30 Ekim İngiltere Basın Özeti
Abone olGuardian, Marmaray Projesi'yle ilgili uzman uyarılarına yer veriyor. İngiliz gazetelerinde, Libya'nın doğusundaki özerklik ilanı, Suriye'de açlık ve hastalık riskinin hızla artması ve Mısır'ın ünlü komedyeninin yine hedefe konması diğer başlıklardan.
Guardian gazetesinin haberinde, Marmaray Projesi'yle ilgili
uzman uyarıları yer alıyor. Libya'nın doğusundaki özerklik ilanı,
Suriye'de on binlerce kişinin açlık ve hastalıkla yüz yüze gelmesi
ve Mısır'ın ünlü komedyeninin yine hedefe konması diğer dikkat
çekici haberlerden.
Marmaray projesinin tünel kısmının açılışı, uzmanların uyarılarını da içeren bir Guardian haberinin konusu.
İç sayfa manşetindeki haberde, iki kıtayı birleştiren tünelin, dünyanın en derindeki (56 metre) sualtı demiryolu tüneli olduğuna dikkat çekiliyor.
Projenin bir benzerinin, Osmanlı Sultanı I. Abdülmecid’in hüküm sürdüğü 1860 yılında teknik yetersizlikler nedeniyle rafa kaldırıldığı da haberde hatırlatılıyor.
Guardian muhabiri Constanze Letsch, tünelin
henüz projenin tamamlanmadan açılmasıyla ilgili olarak uzmanların
görüşlerini almış.
Projede çalışmış olan mühendis Rıza Behçet Akcan’ın ve Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin, elektronik uyarı sistemlerinin çalışmadığı gerekçesiyle “kimsenin bu metro hattını kullanmamasını” istediği belirtiliyor haberde.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “her türlü önlemin alındığına” ve “tünelin 9 şiddetindeki depreme dayanıklı olduğuna” ilişkin karşılıkları da haberde yer buluyor.
Şehir Planlamacıları Odası İstanbul Şubesi yöneticisi Tayfun Kahraman ise toplu taşımacılığın geliştirilmesi açısından projeyi olumlu bulmakla birlikte şu uyarıda bulunuyor: “Marmaray Projesi’ndeki riskler ve güvenlik açıklarıyla ilgili bağımsız bir değerlendirme gerekir ve bulgular kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu sadece hükümetin verdiği sözle bir kenara itilemez.”
Günde 1,5 milyon kişiyi kentin iki yakası arasında taşıması beklenen Marmaray hattıyla ilgili olarak Prof. Murat Güvenç’in uyarıları ise daha derinlikli.
Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Güvenç, Marmaray Projesi’nin sosyoekonomik sonuçlarıyla ilgili bir araştırma yapılmadığından şikayet ederek şöyle diyor: “Marmaray özünde teknik bir proje. Şehri ve içindekileri nasıl etkileyeceğine, kent yaşamını olumlu mu olumsuz mu etkileyeceğine dair hiçbir fikrimiz yok. Fakat emin olabiliriz ki İstanbul’un korunmasız sakinleri etkiyi diğerlerinden daha çok hissedecek.”
Kiraların artmasıyla yoksulların ve küçük işyeri sahiplerinin birçok bölgeyi terk etmek zorunda kalabileceğini belirten Prof. Güvenç, “Marmaray hattının açılmasıyla birlikte Boğaziçi Boğazı bir engel olmaktan çıkacak. Bu, bildiğimiz şekliyle İstanbul’un sonu demektir.”
Libya’da özerklik ilanı
Libya bölünüyor mu? Cevabın ipuçları, Times gazetesinin haberinde.
Habere göre, petrol tesislerinin eski muhafız komutanı 32 yaşındaki İbrahim Cadran, ülkenin doğusunda “Sirenayka Konseyi” adı altında 22 kişilik bir kabine kurmuş durumda.
Ecdebiye’de açıklama yapan Cadran, Trablus’taki merkezi hükümeti petrol gelirlerini çalmakla ve suçlayarak, 1951 anayasasındaki diğer federal bölgeleri de aynı yolu izlemeye çağırdı.
