişi… Haber mutfağında en leziz en besleyici yemekleri hazırlayıp süsleyip harikalar yaratan masayı donatan ama görünmeyen kahraman.
15 Kasım 1974’de TRT’den çıkmış yola. Sonra Nokta dergisi ve atv… Sonrası da var tabii ama orada durmak lazım. Ayşenur Arslan tam öyle söylemiyor ama hayatını atv’den önce ve sonra diye ayırsam bana kızmaz sanırım. ‘TRT’de öğrendim, Nokta’da geliştim, atv’de yaptım’ diyor.
Ekliyor: ‘Gerisi iş.’ Atv’ye kadarı Ayşenur Arslan için keyifli dönem, kendisi diyor. Sonrasını da sayalım. Star, NTV, Vatan, Kanal D ve son durak CNN Türk.
Mahalleyi soruyorum, eski mahallelerden bu yana neler değişti diyorum… ‘Mahalleyi bilmem de ben eski Ayşenur değilim. Çok değiştim. Çok yoruldum. Çok sıkıldım’ diyor.
Yıl 1971... Nişan fotoğrafı.. Bu yalnız, zarif, genç ve güzel kadın Ayşenur Arslan... Nişanlısı fotoğraf karesinden kesilip atılmış. 8 ay kadar sonra ayrıldığı bu evliliği hatırlamak bile istemiyor Ayşenur Arslan... Onun için mor yıllar o yıllar...
Pişmanlıkları, kalp kırıklıkları yormuş Arslan’ı. Yıllardır saklandığı gölgenin serinliğinden ortalığa çıkmaktan biraz rahatsız ama yine de mutlu. Çok değil 1 yıl öncesine kadar içini kıpır kıpır eden, adrenalininin tavan yaptığı ana habere dönmek mi bir daha asla diyor. CNN Türk’te hazırlayıp sunduğu Medya Mahallesi programı için de Mehmet Ali Birand’a biraz manidar minnetlerini gönderiyor: ‘Düşünüp sebep olanlardan Allah razı olsun.’
Tarih 1976… Üç silahsörler TRT Haber Merkezi’nden medya dünyasına adım atıyorlar. Kimler mi? Ayşenur Arslan, Ali Kırca ve Atilla Özsever. İşte Kırca ile Arslan’ın dostlukları o zaman filizleniyor. Ardından Nokta’da yollar ayrılıyor. Ve atv’de yeniden buluşuyorlar. Bu kadar derin dostluğun bıraktığı iz de derin oluyor; acısı da yarası da derin… Ayşenur Arslan bakın nasıl anlatıyor…
TRT Haber Merkezi'nin üç silahşörleri... Ali Kırca, Ayşenur Arslan ve Atilla Özsever... Eşlerle bir ev davetinde..
BENİM KIRCA’YA KIRGINLIĞIM TEK CÜMLEDE PATLADI
Ali Kırca’yı Ali Kırca yapan kadın diye anıldınız. Ne oldu da küslük oldu?
Ali Kırca’yı ben Ali Kırca yapmadım onda her zaman star ışığı vardı. Çok bilgili bir insandır, muazzam bir hafızası vardır. Ben onun sunduğu bülteni yaptım. Ona yakışacak bülteni yaptım. Onun ağzından çıkacak bülteni en az onun kadar hassasiyetle seçerek. Mevlana’dan çok sevdiğim bir aforizma vardır. Bir testiyi deryaya daldırsan ancak testi kadar su alır. Mistik olduğu kadar diyalektiktir de. Bir kişiyi allarsınız pullarsınız çok azlarına bir süre yutturabilirsiniz bir süre sonra yaldızlar dökülür sinemaların girişindeki kartonlar gibi olur.
Benim Kırca’ya kırgınlığım aslında bir tek cümlede patladı. Bizleri bırakıp da atv’ye geri döndüğünde ki biz o istediği için ayrılmıştık ‘’Yuvama döndüm ve her zaman çalışmak istediğim arkadaşlarımla çalışacağım’’ demesindendi.
ŞİMDİ ALİ KIRCA’YI İZLERKEN ÇOK ÜZÜLÜYORUM
Hangi ekip vardı o zaman orada?
