3 Şubat 2011 Basın Özeti
Abone olİngilitere gazetelerinde Mısır yorumları: 'Erdoğan Mübarek'e çağrısında haklı', 'Batı, sessiz kalmamalı' ve Wikileaks belgelerinde Çin ile ABD arasında uzay savaşları gerginliği.
Mısır'daki gelişmeler bugün de gazetelerde ağırlığını
koruyor.
Financial Times, Kahire'de Cumhurbaşkanı Hüsnü
Mübarek'in istifasını isteyen grupların üssü haline gelen Tahrir
meydanının dün savaş alanına döndüğünü aktarıyor.
'Erdoğan haklı'
Gazete başyazısında "Mübarek bir an önce gitmeli" diyor:
"Mübarek bir ay önce, Eylül ayındaki seçimlerde aday olmayacağını
açıklasaydı bu belki despot yönetiminden hoşnut olmayanları bir
ölçüde tatmin edebilirdi. Ancak şimdi bu tavizin hem geç verildiği
hem de yetersiz olduğu düşünülüyor. Mübarek'e bir an önce gitmesi
gerektiğini sadece Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama
ve Avrupalı müttefikleri söylemiyor; Mısır'daki krize şimdiye kadar
bir Müslüman ülkeden gelen en dikkate değer müdahaleyi yapan
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da Mübarek'in halkın
çığlıklarına kulak vermesi, tereddüt etmeden Mısırlıların değişim
arzularını yerine getirmesi gerektiğini söylüyor. Lafını
esirgemeyen Erdoğan haklı. Mısır'da acilen yönetim belli bir düzen
içinde yeni ve daha demokratik bir idareye
devredilmelidir."
'Kan dökülmesi riski artar'
İktidar devri ne kadar gecikirse, kan dökülmesi riskinin de o
kadar artacağını belirten gazete şöyle devam ediyor:
"Ama, Mübarek'in bir gece yarısı Suudi Arabistan'a kaçan devrik
Tunus diktatörü Zeynel Abidin bin Ali gibi aşağılanmış bir şekilde
gitmesi gerekmiyor. Kurmaylarının, Mübarek'i devir sürecinden
uzakta tutması çok önemli. Bu süreci, muhalefetle işbirliği halinde
Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman ya da komutanlar yönetebilir.
Mübarek gibi birçok Arap lideri de halkın öfkesini yatıştırmaya
yönelik kurnazlıkların artık işe yaramadığını göremiyor. Gıda
fiyatlarını indirmek, maaşları artırmak ya da bazı bakanları
görevden almak, gerçek ekonomik ve siyasi reformların yerini
alamıyor. Bu hafta başbakanını görevden alan ve kapsamlı reform
sözü veren Ürdün Kralı Abdullah, bu mesajı anlayan az sayıdaki
bölge liderinden biri gibi görünüyor. Mübarek'in de bu mesajı
anladığını göstermesinin tek yolu, derhal istifasını
sunmasıdır."
Aynı gazetede yazan Londra'daki King's College'tan Orta Doğu uzmanı
Prof. Yezid Sayigh de, Mısır ordusunun Mübarek sonrası döneme
odaklandığını belirtiyor:
"Şiddetin azalması ordu için en iyisi. Aksi halde ordu, istemeye
istemeye daha doğrudan bir rol üstlenmek zorunda kalacak. Krizin
uzaması orduyu 1970'lerden beri bilmediği bir mecraya sürükleyecek.
Enver Sedat o tarihlerde, askerleri kabineden uzaklaştırdı ve
orduyu siyaset alanından çıkardı. Ordu şimdilik böyle bir konuma
gelmese bile istikrarlı bir hükümetin kurulmasını görmek
isteyecektir. Bu muhafazakar eğilim, halk ayaklanması bu arada sona
erse ya da bastırılsa bile, ordunun Mısır siyasetinde açılımları
desteklemesi gerektiğini ortaya koyuyor."
