28 Temmuz 2011 Basın Özeti

Abone ol

Daily Telegraph'a göre Libya fiili bölünmeye gidiyor. Hague 'Esad'ın altı ay sonra da iktidarda olacağının garantisi yok' dedi. Irak-Kuveyt gerilimi Körfez Savaşı öncesindeki gibi. Kıbrıs borç girdabı için sıradaki ülke mi?

İngiltere hükümeti dün, Libyalı diplomatları sınırdışı edeceğini ve isyancıların Ulusal Geçiş Konseyi'ni meşru hükümet olarak tanıyacağını duyurmuştu.

Guardian, 'İngiltere Kaddafi ile son bağları kopardı' manşetini atmış.

Habere göre İngiltere, Libya'ya ait dondurulan mal varlıklarının isyancılara aktarılması için BM nezdinde görüşmeler başlatmaya hazırlanıyor:

"Girişim, paranın silah alımında kullanılıp kullanılmayacağı sorusunu da yaratıyor. Libya'ya her türlü silah satışı BM yaptırımlarına tabi. Ancak Ulusal Geçiş Konseyi'ne yakın bir kaynak bunun mümkün olabileceğini söyledi... 'Kaddafi'yi askeri yollardan indirme sürecindeyiz. Bu yüzden uçuşa yasak bölge oluşturmak iyi hoş ama silah almazsanız memnun oluruz demek, biraz tuhaf kaçar' dedi."

Guardian'ın yorum sayfasındaki karikatürde, Libya ile ilişkilerin kesildiğini duyuran William Hague, bütünüyle petrol borusu ve vanalardan oluşmuş şekilde tasvir edilmiş.

Daily Telegraph ise başyazısında 'Libya'nın bölünüşüne doğru gidiyoruz" yorumunu yapmış.

"Geçiş Konseyi'ni tanıma kararı NATO ittifakının kaçınmak için çırpındığı bir sürecin, ülkenin fiili bölünüşünün başlangıcı gibi görünüyor. NATO operasyonu bir yere varmıyor. İsyancılar ilerleyemiyor, NATO da Kaddafi'yi yerinden oynatamıyor. Gelecek hafta Ramazan'ın da başlamasıyla çatışmalar duracak; açmaz sonbahar ve ötesine uzanacak."

Gazeteye göre, İngiltere'nin 'Kaddafi Libya'da kalabilir' sinyali de bu çerçevede görülebilir:

"Temas Grubu uzun vadeli stratejisini gözden geçirirken, bölünmüş bir Libya ile muhatap olmaktan başka seçeneği olmayabilir."

Arap baharı ardından soğuk rüzgarlar mı?

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Arap baharının altı ayını incelemeye altı sayfasını ayıran Times gazetesine özel bir mülakat vermiş.

Hague, Arap baharı kazanımlarının serin rüzgarlara kapılıp kaybedilmesi riski olduğunu söylüyor.

Bakana göre yeni filizlenen demokrasiler, kökleri derine uzanan sorunlarla baş etmek için fazla cılız kalabilir. Bölgeyi de daha çok sorun ve hatta çalkantı bekliyor.

Hague özellikle Mısır için önümüzdeki ayların kritik olacağına inanıyor. Bu ülkedeki gelişmelerin bölgede demokrasinin geleceği için belirleyici olacağını ifade ediyor.

"Bu yıl Arap baharı ile başlayan sürecin sonuca ulaşması bir nesil sürer" diyen Hague 30 yıldan söz ediyor; "bu iş altı ayda bitmeyecek, hayatımızın geri kalanı boyunca bunlarla uğraşmaya devam edeceğiz" diye konuşuyor.

Belirsizlikler karşısında kolay kolay öngörüde bulunulamayacağını belirten bakanın Suriye içinse bir öngörüsü var. Şu satırlar yer alıyor Times'ta:

"Hague, güvenlik kuvvetleri 1400 kişiyi öldürmüş olan Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ın altı ay sonra da iktidarda olacağına güvenmemesi gerektiğini söyledi. 'Olaylar kimsenin iktidarını sürdürmeyi varsayamayacağını gösteriyor' dedi."

Gözler Mısır'da

Times başyazısında da Mısır ve Libya'ya Marshall Yardımı gibi yüklü mali yardımlar yapılması gerektiğini vurguluyor. Ancak Libya için ön şartın 'demokrasinin antitezi' diye nitelediği Kaddafi'nin görevden alınmış olması olacağını kaydediyor.

Gazetenin yazarlarından Michael Binyon, Arap baharının geldiği noktayı değerlendirirken "Halkın gücü liderlerin yüreğini hoplattı ama gerisi seraptı" hükmünü vermiş.

Batının Mısır'daki ayaklanma ardından hesap hatası yapmaya başladığını savunan Binyon, Batı 'burada Doğu Avrupa ölçeğinde bir toplumsal ve siyasi özgürleşme getirecek, önü alınamaz bir ivme gördü" diyor ve ekliyor:

"Ama Albay Kaddafi çökertilmedi. Arap krallıklarının çoğu kabinelerini düzenleyip, yolsuzluk yapan yetkilileri kovup, demokrasi eylemcilerinin gönlünü alıp, çalkantılara rağmen yönetimlerini sürdürdü."

Binyon'a göre Batı ve bölgenin değişime istekli olmadığı Suriye ise bu kıvılcımların söndüğü yer oldu.

Gazetede görüşlerine yer verilen tarihçi Eric Hobsbawm, devrimlerin mutlu sonla biteceği garantisi bulunmadığını vurgulamış.

