31 Ağustos İngiltere basın özeti
Abone olTimes, kardeşini PKK saldırısında kaybeden Yarbay Mehmet Alkan'ın cenaze töreninde söylediği sözleri ve sonrasındaki tartışmaları bugün sayfalarına taşımış. Gazeteye göre, "Türk ordusu Kürt sorunu konusunda Erdoğan'ı eleştirdi".
İngiliz Times gazetesi, kardeşini PKK saldırısında kaybeden Yarbay Mehmet Alkan'ın geçen hafta cenaze töreninde söylediği sözleri ve sonrasındaki tartışmaları bugün sayfalarına taşımış.
Times'ta yayımlanan Tom Coghlan ve Hannah Lucinda Smith imzalı haberi başlığı, "Türk ordusu aniden ve beklenmedik şekilde Kürt sorunu konusunda Erdoğan'ı eleştirdi" başlığını taşıyor.
Yarbay Mehmet Alkan, kaybettiği kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze töreninde şunları söylemişti:
"Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar 'çözüm' diyenler ne oldu da 'sonuna kadar savaş' diyor."
Yarbay, "Şehit olmak istiyorum" diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'a da şöyle yanıt vermişti:
"Sırça saraylarda 30 tane korumayla gezip zırhlı arabalara binip de 'Şehit olmak istiyorum' diye bir şey yok."
Times, Yarbay Alkan'ın bu sözlerini "yas dolu bir feveran" olarak nitelendiriyor. Son dönemde, çatışmalarda hayatını kaybeden askerlerin cezane törenlerinde, halkın bakanlara tepki gösterdiğini aktarıyor.
Haberden bazı satırlar şöyle:
"Ordunun Yarbay Alkan hakkında soruşturma açtığının bildirilmesinin ardından internet üzerinde bir imza kampanyası başlatıldı. 150 binden fazla kişi kampanyaya destek vererek Yarbayı savundu. Erdoğan hükümetinin yanıtı ise medyadan, askerlerin cenaze törenlerinde yakınlarını kaybeden ailelerin protestolarını haberleştirmemelerini istemek oldu. Yerel kaynaklara göre böylece 'kötü reklamdan ve oy kaybından kaçınılması' amaçlandı.
Times, daha önce de hayatını kaybeden bir komiserin cenaze töreninde "İnanıyoruz ki şehadet makamına ulaşmış olan bu şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sosyal medyada eleştirildiğini belirtiyor.
Haberde dikkat çekilen bir nokta da, Türkiye'de kamuoyunun giderek, PKK ile çatışmalarda hayatını kaybeden askerlerin sosyal çevrelerine daha fazla odaklandığı. "Yaşamını yitirenlerin çoğu, askerlik görevlerini yapmış sayılmaları için gereken 18 bin lirayı ödeyemeyecek olan, ülkenin fakir bölgelerinden kişiler" diyor Times...
Gazeteye konuşan Ankara Strateji Enstitüsü Güvenlik Uzmanı ve sosyoloji profesörü Halil İbrahim Bahar ise şu yorumu yapmış:
"İnsanlar, ölüme giden askerlerin, gerçekten düşmanla savaşta olup olmadıklarını sorguluyor. 'Yoksa onlar siyasi bir oyunun parçası mı diye düşünüyorlar? Çoğu kişi yaşananları, onların ölümünü lekeleyen siyasi bir oyun olarak görüyor."
Times'taki haber, adı açıklanmayan bir hükümet sözcüsünün dün yaptığı açıklama ile noktalanmış:
"PKK'ya yönelik askeri girişimler, çok sayıda sivili öldürüp, kadınları ve çocukları canlı kalkan olarak kullanan bir saldırgana karşı verilen savunmaya yönelik bir yanıtı temsil etmektedir. Bizim pozisyonumuz net: İnsanların yaşamlarını korumak için PKK'dan yeniden ateşkes ilan etmesini, Türkiye'den çekilmesini ve silahsızlanmasını bekliyoruz."
Büyükelçi Bilgiç: DEAŞ küresel bir sorun
Aralarında İngiltere'de ana muhalefetteki İşçi Partisi'nden üç milletvekilinin de bulunduğu 13 kişi geçen hafta Guardian gazetesine bir mektup göndermiş ve İngiliz hükümetinin Suriye'de hava saldırılarını genişletmeye yönelik planlarını eleştirmişti. Mektubu kaleme alanlar "Batı'nın bombaları Suriye'de IŞİD'i durdurmayacak" demişlerdi.
Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç mektupla ilgili olarak Guardian'a bir açıklama göndermiş. Bilgiç öncelikle, geçen haftaki mektupta dile getirilenin aksine, IŞİD/DEAŞ'in Suruç'ta düzenlediği saldırının Kürtlere değil Türkiye'ye ve Türk vatandaşlarına yönelik olduğunu belirtiyor.
Büyükelçi Bilgiç, Suruç'ta hayatını kaybedenlerin tümünün Kürt asıllı olmadığını; DEAŞ'ın halihazırda sadece Türkiye ya da diğer bölge ülkeleri için değil, Avrupa ve dünya için de doğrudan tehdit oluşturduğunu vurguluyor.
Bilgiç'in mektubundan diğer satırlar şöyle:
"DEAŞ küresel bir sorundur ve uluslararası toplum bu tehditle mücadele için hep birlikte gereken tüm önlemleri almalıdır. Bunda başarısız olunması, radikalleşme salgınından ve bunun yansımalarından etkilenme riskini de beraberinde getirir. DEAŞ'ın Orta Doğu'da kontrol ettiği bölgelerden coğrafi olarak uzak olmak, bu tehdidin azaltılmasına yardımcı olmaz. Türkiye üzerine düşeni yaparak tüm bu sorunların çözümünü müttefikleri ile birlikte aktif ve kapsamlı bir şekilde tartışmaktadır."
Mısır'dan İngiliz büyükelçiye tepki
Independent gazetesi, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın İngiltere'nin Kahire Büyükelçisi John Casson'ı bakanlığa çağırmasını ve açıklama istemesini ilk sayfasından duyuruyor.
Casson Cumartesi günü yaptığı açıklamada El Cezire televizyonunun üç çalışanının üçer yıl ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmalarının "kendisini dehşete düşürdüğünü ve kaygılandırdığını" söylemişti.
Independent ise Mısırlı yetkililerin Casson'a, "Bu sözlerin diplomatik normlar ve uygulamalarla örtüşmediğini" söylediklerini aktarıyor.
Mısır asıllı Kanada vatandaşı Muhammed Fethi, Avustralya vatandaşı Peter Greste ve Mısır vatandaşı Bahir Muhammed; "kamu güvenliğini tehdit edecek yanıltıcı yayın yapmaktan ve terör örgütlerine destek vermekten" suçlu bulunmuşlardı.
Üç gazeteci cezaevinde 411 gün geçirdikten sonra Şubat ayında, yeniden yargılanmak üzere kefaletle serbest bırakılmış, Peter Greste sınırdışı edilerek ülkesi Avustralya'ya gönderilmişti.
Blair, Kaddafi'yi kurtarmaya mı çalıştı?
Times gazetesinin bugünklü manşeti ise "Blair, Kaddafi'yi kurtarmaya yönelik gizli girişimi nedeniyle soruşturmayla yüz yüze".
Gazeteye konuşan bazı milletvekilleri, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in, müttefiklerin Libya'yı bombalaması öncesi neden Muammer Kaddafi'yi kurtarmaya çalıştığına yönelik iddialar ile ilgili olarak parlamentoyu bilgilendirmesi gerektiğini söylüyor.
Söz konusu iddialar, İngiltere'de 10 Eylül'de piyasaya çıkacak "Cameron at 10" (Başbakanlık konutunda Cameron) adli kitapta yer alıyor. Kitap, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın görevdeki ilk beş yılını konu alıyor.
Kitaptaki iddialara bakılırsa, Blair 2011'de Libya'ya yönelik askeri harekat sürerken Cameron'ın ofisini aramış. "Kaddafi'ye yakın kilit önemde bir kişinin" kendisiyle temasa geçtiğini ve dönemin Libya liderinin "anlaşmaya varmak istediğini" söylemiş. Başbakan Cameron ise Libya liderinin imdadına yetişir görünmek istemediğinden Blair'e kulak asmamış.
Times'a konuşan iktidardaki Muhafazakar Parti'nin milletvekillerinden Daniel Kawczynski, Blair'i "kirli ve sorumsuzca" bir yaklaşım sergilemekle suçluyor.
Kawczynski gibi Avam Kamarası Dış İlişkiler Komisyonu üyesi olan Nadhim Zahawi ise eski başbakanı komisyonda ifade vermeye zormaları gerektiği görüşünde.
Söz konusu komisyon halen İngiltere'nin Libya'daki askeri operasyonunu soruşturuyor.