İşte şu anda da çalıştığı ekip. Bu çocukça bir kırgınlık gibi gelecektir zaten çocukça bir adanmışlıktı profesyonellik değildi. Sadece Ali Kırca’ya değil, yaptığım işe adanmışlık. Bu kadar naif kendi adıma konuşayım salakça davranırsanız kırgınlığı da çocukça gelecektir.
HANİ DERLER YA TEKNİĞİ İYİ AMA RUHU YOK ALİ DE ÖYLE
Ben Kırca’yı izlerken çok üzülüyorum. Onun ağzından ona yakışmayacak cümleler duyuyorum. O bülten ona yakışmadı.
Bir bülten hazırlanıyor Ali onu sunuyor. Hani derler ya popstar yarışmalarında tekniğin çok iyi ama ruhunu katarak söylemiyorsun diye. İşte öyle bir şey. Ben aşkla şevkle yapılacak bir işten söz ediyorum. Sadece Ali Kırca’ya bülten yapmaktan söz etmiyorum. Her nüansa ben ruhumu koyuyorum. Belki Prometheus gibi her gün gelip sizin ciğerinizi yiyorlar o ciğer tazeleniyor; akşam biliyorsunuz kartal yine gelecek ve yiyecek. İşte ben bu kadar titizlenirken neden bu kadar titizleniyorsun bağırıyorsun diye bir de size kızıyorlar…
ARKADAŞLARIM İÇİN ÇOK ŞEY YAPTIM BENİ YARALADILAR...
[PAGE]İNSANLAR SİZ ONLARA VERDİĞİNİZ SÜRECE ÇOK İYİLER
Siz de benzer suçlamalara hedef oldunuz o arkadaşlarınız tarafından?
Biz bir rüya gördük çok sayıda kişi birlikte gördük. Ama sonra uyanıyorsun yollar ayrılabiliyor.O bulunduğu yerde iyi olur inşallah. İnsanlar böyle siz onlara verdiğiniz sürece çok iyiler… Onların kaçı beni çok yaralamıştır ben onların ablaları meslektaşları olarak çok şey yaptım yaptığımı düşünüyorum demiyorum yaptım. Ama karşılığı? Ben arkadaşlarım için çok şey yaptım beni çok yaraladılar. İlk kez yaşamadım hala yaşıyorum.
Ben çocukken hayatta en büyük isteğim herkesin beni sevmesiydi herkesin beni sevmediğini anlayınca şok yaşadım.
Yıl 1998... Ferhat Boratav'la atv'de akış hazırlarken. Boratav'ın beli ağrıyınca dolapların tepesine böyle uzanmış, Ayşenur da karşısına...
Geriye dönüp baktığınızda neyi yapmasaydım dediniz?
Kimseyi haketmediği biçimde korumamak lazımmış. En sonunda da en çok koruduklarımdan darbeyi yedim. Ben sadece yönetici değil anne olduğumu zannettim abla olduğumu zannettim.
Çoğu isim kaybolup gitti mi sanki?
O kadroda Mete Çubukçu en başarılı isimlerden biriydi şimdi ntv’de. İsmini şu anda vermek istemiyorum ama kadın muhabirlerden birine haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Birbiriyle hiç geçinemeyen iki arkadaşım arasında seçim yapmaktan kaynaklanan bir şeydir.
Star'dan gidiş nasıl oldu?
Kimsenin arkasından konuşmadım. Ali Kırca’nın Amerika’ya gittiği bir dönemde dediler ki 33 kişi çıkartacaksınız işten. Kimi çıkartacaksın işten şöyle çıkardık kimi çıkartırsak iş bulabilir ya da eşi çalışıyordur düşünüp karar verdik. Hatta arkadaşlara dedim ki bırakıp gidelim. Tanığım vardı. Arkadaşlarım dediler ki kurtarabildiğini kurtar.
Çok sersem çok saçma dönemler yaşadık. Ali Kırca gittikten sonra Uzan bana kalır mısınız dedi. Eğer arkadaşlarım kalırsa kalırım dedim. Allah tarafından Can Ataklı geldi de Star’a bana yol göründü…
Bir diğer ağır eleştiriydi size… Tetikçilik yaptınız mı gerçekten?
