31 Ekim 2012 Basın Özeti
Abone olİngiltere gazetelerinde Sandy fırtınasının bilançosu, Suriye'de isyancılarla Kürtler arasındaki çatışmalar, İsrail Savunma Bakanı Barak'ın açıklamaları ve büyük şirketlere vergi incelemesi.
Financial Times gazetesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzey doğu kıyılarında büyük yıkıma yol açan Sandy fırtınasının ekonomiye de ağır darbe vurduğunu yazıyor.
Gazeteye göre ABD ve Kanada'da en az 40 kişinin ölümüne neden olan fırtına milyarlarca dolarlık kayba yol açtı.
Sekiz milyon kişiyi elektriksiz bırakan Wall Street ve Manhattan'ın bazı bölgelerinde su baskınlarına neden olan fırtına yüzünden iki gündür kapalı olan New York borsasının bugün açılması planlanıyor.
Ancak Daily Telegraph'a göre New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, kentin tümüne elektrik verilmesinin en az üç, metronun tekrar çalışmaya başlamasının da dört gün alabileceğini açıkladı.
‘Fatura 45 milyar dolara çıkabilir’
Guardian ise fırtınanın Amerikan ekonomisine maliyetinin 45 milyar doları bulabileceğini, bu rakama zararın yanı sıra, iş kayıplarının da dahil olduğunu belirtiyor.
Sandy fırtınasının geçen yılki Irene kasırgasından daha büyük bir yıkıma yol açtığına dikkat çeken gazete, gerçek bilanço için iki hafta beklemek gerekeceğini ancak felaketin yılın son çeyreğinde, Amerikan ekonomisinin yakaladığı büyüme ivmesine sekte vurabileceğini kaydediyor.
Guardian felaketin 6 Kasım'da yapılacak başkanlık seçimlerine olası etkilerini de değerlendiriyor.
New York valisi Andrew Cuomo elektrik şebekesini çökerten ve tünellerin kapanmasına neden olan su baskınlarıyla ilgili olarak yeterince hazırlık yapılmadığını söylerken, Guardian Başkan Barack Obama'nın felakette gösterdiği performansın övgü aldığını aktarıyor.
Gazete, Obama'nın rakibi Cumhuriyetçi aday Mitt Romney'nin fırtına nedeniyle ara verdiği seçim gezilerine tekrar başlayarak risk aldığına dikkat çekiyor.
‘Kürtler ve Arap isyancılar çatışıyor’
Financial Times, Suriye'nin en büyük kenti Halep'te Arap isyancılarla Kürtler'in çatışmaya başladığını belirterek, 19 aylık iç savaşta yeni bir cephe açıldığını belirtiyor. Gazete, "Şimdiye kadar aralarında adı konulmamış bir barış mutabakatı bulunan iki grubun çatışması, Suriye toplumundaki bölünmüşlüğü ve silahlı muhalefetin halkı Esad Yönetimi'ne karşı birleştirme konusunda ne kadar zorlandığını gösteriyor" diyor.
Gazeteye göre, Hüseyin Cummo adlı bir Kürt siyasi eylemci, "Halep'in kuzeyindeki geniş bir alana yayılan çatışmaların kontrolden çıkması tehlikesi var. Çatışmalar, Suriye devrimini mahvedebilir. Herkes çok korkuyor ve sonuç felaket olabilir" diyor.
Haberde özetle şöyle deniyor:
"Rejime muhalif olmalarına karşın Suriye'nin 2 milyonluk Kürt nüfusu iç savaşın dışında kaldı ve Türkiye'ye çok yakın buldukları Arap isyancılara güvenmedi. PKK'nın Suriye Demokratik Birlik Partisi PYD ile yakın ilişkisi var. Beşar Esad'ın birçok Arap muhalifi, PYD'nin Suriye rejimiyle işbirliği yaptığına inanıyor."
"Buna rağmen Arap isyancılar ve Kürtler, geçen haftaya kadar Kuzey Suriye'de sınırları kontrol noktalarıyla belirlenen kendi bölgelerinde kaldılar ve aralarında kayda değer bir çatışma çıkmadı. Ancak Cuma günü Özgür Suriye Ordusu savaşçıları Halep'te kontrolleri altındaki alanı genişletmek için Kürtlerin denetimindeki Eşrefiye mahallesine girince durum değişti.
"Gerçekte ne olduğu konusunda farklı görüşler var. Ancak birçok kişi, Kürtlerin Özgür Suriye Ordusu'nun mahalledeki varlığını protesto etmesinden sonra çatışmaların başladığını söylüyor. Bunun üzerine Esad'a bağlı güçlerin bölgeyi bombaladığı belirtiliyor. Merkezi Londra'da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi adlı muhalif gruba göre mahalledeki çatışmalarda çoğu isyancı 30 kişi öldü."
