30 yılık terör sorunu iki günde bitmez
Abone olBozdağ, Terör Örgütü PKK’nın süreç vererek tehditleri savurması hakkında değerlendirmede bulundu
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Terör Örgütü
PKK’nın süreç vererek tehditleri savurması hakkında değerlendirmede
bulundu.
Çözüm Süreci konusunda tarih vererek konuşmanın doğru bir yaklaşım
olmadığını belirten Bozdağ, “Tarih vermeleri, ikna etme çabası
gibi. Yürüyen bir süreç var. Herkesin hassas olması lazım. Sürecin
bir takvimi yok. Zaman alacak.” dedi.
Bozdağ, Habertürk’de yayınlanan Başkent Gündemi programında
gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Bozdağ, programda Çözüm Süreci’ne ilişkin de görüşlerini dile
getirdi. “Sürecin bir takvimi yok. Zaman alacak.”
diyen Bozdağ, Türkiye’nin 30 yıldır mücadele ettiği bir sorunu iki
günde ortadan kaldırmak gibi bir durumun olmasına ihtimal
vermedi.
Kandilin açıklamalarını, doğru açıklama olarak görmediğini
vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu: “Bu konularda tarih vererek
konuşmak doğru bir yaklaşım değil. Tarih vermeleri, ikna verme
çabası gibi. Yürüyen bir süreç var. Herkesin hassas olması lazım.
Oradan açıklamalar yapıldığı zaman bu sürecin sağlıklı gidip
gitmediğine bakmak lazım. Süreç zaten kendi içinde birçok kesimi
ikna edecektir. Süreçte, silahların konuşmadığı bir döneme girildi.
Akil insanlar insanlarımızın talebini aldı, iyi oldu. Türkiye
topraklarını terör örgütü mensupları devam ediyor. Ama hepsi çıkmış
değil. Bu da önemli. Yüzde 20 oranlarında bir çıkış var. Bu çıkışın
tam olması lazım. Onun şu ana kadar gelinen noktaya baktığımızda
arzu edilen noktada olmadığı ortada. Türkiye topraklarının terör
örgütü üyelerinin terk etmesi son derece önemlidir. Bunun bir zaman
alacağı muhakkak. Şu ana kadar, ’Çekilme tamamlandı, bitti’ gibi
çok açıklamalar oldu. Başbakan’ın dediği gibi; sonucu ortaya
koydular. Terör örgütünün Türkiye toprakların terk etmesi
noktasında beklentilerimiz gerçekleşmedi. BDP’lilerin söyledikleri
gibi değil, rakamlar.”
“DEMOKRATİKLEŞME KONULARINDA ATMAMIZ GEREKEN ADIMLARI
ATARIZ”
Hükümetin demokratikleşme konularında samimi olduğunu dile
getiren Bozdağ, “BDP ile de görüşmeler yapılıyor. Bizim ne
yaptıklarımızdan, kısmi de olsa haberdar olduklarını tahmin
ediyorum. Bunun dışında, ‘Bu olmazsa bunu yapacağız, şunu
yapacağız.’ demek doğru yaklaşım değil. Bu tür açıklamalar, bizim
yaklaşımlarımızı olumlu etkilemediğini ifade etmeliyim.
Demokratikleşme gibi konularda biz atmamız gereken adımları atarız.
Biz, bunları doğru olduğu için yapıyoruz. Biz, bu adımları, dün de
attık, bu günde atarız. Olmazsa da atarız. Çünkü milletin
yararınadır. Örgüt, başka şeyler yaparsa, elbette hukukun içinde
kalarak devlet gereken cevabı verir. Vatandaşın can güvenliğini
sağlamak, devletin birinci vazifesidir. Vatandaşımızın can ve mal
güvenliğini korumak konusunda, ayaktayız. İşimiz o bizim. Biz,
bundan vazgeçmedik. Terör örgütü, böyle yaparsa ne yaparsınız
tartışmalarını da, doğru bulmadığımı ifade ediyorum.” diye
konuştu.
“SURİYE’DE İLKESEL BİR TUTUM SERGİLENMELİ”
Suriye’de yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde de bulunan
Bozdağ, Ülkelerin Suriye politikasında attıkları adımları, kendi
çıkarları etrafında değerlendirmek gerektiğine dikkat çekti. Bir
yerde insanların öldürülürken, orada ilkesel bir tutum sergilenmesi
gerektiğini ifade eden Bozdağ, “Suriye konusunda, insanları yaşatma
eksenli bir bakış açısı ortaya koymak gerekiyor. Geçmişte Kosova ve
Bosna’da benzer durumlar oldu, BM’nin güvenli bölge ilan ettiği
alanlarda, 10 bin Boşnak kardeşimiz katliama maruz kaldı. Onun için
bizim buradaki amacımız, insanımızı yaşatmak olmalı. Siyasal çıkar,
hesapları yapıldığında sonuçlar acı oluyor. İnsanların öldüğü
noktada, taktiksel davranmak yerine, insanı yaşatma ideali
çerçevesinde yaşatmak gerekiyor.” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN MEZHEPSEL BİR DURUŞU YOK”
Türkiye’nin Suriye’deki politikasını da, “Suriye’deki
olaylara, İnsanı yaşatma noktasından bakıyoruz.” şeklinde özetleyen
Bozdağ, hükümetin mezhepsel bir bakış açısına sahip olmadığını da
vurguladı. Bozdağ konuşmasında, Suriye’de taraf olan Hizbullah
örgütünün yaptığı açıklamalar ve Esad rejime verdiği desteğe
ilişkin de açıklamalarda bulundu. “İnsanları öldürmenin, asla dini
bir gerekçesi olamaz.” diyen Bozdağ, “Kardeşin kardeşi öldürmesini
doğru gören anlayışı haklı görmek doğru değil. Dinlerde yaşatma
kuralını ele alır. İslam’da hangi din ve ırktan olursa olsun
öldürmemeyi emrediyor. Böylesi hadiseleri, dini bir takım akımlarla
açıklamak yanlıştır.” ifadelerini kullandı.