Aslına ona bakarsan Sabah’tayken de oluyordu bunlar biz Ali’yle lisanı münasiple yapmaya çalışıyorduk bunu. Cem Uzan bile kabul etmişti. İşlerin çok sertleştiği dönemde ben 3 kez uzaklaştırıldım. Bilirdi ki ben bu kadar serti yapamayacağım. Onun istediklerini yerine getirirken bile haber kaygısıyla yapıyordum. Görevden alındım sonra yeniden göreve getirildim. Medyanın kendisini Ankara’dan uzakta tutabilmesi lazımdı tutamadı. Sadece haber sadece yayın yapmak gibi bir lüksünüz olamıyor maalesef.
MEHMET ALİ BİRAND'A BİTTER ÇİKOLATA TADI VERDİM
[PAGE]BİRAND’IN ÇALIŞMAYA ALIŞIK OLDUĞU İNSANLARDAN DEĞİLİM
Birand’la iki meslektaş iki akran gibi konuşabiliyoruz bunu başarıyor olmak iyi bir şey. Birand’ın bana karşı çok ciddi önyargıları vardı. O önyargıları aşamadı. Ben Birand’ın çalışmaya alışık olduğu insanlardan değilim.
Görevlerimden birinin birlikte çalıştığım anchor’a acı da olsa doğruları söylemek olduğunu düşünürüm. Bak Ali herkes seni alkışlayacak belki bir tek ben seni eleştiricem eğer bunu yapabileceksek yola çıkalım dedim öyle yola çıktık… Belki yıllar sonra dinlemek istemedi belki Ali Kırca olduğu için gerek görmedi.
BİTTER ÇİKOLATA GİBİ ACI GELDİM BEN BİRAND’A
Birand çalışma tarzı olarak benim kadar dikbaşlı, doğru söylemekten çekinmeyen biriyle hiç çalışmamış. Bitter çikolatalar gibi acı geldim ben ona. Zaman zaman akıllı bir profesör olarak yararlandı benden. Zaman zaman sinirlendi. Şu anda hani evleri ayırdıktan sonra daha sağlıklı ilişkiler kuran anlaşan kardeşler gibiyiz.
Kanal D Haber konusunda eleştiri çok yanlış olur şu anda. Ben Kanal D haber defterini kapattım umarım günlük haber bültenini de kapattım hakikaten bir daha yapmak istemiyorum. Bazı insanlar benim geri dönmeyi beklediğimi zannedebilir. Onların yaptığı işlerde terbiyesizlik etmemek adına eleştiriden çok uzak duruyorum.
Medya Mahallesi nasıl doğmuştu?
Önemi olmayan bir gerginlikti. Oğlum rahatsızlanmıştı, o süreçte belki kendimi ifade edemedim onun yanında bulunmam gerektiği konusunu. Sonra ben rahatsız oldum, anjiyo oldum. O zaman böyle bir program ister misin dedi. Memnuniyetle kabul ettim. İsmi formatı her şeyi tamamen bana ait.
Dedim ya düşünen ve sebep olanlardan Allah razı olsun diye…
EKREM DUMANLI’YI ÇAĞIRDIM DİYE SEYİRCİDEN OLDUM
Mahallenin ablası olarak size soralım hemen, medyayı gerçekten sindirdiler mi? Baykal’ın ağır suçlamalarından biri de buydu hükümete. Medya konuşamaz hale mi geldi?
Aslında Çiller döneminde Mesut Yılmaz döneminde de olmadı mı oldu ama ilk defa medya böylesine hedef alındı ve ilk defa neredeyse hükümet karşıtı gazeteciler hain ilan edildi hem siyasiler tarafından hem meslektaşları tarafından. Müthiş bir kamplaşma. Ve herkes birbirine laf çakma derdinde. O kadar büyük bir kutuplaşma yaşanıyor ki. Bunun tersi de söz konusu…
Örneğin geçenlerde Ekrem Dumanlı’yı mahalleye çağırdığım için beni bir daha izlemeyeceğini belirten izleyici maili aldım ben. O kadar kızmış ki bana… Yani her yerde kafalar karışık.
