30 Eylül 2011 Basın Özeti
Abone olTürkiye BM kararı olmasa bile Suriye'ye yaptırımda kararlı ve İsrail işgalinin Filistin'e ekonomik maliyeti.
Guardian, BM Güvenlik Konseyi Suriye'ye yönelik
yaptırım tehdidinden geri adım atarken, Türkiye'nin kendisinin tek
başına Şam'a yaptırım uygulamaya kararlı olduğunu yazıyor bu
sabah.
Martin Chulov imzalı habere göre, Başbakan Erdoğan'ın ekim ayının ilk günlerinde Suriye'den kaçanların barındığı Hatay'daki kampa yapacağı ziyaretin ardından açıklanması beklenen yaptırımların ''siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda'' olması planlanıyor.
Bu yaptırımlar ise bir zamanlar çok yakın olan iki ülke ilişkilerini daha da kötüleştirecek görüşünde Chulov.
Suriye'de ayaklanmaların başladığı dönemde geri planda kalan Türkiye'nin şimdi merkezi bir rol oynadığını kaydeden Guardian muhabiri, Ankara'nın krizden etkili bir bölgesel güç olarak çıkma ihtimali olduğunun altını çiziyor
Ayaklanmaların ilk günlerinde Türk hükümet yetkililerinin Esad
rejimini eleştirmekte gönülsüz olduklarını, Erdoğan'ın Esad'la iki
kez yüzyüze ve defalarca telefonda görüştüğünü hatırlatan Chulov,
Başbakan'a yakın bir kaynağa atfen, ''Erdoğan Esad'ın sözlerine
inanmıştı, ama bu sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini gördü''
görüşlerini aktarıyor.
Chulov, iki lider arasındaki ilişkilerde yaşanan kötüleşmenin Şam'ın Türkiye'yi kışkırtmak için Kürt sorunu kartını kullanabileceği söylentilerinin de bulunduğunu, geçmişte Suriye'nin PKK'ya destek verdiğini hatırlatarak aktarıyor.
Almanlar neden kurtarma paketini desteklemeli?
Times, Almanya Parlamentosu'nun Avrupa Mali İstikrar Fonu'nun hacminin arttırılmasını öngören tasarıyı kabul etmesinin euro bölgesindeki gerilimi yumuşattığını belirtirken, şimdi dikkatlerin Yunanistan'ın dondurulan kurtarma kredisi ikinci taksidinin ödenip ödenmeyeceğine odaklandığına dikkat çekiyor.
Merkel'in muhalefetin desteği olmaksızın tasarıyı geçirebilmesinin önemli olduğunu, ama abartılmaması gerektiğini belirten Times, başyazısında şu noktaların altını çiziyor:
''Avrupalı ve özellikle de Alman siyasetçiler krizin boyutlarını anlamakta geç kaldılar. İstikrar Fonu'nun krizi kontrol altında tutup İtalya ve İspanya'ya yayılmasını önleyebilecek büyüklükte olması gerek. Bunun için sadece para değil, ayrıca İtalyan ve İspanyol hazine tahvillerini satın alma yetkisinin olması da şart. Bu politika ise, bu yatırımların yaratacağı olası mali kayıpları üstlenmesi gerekecek Alman vergi mükelleflerinin hoşuna gitmeyecektir.''
Times, ''Peki o zaman Alman siyasetçiler neden bu planı kabul etsinler ki'' diye soruyor ve yanıtı da kendisi veriyor:
''Nedeni şu: Eğer, euro dağılırsa yeni Alman parasının aşırı değer kazanması yaygın bir beklenti. Bu ise ülkenin ihracat gelirlerine öyle büyük bir darbe vurabilir ki, Yunanistan'ın batmaktan kurtarılmasının maliyeti daha ucuz bile kalabilir. Hem karmaşık hem de merkezi bir düzenleme ideal olmaktan çok uzak. Ama bozulan ve muazzam bir yıkım yaratmadan düzeltilemeyecek, acil onarıma ihtiyacı olan para birliği de öyle.''
