31 Ağustos Basın Özeti
Abone olİngiltere basının sayfalarında Suriye'deki gelişmeler öne çıkarken Economist dergisinin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın liderlediğinin irdelediği analiz dikkat çekiyor.
Suriye'deki gelişmeler İngiliz basının sayfalarında geniş yer
bulurken Economist dergisinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
liderliğinin irdelendiği bir analiz öne çıkıyor.
Haftalık Economist dergisinde “Erdoğan’ın ters tepen hırsı” başlığıyla yayımlanan analizde, Başbakan Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı olmaya fazla odakladığı’ ve ‘otoriter eğiliminin giderek arttığı’ yazıyor.
Dergi, Erdoğan için “Türkiye’nin Atatürk’ün ölümünden sonraki en etkileyici lideri” yorumunu yaparken Erdoğan’ın liderliği döneminde Türkiye’nin ekonomik durgunluk ve siyasi tıkanıklıktan çıktığını, bölge için de ‘esin kaynağı’ olduğunu ifade ediyor.
Erdoğan’ın 2011 seçimlerinde üçüncü defa seçilmesinin şaşırtıcı olmadığı belirtilen makalede, Başbakan’ın son döneminde, ‘kanser olduğu iddiaları, Gülen cemaati ile anlaşmazlıklar, tırmanan Kürt sorunu ve Suriye’deki savaş’ nedeniyle zorlandığını yazıyor.
Erdoğan için “Otoriter eğilimi giderek arttı” ifadesini
kullanan dergiye göre bu, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı
döneminin sona ereceği 2014 yılında cumhurbaşkanı seçilme hırsından
kaynaklanabiliyor olabilir.
Yeni anayasa oluşturma sürecinin de tıkandığına dikkat çeken analiz şöyle devam ediyor:
“Erdoğan’ın hırsının, yeni demokratik anayasa oluşturma sürecini baltaladığı söyleniyor. Meclis komitesinin anayasa taslağı hazırlaması gerekiyordu ancak bu başarısız oluyor gibi görünüyor.”
“Birçokları, Erdoğan’ın başbakanlıktan sonra cumhurbaşkanı olabilmek için AK Parti tarafından cumhurbaşkanlığı konumunun gücünü arttıracak bir proje hazırlanmasını istediğinden şüpheleniyor. Mecliste üçte iki çoğunluğa sahip olamadığı için yeni bir anayasanın referandumdan geçmesi gerekiyor.”
Dergi analizi şu sözlerle sonlandırıyor:
“Son anketlere göre Türklerin yalnızca yüzde 17’si Avrupa Birliği üyesi olabileceklerine inanıyor. Birçokları ülkelerinin bölgesel bir savaşa saplanmasından korkuyor. Erdoğan, kamuoyunun havasını koklamakta ustadır fakat popülaritesi giderek azalıyor. Önceliğinin, cumhurbaşkanı olma hırsından çok, tüm Türk vatandaşlarını destekleyecek bir anayasa ile evini düzene sokmak olmalıdır.”
'Suriye bataklığından çıkmak için en iyi şans'
Suriye’deki gelişmeler ve bölge ülkelerinin atacağı adımlar da İngiliz gazetelerinin sayfalarında.
Guardian gazetesinde Wadah Khanfar imzasını taşıyan bir yorumda Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Suriye’deki krizin çözümüne yönelik sunduğu ‘Arap-İran-Türkiye’ diyaloğu önerisi değerlendiriliyor.
“Suriye batağından çıkmak için en iyi şans” olabilir başlıklı yazıda, öneriye Türkiye ve İran’ın sıcak baktığı belirtiliyor.
El Cezire televizyon kanalının eski genel yayın yönetmeni olan yazar İran için şu ifadeleri kullanıyor:
“İran, Esad rejiminin çökmesinin an meselesi olduğunu görüyor. Esad’a sınırsız destek olmanın felaket olacağını fark etmesi, Tahran’ın Suriye bataklığından çıkış yolu aramasına yol açtı.”
Suriye krizinin Türkiye’nin ulusal güvenliğine de zarar vermeye başladığı belirtilen yorum yazısı şöyle devam ediyor:
“Türkiye, Suriye sınırına yakın bölgelerde Kürtlerin düşmanca eylemlerinin tırmanmasıyla Suriye krizinin ulusal güvenliğine zarar vermeye başladığını fark ediyor. Yalnızca bu değil. Yumuşak bir geçiş süreci için İran ve Arap devletleriyle anlaşma sağlanmazsa Esad rejiminin çökmesi, büyük bir ekonomik ve güvenlik yüküne neden olur.”
Yazar, ortak korkunun çıkarları korumak adına müttefik orduların desteklenerek Suriye’nin bölgesel bir temsili savaş alanına dönüşeceği olduğunu belirtiyor.
Makaleyi kaleme alan Wadah Khanfar, Suudi Arabistan ve Katar’ın da İran’ın dâhil olacağı bölgesel bir anlaşmaya destek çıkacakları görüşünde.
Yazar yazısının şu cümleyle sonlandırıyor:
“Her şeyin ötesinde, İran dağılmakta olan bir rejime destek olarak yaptığı stratejik hatayı düzelmek için bunun son şansı olduğunun farkına varmalı.”
'Mülteci yükü Türkiye'nin omuzlarında'
Suriye’deki krizin beraberinde getirdiği mülteci sorunu Financial Times gazetesinde irdeleniyor.
Suriye’nin komşularındaki mültecilerin durumunu yazan gazete, 50 bin mültecinin bulunduğu Lübnan’ın, Şam rejimini destekleyenler ve karşı çıkanların arasındaki gerginlikten endişelendiğini belirtiyor.
Gazeteye göre, Lübnan’ın her hangi bir grubun provoke edilmemesi için sınırları dâhilinde mülteci kampı kurulmasını istememesi yükü daha çok Ürdün ve Türkiye’nin omuzlarına bindiriyor.
Türkiye’de yaklaşık 80 bin Suriyelinin barındığı hatırlatılan yazı şöyle devam ediyor:
“Hükümet yalanlasa da, yerel halk ve mülteciler arasında gerginlik yaşanıyor. Türkiye’nin güneyinde yaşan bir kısım Beşar Esad’a desteklerini açıkça dile getiriyor. Ekonomik bağların kopmasından şikâyet ediyor.”
Haberde, kampların mülteciden çok savaşçıya ev sahipliği yapacağı endişesinin de gündeme gelirken şu ifadeler kullanılıyor:
“Birçok uzman ve Türk Kürt militanların artan şiddetini Suriye’nin cevabı olarak görüyor.”
'Uçuşa yasak bölge ilan edilsin'
Economist dergisi Suriye’deki gelişmeleri değerlendirdiği haberinde Türkiye’nin Suriye içinde ‘güvenli bölge oluşturulması’ önerisinin bölgede gerginliğe sebep olabileceğine dikkat çekiyor.
Tampon bölge veya güvenli bölge oluşturulması durumunda bu bölgenin ‘Esad’ın savaş uçakları ve tanklarından’ da korunması gerekeceğini belirten dergi, “Uçuşa yasak bölge ilan edilmeliydi” diyor.
Esad’ın tampon bölge kurulmasının işlevsel olmayacağı yönündeki açıklamalarına atıfta bulunulan haberde, “BM Güvenlik Konseyi’nin yetki vermediği ve Batı’nın bölgede riskli bir askeri adıma yanaşmadığı mevcut durumda Esad muhtemelen haklı, en azından şimdilik. Dolayısıyla kan dökülmeye devam edecek ve bu çıkmaz daha sürecek gibi görünüyor.”