Medya mahallesinde neler değişti peki? Eski mahallerden bu yana ne değişti hayatınızda?
Mahalleyi bilmem de ben eski Ayşenur değilim çok yoruldum çok sıkıldım. Yaptığım işten öte Türkiye’den sıkıldım. Bu kadar aynı filmi seyrediyor olmaktan. Hep aynı şeyleri konuşuyor olmaktan. Beni fazla cesur bulduklarını söylüyorlar. Ben ise fazla ehlileştirilmiş, sesimin kısılmış olduğunu düşünüyorum.
Medyada bu kadar uzun süre geçirince herkesi yakından tanıyorsunuz biri bir şey söylediğinde aslında ne demek istediğini çok iyi anlıyorsunuz insanlar değişir mi demiyorum. Bütün bunlar da insanı üzüyor. Son süreçte bazı arkadaşlarım bile benden koptu ben onlardan koptum. Türkiye’deki fay hatları dostlukları da etkiliyor. Bazen televizyon izlememe gazete okumama ihtiyacı hissediyor insan. Çalkantılar yüzünden ama saat 19.00 itibarıyla böyleyim. Ama sabah saat 9’da başka bir ruh hali içindeyim. Jeneriği, yayındayız sesini duyduğum anda bambaşkayım. En azından şimdilik yapmak isteyerek gidiyorum.
Ana haberin içinde olmamak mı sizi bu kadar üzüyor? Onu mu özlüyorsunuz?
Yok. Hele şimdi asla ana habere dönmek istemem. Miş gibi mış gibi yapamayacağım. Bugün bu programı yapıyor olmam benim bu ruh halimin sonucu değildir. Benim kendi planladığım bir şeyin sonucu değildir. Ama düşünüp sebep olanlardan Allah razı olsun. Böyle bir zamanda kendimi ifade etme şansı verdiler.
Başörtülü bir kadıncağız bak bak televizyondaki kadın dedi. Dükkan sahibi bir adam beni sesimden tanıdı. Çok da ödüm patlıyor tanıyacaklar diye. Bunca yıl gölgenin serinliğinde yaşadıktan sonra gölgeden çıkmak çok da mutlu etmiyor.
Ecevit'in son yurtdışı gezisi... Hindistan. Can Dündar ile.
RAKİPLERİ MİRGÜN CABBAS VE RUŞEN ÇAKIR İÇİN NE DEDİ? EN BEĞENDİĞİ ANCHORMAN KİM?
[PAGE]Ntv’deki rakiplerinizi nasıl buluyorsunuz?
Onları hem çok beğeniyorum hem çok kıskanıyorum. Mirgün’ü tebrik ettim. Çok basit çok doğru bir formül. Taraf gazetesine verdikleri primi çok aşırı buluyordum.Kıskanıyorum 2 kişiler bir kere, konuk almadan götürüyorlar. Kadınlardan seyirci soru sormasını bekliyor görüş vermesini beklemiyor. Ntv CNN Türk'ten daha çok izleniyordu hala da öyle. Fark edilmeyi başardığımı söylüyorlar. Ezilmemek bence bu bile çok önemli. Benim avantajım da Mirgünlere göre kadın olmam biz kadınlar organizasyonu çok iyi yapıyoruz. Tek başınayım programda ancak prodüksiyondan rejiden destek alıyorum. Başta Hüseyin Tahmaz olmak üzere.
En başarılı bulduğunuz anchorman?
Dündar’la çalışmadım her ikisinin de artıları eksileri vardı. Ali sıcak bir gelişme olduğu zaman fevkalede başarılıdır prompterden okur gibi konuşabilir. Birand’ın sahada kopmamak gibi bir özelliği vardır. Gazeteciliği seviyor ve hala sahada. Dündar önemli bir başarıydı belli önyargıları olanların dışında izleyicinin beğenisini kazanmış bir televizyoncu.
EN İYİ ANCHORMAN ÜÇÜNÜN KARIŞIMINDAN ÇIKAR
Peki ya en başarılısı sizce? Yoksa Ali Kırca mı dersiniz yine?
