29 Şubat 2012 Basın Özeti
Abone ol'Fransız Anayasa Konseyi'nin inkar yasasını iptali Ankara'nın zaferi', Suriye'de diplomasinin hala şansı var' ve 'Esad'ı durdurma formülleri'.
Financial Times, yasayla tanınan soykırımların inkarını suç
sayan kanun tasarısının anayasaya aykırı bulunmasının Türkiye ile
Fransa arasındaki gerilimi azalttığını yazıyor.
Gazete, Fransız Anayasa Konseyi'nin bu kararının, meclisin iki kanadından da geçen tasarıyı engellemek için büyük çaba harcayan, Paris'le diplomatik ve askeri ilişkileri askıya alan ve düzenlemenin yasalaşması halinde bir dizi yaptırım uygulayacağını açıklayan Ankara için bir zafer olduğunu belirtiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Türk ve Fransız halklarının arasında oluşturulmaya çalışılan uçurumu, ortadan kaldıran bir karardır." dediğini hatırlatan gazete şöyle devam ediyor:
"Bu kritik bir mesele. Zira iki ülkenin Suriye liderinin görevden uzaklaştırılması konusunda hedefleri ortak. Suriye konusundaki uluslararası politikayı koordine etmeye çalışan Suriye'nin Dostları Grubu'nun yeni toplantısı İstanbul'da yapılacak. Sonraki toplantı ise Fransa'da olacak."
'Ankara rahatladı'
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin yasa tasarısının
iptalinden sonra yeni bir düzenleme yapılacağı sözünü verdiğini
kaydeden gazete, "Ancak Konsey'in kararı yasanın en azından
seçimlerin sonuna kadar ertelenmesi olasılığı nedeniyle Ankara'yı
rahatlattı. Eğer, Konsey yasa tasarısını geri çevirmeseydi Türkiye
ya geri adım atacaktı, ya ticaret ve yatırım ortağı olan Fransa'ya
yaptırım uygulayacaktı ya da pratikte fazla etkisi olmayacak yarım
yaptırımlara başvuracaktı."
'Diplomasi için hala şans var'
Merkezi Londra'da bulunan Kuds el Arabi gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdel Bari Atvan Guardian'daki yazısında Suriye'de diplomasinin hala krizi çözme şansı olduğunu belirtiyor.
Yazar şöyle diyor:
"İki hafta önce Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Suriye'nin Dostları Hareketi'nin Libya'nın Dostları Hareketi'ne kıyasla krize çözüm bulmada ne kadar etkili olabileceğini konuştum. Davutoğlu, Libya'nın Dostları Hareketi'nin NATO'nun müdahalesinden sonra kurulduğuna dikkat çekti. Davutoğlu Suriye'ye de benzer bir müdahaleyi mi ima ediyordu? Cevap vermedi. Gerçek şu ki konsensüs yok ve kimse özellikle Libya örneğinden sonra Suriye konusunda ne yapılabileceğini bilmiyor."
"Diplomasinin başarısız olması Suriye'deki krizi tırmandırdı. Suriye daha yedi yıl önce uluslararası baskılar ve Amerika'nın Irak'a müdahalesi üzerine Lübnan'daki tüm birliklerini çekmişti. Bundan sonraki süreçte Rusya ve Çin dünya siyaset sahnesinde ağırlığını artırdı, İran konumunu pekiştirdi. Bu değişiklikler diplomatik süreçte hesaba katılmadı. Arap Birliği, Birleşmiş Milletler'den Esad rejimini kınama kararı çıkartmaya çalışmadan önce Rusya ve Çin'le ilişkiye girmedi."
'Ültimatom seçeneği'
Abdel Bari Atvan şöyle devam ediyor:
"Ama diplomasi için hala şans var. Suriye'de kurşunların gölgesinde ve uluslararası gözlemciler olmadan yapılan yeni 'referandum' son derece gülünçtü. Ama Suriye halkı reforma ne kadar istekli olduğunu gösterdi. Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler aracılığıyla gerçek anayasal reformların hayata geçirilmesi için ültimatom verebilir son çare olarak askeri müdahale tehdidinde bulunabilir."