“28 ŞUBAT DA SUÇ İŞLEYENLER VARSA
YARGILANMALIDIR”
Bozdağ programda, yargılamasına bugün başlanılan 28 Şubat
soruşturmasına ilişkin de görüşlerini açıkladı. Bozdağ,
açıklamalarında soruşturmanın genişletilmesi ve suçluların mahkeme
karşısına çıkarılması gerektiğini söyledi.
Yargının önüne gelen davayı, maddi gerçekle sonuçlandırdığına
dikkat çeken Bozdağ, “Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı. Konu
mahkemeye intikal etti. Şüpheliler, sanık durumunda. Mahkeme,
soruşturmayı genişletme yönünde kararlar alabilir. Bizim, dileğimiz
maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç işleyenler varsa, mahkemenin
karar vermesidir.” dedi.
“RUHBAN OKULU KONUSU SİYASİ BİR KONUDUR”
Bozdağ konuşmasında, demokratikleşme paketi ile ilgili de
değerlendirmelerde bulundu. Paketteki Ruhban Okulu ile ilgili
çalışmanın hatırlatılması üzerine, Bozdağ, şöyle konuştu: “Ruhban
okulu konusu siyasi bir konudur. Türkiye’nin gündeminde tartışılmış
bir konudur. Türkiye’nin bir sorunu yok. Biz gayrimüslim
vatandaşların ihtiyaçlarını karşılanmasında önemli adımlar attık.
Yunanistan da yaşayan Müslümanların ise sorunları söz konusu. Lozan
anlaşmasından doğan, müftünün Müslümanlarca atanması hususu vardı.
Ama, Batı Trakya'da camilere hem bakım yapılamıyor, hem müftüler
atanamıyorlar. Şimdi, imamların atanması ile ilgili de bir kanun
çıktı. Müftülerin atanmasını bir komisyon gerçekleştiriyor.
Lozan’ın teminat altına aldığı bir hususta, AB üyesi ülkenin attığı
durum bu. Türklerin haklarında bir düşüş var. Vakıf mallarında
önemli sıkıntı var. Bu konu, bu açıdan siyasi bir konu. Bunları,
göz önünde bulundurmak lazım. Onlar atmıyor diye de biz adım
atmazsak, doğru olmaz, diye bir görüş de var. Türkiye doğru olduğu
adımları bundan sonra da atacaktır. Ama bundan sonraki süreçte
oradaki Müslümanları da gözardı edemeyiz.”
“TÜRKİYE ALEVİLİK SORUNUNU TAŞIMAYA DEVAM
ETMEMELİ”
Çalışma kapsamında, Alevilikle ilgili düzenlemelere de
değinen Bozdağ, “Türkiye bu sorunu taşımaya devam etmemeli.”
dedi.
Alevilerin haklarının düzenlemesi için, 1925 yılında
çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile ilgili Türkiye’de sağlıklı
bir tartışmanın yaşanması gerektiğinin de altını çizen Bozdağ,
şöyle devam etti: "Dedelik, Çelebilik, Müritlik, Seyitlik, Babalık
gibi alevi kardeşlerimizin kullandığı ne kadar sıfat varsa, kanun
yasaklıyor. Bunlara hizmet verilmesini de yasaklıyor. Hizmet
verenlere, hapis ve para cezası veriliyor. Daha önce ifade ettim,
Tekke ve Zaviyeler Kanunu üzerinde tartışmayı Türkiye’nin sağlıklı
bir şekilde sürdürmesi gerekiyor. Bir yandan bu kanun diyor ki,
‘Dedelik yasaktır.’ Öte yandan ‘Maaş verilsin. ’deniliyor.
Verilmesi lazım. Bu kanun doğru yanlış, tartışması ayrı. Bu kanun
burada dururken, maaş gene de verilebilir. Nasıl yaparsınız başka
isim altında yaparsınız. Ben bunu konuşuyorum. Çalıştaylarda da bu
konuyu konuşuyoruz. Bu kanunu konuşma konusunda ortak yaklaşım yok.
Önerilen şey: Dedenin başka bir isim altında nitelendirilerek, ona
bir imkan sağlanması yönünde ki, esasında Aleviliğin özüne gibi bir
müdahale gibi geliyor bana. Çünkü siz adını değiştiriyorsunuz.
Dedenin adını değişmeden versek kötü mü olur? İyi olur. Ama bu
noktada, Tekke ve Zaviyeler Kanununu değiştirilmesinde bir ittifak
yok. Dedelik Yasak mı Yasak. Varlar mı? Varlar. Dedelik yok oldu
mu? Hayır. Tarikatlar yasaklandı mı? Hayır. Açık olmayan türbe var
mı? Bu kanunu tartışmaktan korkmamamız lazım. Bu kanunu görmeden,
adım atmamız eksik adım gibi geliyor. Adımlar atılmaz mı atılır.
Başka formüller bulmak lazım. Başka formüller bulmak yerine,
değerlendirme yapıp adım atmaktan kimseye zarar vermez."