Ali Kırca derim ama dememeyi tercih ediyorum. Ancak üçünün karışımından iyi bir anchorman çıkar.
CEM ÖĞRETİR MÜTHİŞ PERFORMANS SERGİLİYOR
Ali Kırca gel dese gider misiniz?
Yoo hayır. Görüşmüyoruz. Gel diyeceğini de zannetmem. Dese de ben gitmem. Bu arada Cem Öğretir’e dikkat çekelim. Çok ilginç bir performans sergiliyor. Çok dikkat edilmesi gereken bir performans. Türkçesi sesi çok iyi heyecan dozu iyi ama kontrollü.
En beğendiğiniz köşe yazarları?
Ertuğrul Özkök, Yılmaz Özdil, Cüneyt Ülsever, Ahmet Hakan, Ece Temelkuran, Melih Aşık ki bakılmadan geçilmemesi gereken biridir bence. Ruşen Çakır, Bekir Coşkun, Mehmet Tezkan… 2 saat içinde hızlı okumayla 30 köşe tanıyorum. Ve tabii Ahmet Hakan, son dönem medyasının en ilginç figürlerinden biri bence o.
EN BAŞARILI BULDUĞU YAYIN YÖNETMENİ KİM? HANGİ YAZARA TAHAMMÜL BİLE EDEMİYOR?
[PAGE]Hangi gazete sizce en iyisi?
Çocukluğumdan beri Hürriyet girer evimize. Ama ben en çok Milliyet’i beğeniyorum.
Yeni yayın dönemini mi?
Yo eskiden beri. Çok iyi senior muhabirleri var Milliyet’in… Devrim Sevimay, Nedim Şener, Tolga Şardan… Fikret Bila. Çok iyi yazarları var. Tayfun Devecioğlu’nun da dinamizm ve yeni bir yüz getireceğine inanıyorum.
Sizce bu kadrolarda değişiklik olur mu? Hani özellikle de yazar kadrosunda?
Ben Devecioğlu’nun yazar kadrosuna dokunacağını sanmıyorum. Doğru bir iş de olmaz zaten.
EMRE AKÖZ'Ü ÇOK RAHATSIZ EDİCİ BULUYORUM
Peki ya en kızdığınız, yazılarına tahammül edemediğiniz yazar?
Her gün okumuyorum ama tahammül sözcüğü doğru mudur bilmem… Emre Aköz ‘ün ben bugüne kadar programda yazısını da paylaşmadım ekrandan. Emre Aköz’ün hayata mesleğe bizlere kendisi gibi düşünmeyenlere o yüksek perdeden tavırları alaycılığı iticiliğini son derece rahatsız edici buluyorum. Emre Aköz çok başka bir figür, bulunduğu yerde kendisine mutluluklar dilerim. Ki Onun dışında benim için Şamil Tayyar, Ekrem Dumanlı bile okunulası yazarlardır.
EKOL YARATAN YAYIN YÖNETMENİ ZAFER MUTLU
Peki en başarılı bulduğunuz yayın yönetmeni?
Bu kadar yıldır Hürriyet’in başında olduğuna göre Ertuğrul Özkök başarılı olsa gerek. Ama benim söyleyeceğim isim Zafer Mutlu. Türkiye’de Zafer Mutlu’nun bir ekol yaratığını düşünüyorum. Onu çok ayrı bir yerde görüyorum. İz bırakmak fark yaratmak anlamında Zafer Mutlu çok ayrı bir yerde. Medya tarihi yazıldığında mutlaka ondan söz edeceklerdir.
Ya Bİrand’la Dündar’ın çekişmelerine ne diyorsunuz?
Birand’la Dündar’ın birbirlerini sevmedikleri çok açık. Nedenlerine de kimin haklı olduğuna da hiç girmek istemem ben mani olmayayım ağır topların altında ezilmeyeyim kenara çekileyim.
İnternet medyası için değerlendirmeleriniz nasıl? Medyanın geleceği sizce internette mi?
Bundan böyle kaynak göstererek internet medyasından da söz etmek istiyorum programda. Başka alanlarda kendini ifade edemeyip de internet medyasında yazan çok iyi kalemler var. Çiğdem Anad, Ragıp Duran. İnternet medyası bece kendini çok çabuk toparladı. Kendi stilini yarattı.