İşgalin Filistin'e maliyeti
Independent, Filistinlilerin İsrail işgalinin ekonomik maliyetine ilişkin saptamalarını haberleştirmiş bu sabah.
''4 milyar dolar'' diyor, Filistin yönetiminin Kudüs merkezli Uygulamaları Araştırmalar Enstitüsü'yle birlikte hazırladığı rapor.
Güvenlikle ilgili olmayan sınırlamalar yüzünden Filistinlilerin, suyun da aralarında bulunduğu değerli yeraltı ve yerüstü kaynaklarını değerlendirememesi rapora göre Batı Şeria ve Gazze ekonomilerinin şimdikinin iki katı büyüklüğe ulaşmasını engelledi.
Ayrıca Independent, raporda şu dikkat çekici saptamanın da altını çiziyor:
''43 yıllık işgalin askeri maliyeti nedeniyle İsrail'e dev bir fatura çıkardığı yönündeki eleştirilerin aksine rapor İsrail'in bir yandan Filistin'in doğal kaynaklarını sömürürken diğer yandan da Filistinlilerin İsrail'in ekonomik çıkarlarına rakip oluşturmasını engelleyecek sınırlamaları yaşama geçirdiğini tespit ediyor.''
Independent'in haberinde, Filistin yönetiminin maliye bakanı Hasan Ebu Libdeh'in, ''İşgalin maliyeti Filistin'in devlet olarak tanınma talebini öne sürmesinin nedenlerinden biri. Uluslararası toplumun, İsrail'in barış için iyi niyetli bir ortak olmamakta direnmesinin nedenlerinden birinin işgalci güç olarak elde ettiği kâr olduğunu anlaması gerekiyor'' sözleri de dikkat çekiyor.
'Blair İsrailli diplomat gibi'
Independent'te dün yine İngiltere gazetelerinde yer alan Filistin'in Orta Doğu Dörtlüsü'nün temsilcisi Tony Blair'i istenmeyen adam ilan etmeye hazırlandığı haberleriyle ilgili bir ayrıntı var.
Gazete, Filistinli bir sözcüye atfen, bu iddianın doğru olmadığını aktarırken, Blair'in tavrından rahatsız olmakla birlikte bu konuda resmi bir girişimde bulunmayacakları açıklamasına yer veriyor haberinde. Independent, Filistinli müzakerecilerden Nebil Şaat'ın Blair'in zaman zaman tarafsız bir kişiden çok ''İsrail'li bir diplomat'' gibi davrandığından yakındığını da aktarıyor.
Twitter araştırması
Daily Telegraph'ta sosyal paylaşım sitesi Twitter mesajlarının incelenmesiyle insanların ruh haline ilişkin ilginç ipuçlarını ortaya koyan bir araştırmayla ilgili bir haber dikkat çekiyor.
Science dergisinde yer alan araştırmaya göre, insanlar coşkulu ve moralli başladıkları gün içinde saatler ilerledikçe daha karamsar hale geliyorlar.
Araştırma içerik analizi yapan bir bilgisayar programı yardımıyla 2.5 milyon twitter kullanıcısının 500 milyondan fazla mesajının incelenmesiyle gerçekleştirilmiş.
Araştırmanın bulguları, kullanılan olumlu dilin günün ilerleyen bölümlerinde özellikle çalışma saatlerinde daha olumsuz ve karamsara döndüğünü ortaya koyuyor.
Araştırmayı gerçekleştiren Cornell Üniversitesi'nden sosyologlar, bunu uykunun pozitif etkisine ve sirkadian ritmi olarak adlandırılan vücudun doğal davranışsal döngüsüne bağlıyor.
Twitter'da olumlu mesajların günün iki bölümünde sabah ve gece saatlerinde zirveye çıktığı saptanmış.
Bilimadamlarına göre, bu bulgu insanların işyerlerinde yaşadıkları stresin ruh hallerini şekillendirdiğini ortaya koyuyor.