"Esad'ın insanlığa karşı işlediği suçların cezasız kalabileceği fikri rahatsız edici bir şey ama, Rusya, Çin ve İran dahil, uluslararası toplumun tüm üyelerinin kabul edebileceği, zevahiri kurtaracak bir çıkış planı, Esad'ı iktidardan uzaklaştırmanın ve ülkeyi reform ve demokrasi yoluna sokmanın tek çaresi olabilir."
'Şii-Sünni savaşı'
"Humus'un her gün bombalanması askeri müdahale çağrılarını artırıyor ama Suriye Libya değil. Esad'ın hala içeride desteği var. Uçuşa yasak bölgeden, insani yardım koridorlarında barış gücü konuşlandırılmasına kadar herhangi bir askeri müdahale savaş ilanı olarak algılanacaktır ve Suudi Arabistan'ın liderliğindeki Sünni ülkelerle İran liderliğindeki Şii bloğu karşı karşıya getirecek bir bölgesel çatışma riski aratacaktır."
"Rusya ve Çin şimdiden Suriye ve İran'ın yanında yer aldı. Batı ise Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini destekliyor. Böyle bir kutuplaşma süper güçleri kendileri dahil olmadan bölge ülkeleri üzerinden bir savaşa çekebilir ve İran'la gerçek bir savaşın kapılarını açabilir"
Financial Times'ta yazan Toronto Üniversitesi öğretim üyesi Michael Ignatieff de, "Geriye yaslanıp Humus'un yanmasını seyredeceğiz?" diye soruyor ve askeri müdahaleye alternatif olarak yapılabilecek çok şey olduğunu belirtiyor:
'Suriye'ye karantina'
"Suriye kapsamlı bir karantina altına alınabilir. Bu yolla Esad ve rejimi dışlanabilir, meşruiyet iddiası çürütülebilir, kalan desteği silinebilir ve iktidardan uzaklaştırılabilir. Özgürlüklere değer veren ülkeler neden hala topraklarında Suriye elçiliğine izin veriyor? Suriye'ye ait ticari uçaklara neden hala müsade ediliyor? Neden Esad rejimiyle bağlantılı Suriyelilere vize veriliyor? Neden tankerlerin Suriye limanlarına petrol ve silah getirmesine göz yumuluyor?"
"Bu soruların yanıtı ortak bir strateji gerektiriyor. Lideri gidinceye ve kıyımından kurtulanlar bodrumlarından çıkıp istedikleri gibi bir ülke yaratıncaya ve babasıyla oğlunun gazabından kurtuluncaya kadar bir ülkeyi karantinaya almak Birleşmiş Milletler kararı gerektirmiyor."
İrlanda'da referandum
Independent, İrlanda hükümetinin, başsavcının tavsiyesiyle euro bölgesinde bütçe disiplinini güçlendirmeyi amaçlayan hükümetler arası sözleşmeyi referanduma götürme kararı aldığını aktarıyor.
Gazete İrlanda'nın 2008'de AB'nin işleyişini değiştiren Lizbon anlaşmasını reddettiğini anımsatarak hükümetin Mayıs'ta düzenlenmesi düşünülen oylamada "Evet" oyu için sıkı bir kampanya yürütmek zorunda kalacağını belirtiyor.
Financial Times da manşetinde referandum kararının Avrupa'yı yeniden aylarca belirsizliğe sürükleyeceğini ve İrlanda'nın Euro bölgesindeki geleceğiyle ilgili soru işaretleri doğuracağını vurguluyor. İngiltere ve Çek Cumhuriyeti dışındaki tüm AB üyelerinin taraf olacağı sözleşme için bu Cuma tören düzenlenecek.