"Siyasi eylemcilere göre, Özgür Suriye Ordusu, Halep'i Kürt bölgesi Arfin'e bağlayan yolda bazı Kürt sivilleri gözaltına aldı. Ahrar El Suriye tugayından bir komutan da, bazı askerlerinin Kürtler tarafından gözaltına alındığını söyledi. Şimdi, bazı Kürt sivillerin serbest bırakıldığı ve iki tarafın da tansiyonu düşürmeye çalıştığı belirtiliyor."
"Ahrar el Suriye, Kürtler'i Esad'a karşı verdikleri mücadelede "kardeşleri" olarak niteledi. Ancak isyancı gruplar arasında tam işbirliği sağlanamaması durumu tehlikeli bir hale getiriyor. Zira başka bir isyancı grup Kürt köyü Kastel Cando'ya saldırdı ve dün hala çatışmalar sürüyordu."
"Uluslararası Kriz Grubu'ndan Peter Harling'e göre, iki grup arasındaki ilişkilerin gergin olması ve bu kadar kaotik bir ortamda toprak mücadelesi verilmesi nedeniyle bir süredir çatışma çıkması zaten bekleniyordu. Özellikle de Türkiye sınırındaki stratejik bölgelerde denetimin Kürtlere geçmesinden sonra."
‘İran’ın nükleer silahı olursa Türkiye’nin de olur’
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Daily Telegraph gazetesine demecinde, İran'ın orta derecede zenginleştirilmiş uranyumu sivil amaçlı olarak kullanarak krizi sadece bir süre ertelediğini, diplomasinin ve yaptırımların sonuç vermeyeceğini ve Tahran'ın bir yıl içinde nükleer hedefleri nedeniyle hesap vermeye mecbur edileceğini söylüyor. Barak'a göre, Tahran'ın geri adım atmasının üç nedeni olabilir. Bunlardan biri Amerika'nın ya da İsrail'in saldırısını önlemek. Barak'a göre bu, krizin Amerikan başkanlık seçimleri öncesinde tırmanmasını engellemeye yönelik bir manevra da olabilir. Diğer neden ise Birleşmiş Milletler'e amacın elektrik enerjisi üretmek olduğu mesajını vermek.
Barak demecinde İran'ın nükleer silah üretmekte kararlı olduğunu, bu durumda Orta Doğu'da nükleer silahlanma yarışının başlayacağını, Suudi Arabistan’ın birkaç hafta, Türkiye'nin de birkaç yıl içinde nükleer güce dönüşeceğini söylüyor.
Ehud Barak, Times gazetesine demecinde de Suriye'nin kitle imha silahlarının Hizbullah'ın eline geçmesinden endişe ettiklerini, ancak savaşın İsrail için bir fırsata da dönüşebileceğini belirtiyor. Ehud Barak'a göre, Esad'ın devrilmesi durumunda İsrail'in varlığını tehdit eden Şii militarizm ağı da darbe alacak. Esad düşerse Hizbullah ve İran da zarar görecek.
Google ve Starbucks’a inceleme
Guardian gazetesi, İngiltere'de kazançlarıyla orantılı olarak çok az vergi ödedikleri ya da hiç vergi ödemedikleri için eleştirilen Google ve Starbucks hakkında meclis incelemesi başlatılacağını yazıyor. Bu şirketlerin yöneticilerinin bir parlamento komisyonuna ifade vereceği belirtiliyor. İlgili parlamento komisyonunun başkanı 'Onlara İngiltere'de neden doğru dürüst vergi ödemediklerini soracağız" dedi. İki şirket hiçbir yasayı ihlal etmediğini söylüyor. Ancak Gelir ve Vergi Dairesi ülkede faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin ödemeleri gerekenden sekiz milyar dolar daha az vergi ödediklerini tahmin ediyor.
Guardian gazetesinin araştırmasına göre, Asda, Google, Apple, Ikea, Starbucks ve Vodofone gibi şirketler İngiltere'de elde ettikleri büyük miktardaki kazançlarını çoğunlukla ana şirketlerine yönlendirerek çok az vergi ödüyor.
Gazeteye göre son dört yıl içinde dört büyük Amerikan şirketi Amazon, Facebook, Google ve Starbucks 3 milyar 100 milyon sterlinlik satış yaptı ancak sadece 30 milyon sterlin vergi ödedi. Apple 2 milyar sterlinlik satış yapmasına rağmen kazancını İrlanda'ya yönlendirdiği için yarım milyar sterlinlik vergiden kurtuldu. Starbucks hissedarlarına İngiltere'yi kârlı bir pazar olarak sunmasına karşın 3 yıldır zarar gösterip vergi ödemiyor.
Guardian yazarı Seumas Milne, ödenmemiş vergilerin açıkları geçtiğini belirterek "Seçkinleri vergi ödemeye zorlamak hem adalet ve zaruret meselesidir' diyor.