30 Mart kibrin referandumu olacak!
Abone olZamaan gazetesi yazarı Taner Yıldız'a cevap niteliğinde yazı yazdı.
Zamana si yazarı Bülent Korucu AK Parti iktidarını ANAP iktidarı
ile karşılaştıran bir yazı kaleme aldı bugün köşesinde. ANAP
iktidarını yerel seçimlerde sallayan seçmenin bugün de aynısını
yapabileceğini anlatan yazar, o zamanlarda seçmene yapılan "biz
yoksak siz de yoksunuz" tehditinin bugün de yapıldığının altını
çizdi.
Zaman yazarına göre 30 Mart'ta kibir oylanacak...
ANAP ŞOK YENİLGİYLE
IRGALANMIŞTI
30 Mart seçimleri eşine az rastlanır bir atmosferde gerçekleşiyor.
89 seçimleriyle kıyaslayanlar yanılıyor.Evet o seçimin sonuçları
müthiş sürprizler barındırıyordu ama öncesinde yaşananlar rutindi.
İstanbul’da Bedrettin Dalan, Ankara’da Mehmet Altınsoy ve İzmir’de
Burhan Özfatura beklenmedik şekilde kaybetmişti. Güçlü ANAP, şok
yenilgiyle ırgalanmıştı. Rahmetli Turgut Özal’ın deyimiyle ANAP
iktidarı ülkeyi dönüştürmüştü.
REFAH SEVİYESİ
YÜKSELMİŞTİ
Mahallede birkaç tane bulunan ve yıllarca sıra beklenen telefon,
bir anda her eve girmişti. Kara ve demiryolları ıslah edilmiş, tek
kanallı ve sınırlı yayın yapan siyah-beyaz televizyonun yerini çağı
yakalamış bir TRT almıştı. Ekonomi dünyaya açılmış, refah seviyesi
yükselmişti. Babam, 79 yılında parasını ödediği arabayı alabilmek
için bir yıl beklemişti. Aldığımız nihayetinde Murat 131 idi.
Otomobil almak kolaylaşmış, yabancı markalar yollarda boy
göstermeye başlamıştı. Yerel yönetimler de şehirlerin çehresini
değiştirmişti.
SEÇMEN YEREL SEÇİMLERDE CİDDİ İKAZLARDA
BULUNUYORDU
Ancak ANAP önemli ölçüde imaj kaybına uğruyordu. Semra Özal ve
etrafındaki papatyalardan sonra, Zeynep Özal’a hediye edilen Jaguar
otomobil bardağı taşıran damla olmuştu. Genel seçimlerde istikrara
oynayıp ANAP’ı tekrar tek başına iktidara getiren seçmen, yerel
seçimlerde ciddi bir ikazda bulunuyordu. Oy oranı 21,75’e düşüyor
ve üç büyük şehir kaybediliyordu. O seçimlerden zihinlere kazınan
ise Bedrettin Dalan’ın seçmeni tehdit eden ilanlarıydı.
“Başka partiden belediye başkanı seçerseniz eli kolu bağlı
oturur, hiç hizmet alamazsınız.” diyordu.
BÜLENT ARINÇ DA AYNI ŞEYİ
YAPIYOR
Şimdi benzer tablolar yaşıyoruz. Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç, “biz gidersek üç ay sonra maaş alamaz hale
gelirsiniz” çıkışını cemaatleri tehdit ederek sürdürdü:
“Bu hükümet varsa, o cemaat de, o cemaatler de var
olacaktır. Bu hükümet olmazsa, o cemaat de bütün cemaatler de yok
olacaktır.”
İSNAT ETTİĞİN ŞEY O KİŞİDE YOKSA SANA
DÖNER
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, daha ileri giderek
şunları söylüyor: “Bu yapı, son 11 yılda güçlendi ve bu
noktaya geldi. Bunu biz yarattık. İyi niyeti bu kadar suistimal
edebileceklerini düşünememekle hata etmişiz.” Ben olsam
tövbe ederim ama bazılarının yaptığı gibi küfür ya da şirk
isnadında bulunacak değilim. İmanımı sokakta bulmadım;
Peygamberimiz’in (sas) beyanı çok açık: ‘İsnat ettiğin şey o kişide
yoksa sana döner.’ Ancak kibirli ve egosantrik bir yaklaşım
olduğunu izninizle söyleyeceğim.
YAPTIKLARINI ACI TEBESSÜMLE
GEÇİŞTİRİYORUM
AK Parti’de ve destekçisi medyada lejyonerler var. Bu paralı
askerlerden bir kısmı ile beraber çalışmıştık. Dolar bazında beş-on
muhabir maaşı alarak her fikrin savunuculuğunu yaparlar. Onlara
yaptıklarını yakıştırıyor ve acı tebessümle geçiştiriyorum. Ama
dindarlıkları müsellem hatta bazı camialara mensup insanların bu
pervasızlığını hayret ve esefle izliyorum. Taner Yıldız da onlardan
biri. İspat edemediği şeyleri tekrarlayıp duruyor. “Üç yıldan beri
siz uzun adamın ölümüne dua ediyorsunuz.” sözünün kaynağını hâlâ
gösteremedi. Kim, nerede, ne zaman yapmış? Cevap yok. Birileri
Suudi Arabistan’daki okul diyecek oldu, orada Camia’nın okulunun
olmadığı ortaya çıktı.
NASIL BİR BASKI
ORTAMI?
Dün Vatan’a söyledikleri içinde daha uçuk şeyler var. Bakan
Yıldız, “Cemaat, himmet adı altında insanlarımızdan para toplarken,
o toplantılarda, o ildeki bazı polis müdürlerinin, savcıların da
hazır bulunduğunu öğrendik. Düşünebiliyor musunuz, nasıl bir baskı
ortamı? Ne işi var o polislerin, yargı mensuplarının ya da başka
devlet görevlilerinin orada?” şeklinde konuşuyor. Başbakan Tayyip
Erdoğan’ın, evinde para kasası çıkan bakan çocukları için söylediği
gibi ‘Müddei iddiasını ispatla yükümlüdür.’ Evinde milyon dolar
çıkan adama gösterdiğiniz duyarlılığı başkalarından niye
sakınıyorsunuz? Hangi şehir, hangi emniyet müdürü, hangi savcı?..
Neden isim vermiyorsunuz? Eskiden Ergenekoncular böyle yapardı.
‘Filan tarikat şöyle şöyle yapıyor’ der ispatla yükümlü olmazdı. O
mesnetsiz iftiralar üzerinden zulüm yapılır, kendinizi aklayana
kadar ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelirdi. Ergenekoncuları
salıverdiniz, üstüne bir de benzemek zorunda mısınız?
30 Mart bu tavrın, bu kibrin oylanacağı bir referandum
olacak.