'Mübarek çeteleri halkın üzerine saldı'
Guardian gazetesi ise, "Mısır savaşı" manşetiyle, Mübarek
rejiminin, sokaklarda hakimiyeti geri almak ve protestocuları
sindirmek için karşı saldırıya geçtiğini yazıyor. Gazete, 'Mübarek,
son seçimlerde yaptığı gibi çeteleri halkın üzerine saldı"
diyor.
'Batı sessizliğini bozmalı'
Guardian yazarı Timothy Garton Ash, Mısır'daki kriz karşısında
Batı'nın sessiz kalmasını eleştiriyor:
"Kimsenin diktatörlükten demorkasiye geçiş konusunda Avrupalılardan
daha fazla deneyimi yok. Hiçbir bölge, Avrupa kadar Arap Orta
Doğu'daki gelişmeleri etkileyecek araçlara sahip değil. Amerika'nın
belki Mısır ordusu ve iktidardaki ailelerle özel ilişkisi olabilir
ama Avrupa'nın Orta Doğu'yla ticareti daha fazla. Bölgeye daha
fazla yardım yapıyor. Romalıların Mare Nostrum dediği Bizim
Deniz'deki insanlarla daha fazla birebir ilişkisi ve güçlü bir
kültürel bağı var. 27 artı bir ülkeyle diplomatik ilişki söz
konusu. Avrupa, genç Arapların ziyaret etmek, okumak ve çalışmak
için en çok gelmek istediği yer. Avrupa Birliği şimdiden, Mısır,
Tunus ya da Arapların kaderlerini ele almaya koyulduğu diğer
ülkelerde yaşanacaklara verilecek tepki için harekete geçmeli.
Avrupa Birliği'nin, hız, esneklik, cesaret ve hayalgücüne ihtiyacı
var. Avrupa, dışarıda cesur davranarak içeride geleceğini
şekillendirebileceğini kanıtlamalı."
'Çin ve ABD'nin uzay savaşları'
Daily Telegraph, Wikileaks'in sızdırdığı gizli Amerikan
Dışişleri Bakanlığı belgelerine dayanarak Amerika'yla Çin arasında
uzayda silahlanma yarışı yaşandığını, Washington'ın Pekin'e askeri
güce başvurma tehdidinde bulunduğunu aktarıyor. Gazeteye göre, iki
ülke de gövde gösterisi yaparak gelişmiş füze sistemleriyle kendi
uydularını vurdu. Amerikan yönetimi Çin'in uzaydaki faaliyetlerine
o kadar öfkelendi ki, Pekin'i tehdit etti. Gizli belgelere göre,
Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, geçen yıla kadar daha
ileri deneylere devam eden Pekin'e sert tepki gösterdi. Pekin
Amerika'nın düşman füzelerini fırlatıldıktan hemen sonra
vurabilecek bir lazer silah sistemi geliştirmekte olduğunu
söyleyerek bu deneylerini savundu.
'Top Gear programına ırkçılık suçlaması'
Guardian'dan, Londra'daki bir Meksikalı öğrencinin, BBC televizyonunun en popüler programlarından biri olan Top Gear'da, sunuculardan Richard Hammond'ın Meksikalılar için sarfettiği "tembel, başıboş, şişmiş ve şişman" sözleri için dava açacağını yazıyor. Gazeteye göre, Meksikalı öğrenci, Eylül'de yürülüğe giren eşitlik yasası kapsamında açacağı yaklaşık bir-buçuk milyon dolarlık dava konusunda, BBC'nin ratinglerini artırmak için ırkçılık yaptığını söyledi. Davacılar, programın yayından kaldırılmasını da talep ediyor. Meksika'nın Londra Büyükelçisi de "yabancı düşmanı" ve 'hakaretamiz' olarak nitelediği bu sözler için BBC'den özür istedi.