İnternethaber, gazeteciler com zaman zaman çok yanlış yaptığınızı düşünüyorum. Çeşitlilik çok iyi haber vermek, yakalamak açısından çok iyi, çok iyi yazarlarınız var… Her gün mutlaka açıyorum ve okuyorum. Ama ona bravo buna alkış bilmem ne subjektif değerlendirmeye girince buna katılmıyorum. Programa girmeden önce 15 dakikamı mutlaka internete ayırırım. Fakat şöyle bir sıkıntısı var internetin. Çok yanlış da yapılabiliyor. Kısıtlı elemanla çalışıldığı için. Haberleri ilk önce internetten okuyoruz. Bu nedenle mutlaka kaynağı ne diye bakarım. Yoksa benim gibi profesyoneller için felaket olabilir.
Hürriyet, gazete oku, internethaber, oda tv ve gazeteport sabah ilk baktığım internet siteleri. Çok çok vaktim varsa medyatava, süperpoligon.
KADIN OLDUĞUM İÇİN 2. ADAM MUAMELESİ GÖRDÜM
Medyada kadın olmak zor mu gerçekten? Zirveye tırmanmak için yöneticinin yatağından mı geçmek gerekiyor?
Yöneticinin yatağına girmiş ben çok kadın tanımıyorum ya benden sakladılar ya ben çok aptalım bu sarışınlar aptaldır gibi bir şehir efsanesi… Bunu erkek de yapıyordur yatmıyordur da ayaklarının altına yatıyordur. Uzun yıllar bana bakanlar siyasiler Ali Kırca’nın sekreteri muamelesi yaptı. 1. Adam olduğunuz halde 2 . adam muamelesi yapmak bu. Yılmaz Özdil de ekrana çıkmıyordu ama o hep birinci adamdı. Neden çünkü ben kadındım.
Peki en beğendiğiniz kadın köşe yazarları? Sizce zirveye en yakın kadın gazeteciler kimler?
Ece Temelkuran, Nuray Mert yazdıklarıyla kamuoyunu etkileyen kadınlar… Kadınlar daha çok vicdan sahibi. Vicdanlı yazılar yazıyorlar. Benim için vicdan çok önemli bir kriter. Yeni Şafak’taki Şefkatli Tuksal örneğin o kadar vicdanlı yazılar yazıyor ki…
DOĞAN GRUBUNA YAPILAN DA KORKU PLANININ PARÇASI
Ne kadar ana haberin dışında da kalsa tek tabanca hazırladığı programıyla sıcak haberin içinden medyanın nabzını tutan analizleri ve seçtiği yorumlarla güne bakmamızı sağlayan Ayşenur Arslan'la gündemi konuşmadan edemezdik.
Arslan'a Ergenekoncu dediler... 'Mustafa Balbay, Mehmet Haberal niye tutuklu' dediği için... 'Ben Cumhuriyet kadınıyım' diyor her fırsatta Ayşenur Arslan... Ve olup biteni de '1. Cumhuriyet'i tasfiye planı' olarak görüyor. 'Ulusalcılık bir suça dönüştürüldü ve başka suçlara eklemlendi. Onu da yapıştır, bunu da yapıştır. Aslında haksız yere eklenen insanlar aklanırken çeteciler de aklanacak belki, son derece yanlış bir şey yapıyorlar' diyor.
Korku iklimi yaratıldığını; hatta Doğan yayın grubuna yapılanın da bu korku planının bir parçası olduğunu söylüyor: 'Sus otur deniyor herkese. O dalganın seni yıkıp yutmasını istemiyorsan sus otur ya da bin o dalgaya yüksel..'
Peki Kürt açılımı, TSK'yı karıştıran ihbar mektupları derken Ergenekon'da dalgalar durdu mu, içeridekiler ne oldu? Ayşenur Arslan kendisine anlatılanlarla gelinen nokta arasındaki mesafeden Başbakan Erdoğan'ın bile rahatsız olduğunu bu yüzden de dalganın hızının kesildiğini düşünüyor.