Haberde, doğudan petrol akışının durması üzerine Libya’nın günlük 1,4 milyon varil düzeyindeki petrol üretiminin 650 bin düzeyine kadar düştüğünün altı çiziliyor.
20 bin kişilik silahlı gücü olan Cadran’ın, mevcut durumda her gün 140 milyon dolarlık petrol geliri kaybına uğrayan merkezi hükümeti köşeye sıkıştırdığı belirtiliyor haberde.
Diğer yandan, Cadran’ın özerklik ilanına Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC, petrol şirketleri ve yabancı yatırımcıların göstereceği tepki merak ediliyor.
Suriye’de açlık ve hastalık savaşı
Financial Times’ın başyazısında, Suriye’deki Beşar Esad rejiminin kimyasal silahlarını teslim ve imha etmesi için ABD ve Rusya arasında varılan uzlaşma eleştiriliyor.
Silah denetçilerinin 20’yi aşkın kimyasal silah deposuna girmesinden ABD’nin memnun göründüğü belirtilen başyazıda, “bayram etme zamanı olmadığı” belirtilerek şöyle deniyor:
“Birincisi; Esad rejiminin elindeki tüm stokları teslim etmesi muhtemel değil. Şüphesiz bir miktar kimyasal madde bulunduracaktır. Daha önemlisi; kimyasal silahların ayıklanması anlaşmasının, ülkeyi harap eden iç savaşın çözümüne hiçbir katkısı olmayacak. Bu gazete, söz konusu anlaşmanın kısmen Suriye’ye yönelik bir Amerikan füze saldırısını önlediği için haklı olduğuna inanıyor. Fakat bu anlaşma öteden beri, Beşar Esad’ın diğer araçlarla halkına yönelik kanlı saldırılarını meşrulaştırarak, onun konumunu sağlamlaştırma riski taşıyordu.
“Şimdi bu korkular gerçeğe dönüşüyor. ABD geçen hafta, Esad rejiminin kimyasal silah kullanmak yerine, isyancı bölgelere karşı ‘açlık savaşı’ başlattığını belirtti. Nüfusun büyük bölümüne tıbbi yardımı, gıda teminini ve insani desteği engelliyor. Taktikleri düpedüz barbarca.”
Gazete, ABD Başkanı Barack Obama’ya, tekrar iç savaşı sona erdirmek üzerine yoğunlaşmayı tavsiye ediyor.
Guardian’ın Orta Doğu Editörü Ian Black de, yarım milyon civarında Suriyeli bebeğin çocuk felci riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.
Black, BM’nin ve yardım kuruluşlarının İslamcı savaşçılara ve rejim güçlerine, çocuk felci aşısı yapılabilmesi için ateşkes çağrıları yaptığını aktarıyor.
Mısırlı komedyen yine hedefte
Mısır’da 2011 yılındaki devrimle birlikte üne kavuşan siyasi taşlamacı Basim Yusuf ile ilgili haberler İngiliz basınında yer almaya devam ediyor.
Financial Times’ın haberinde, ülkenin seçimle işbaşına gelen ilk Cumhurbaşkanı olan Müslüman Kardeşler üyesi Muhammed Mursi’ye hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan Yusuf’un, bu defa ordu yanlılarının hedef tahtasında olduğu aktarılıyor.
Yusuf, Mursi’nin Temmuz ayında devrilmesinin ardından ilk defa sahne aldığında, bu defa Genelkurmay Başkanı General Abdülfettah Sisi’nin etkisiyle kurulan yeni yönetimi hicvetmekten geri durmadı.
Milliyetçi kesimler ise hemen, “orduyu küçük düşürerek milli güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle savcıları göreve çağırdı.
Financial Times, bütün bunlara karşılık olarak Yusuf’un şu sözlerini aktarıyor:
“Hiçbir şekilde bize saldıran, bizi dinden dönmüş ilan eden ve bizim için darağacı kuranlara omuz vermeyeceğim. Aynı zamanda, bu vatan hainliği suçlamalarına, sindirmelere ve güvenlik kuvvetlerinin keyfi tutuklama ve şiddetine de karşıyım… Korkuyoruz ki din adına yapılan faşizmin yerine; millet ve milli güvenlik adına yapılan faşizm geçecek.”