"Tunus ve Mısır elbet devrim, çünkü varolan rejim halk ayaklanması ile yıkıldı. Ancak devrimler, devirme anının sonrasında da başarılı olacak diye bir şey yok. Avrupa'da 1848'in tarihine bakın..." diyor Hobsbawm.

Mısır'daki gelişmeleri mercek altına alan James Hider, özgürlük ve demokrasi beklentisi ile yaşamlarını ortaya koyan eylemcilerin kandırılmış hissettiğini, protestocuların şiddete başvurabileceğini söylüyor.

Financial Times satırlarında yazan Roula Khalaf, demokrasi beklentisi içindeki gençlerin düş kırıklığından dem vuruyor:

"Gençlik liderlerinden Şadi el Gazili Harb, 'devrim beklerken yumuşak darbeye alet olduk' diyor. Askeri konsey, 850 eylemcinin ölümünden sorumlu polis memurlarını yargılanmasında ayak sürüyüp, sivilleri askeri mahkemelerde yargılayarak eski rejimi korumak için bir komplo olduğu algısı yarattı.

"En tehlikelisi de Tahrir Meydanı'na dönen oturma eylemine liberal grupların destek verip Müslüman Kardeşlerin vermemesi ile kendini gösteren toplumsal kutuplaşma. Generallere tepki biraz da onların Müslüman Kardeşlerle gizli bir anlaşmaya vardığı endişesinden kaynaklanıyor. Hareketin kurduğu yeni siyasi partiden yetkililer ise huzursuzluğun fazla üzerinde durmayıp bunu doğum sancılarına benzetiyor."

Guardian'da yer alan Martin Chulov imzalı haber, Suriyeli eylemcilere dayanarak her saat bir muhalifin kayıplara karıştığını öne sürüyor.

Avaz adlı insan hakları grubuna göre, 15 Mart'ta hükümet aleyhtarı eylemlerin başlamasından bu yana 2,918 kişi zor kullanılarak götürüldükten sonra kayıplara karıştı. 12,617 kişinin de gözaltı halinin devam ettiği bildiriliyor.

Irak-Kuveyt ilişkilerinde tarih tekerrür mü ediyor?

Independent'ta yer alan bir habere göre, Kuveyt ve Irak'ın ilişkileri uzun yıllardır olmadığı kadar kötü.

Gerekçeler, 1990'da Kuveyt'in Saddam Hüseyin tarafından işgali öncesinde gündeme gelen suçlamalarla hemen hemen aynı.

"Saddam Hüseyin'in Irak petrolünün çalındığı iddiası ve kıskanılacak düzeydeki deniz erişimini gerekçe gösterip askerlerini Kuveyt'e sevketmesinden 20 yıl sonra aynı meseleler ilişkilerde yeni bir taban yapılmasına yol açtı."

Irak Kuveyt'in Bubiyan Adası'nda temelini attığı Mübarek el Kebir limanı ile kendi su yollarını keseceği, Bağdat'ın planladığı yeni liman projesini başlamadan öldüreceği şikayetinde bulunuyor. Bu huzursuzluğa bir de İngilizlerce çizilmesinden bu yana, Irak'a sadece 35 mil sahil bırakması ile tartışma yaratan deniz sınırları ekleniyor.

"Son haftalarda iki ülke parlamentolarında elçilerin geri çağırılması talepleri dile getirildi, limandaki inşaat ekibine şiddet tehdidinde bulunuldu, Kuveyt'in Bağdat elçiliğine bir roket saldırısı düzenlendi ve Kuveyt'in Irak'ın zaafından yararlanıp petrol sahalarını yağmaladığı suçlamaları ortaya atıldı. Körfez Araştırma Merkezinden Mustafa Alani, sorunun çok derinlere indiğinin altını çiziyor."

'Borç girdabına düşme sırası Kıbrıs'ta'

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Kıbrıs'ın notunu iki kademe düşürüp A2den Baa1'e çekti.

Financial Times, bu karar ışığında 'Kıbrıs kurtarma paketi alan dördüncü ülke olmaya biraz daha yaklaştı' demiş:

Avrupalı kaynakların Lefkoşa yönetimi ile bu konuda bir görüşme olmadığı açıklamasını aktaran gazete; Kıbrıs'ın başının üç ayrı alanda birden dertte olduğunu belirtiyor.

"Kıbrıs'ta ters gidebilecek her şey ters gitti, hem de 15 günde." diyen gazete bu sorunları şöyle sıralamış:

Kıbrıs bankalarının elindeki Yunan tahvilleri, hükümetin bütçe açığını düşürmeye yönelik kemer sıkma paketine muhalefetin yarattığı siyasi kriz ve kilit enerji santralının havaya uçması.

Avrupa'da Yunanistan'a en fazla borç veren üç ve yedinci bankanın adada olduğunu belirten Financial Times, Merkez Bankası başkanının durumu 'Türk işgali gibi' diye ifade ettiğini aktarıyor.

Gazete bunun hükümetin istifasını getireceğini duyuruyor.

"Baskılar nedeniyle Cumhurbaşkanı Dimitris Hıristofyas'ın bugün yapılacak toplantıda tüm kabinenin istifasını isteyeceği açıklandı. "

"Kıbrıs girdaba düşen bir sonraki ülke olabilir" uyarısında bulunan Daily Telegraph, ön sayfasındaki haberinde ise "borç korkusu küresel piyasaları paniğe sevketti" başlığına yer vermiş.

"Atlas Okyanusu'nun iki yakasındaki siyasetçilerin borç krizleri üzerindeki kontrollerini kaybetmeye başladığı endişeleri doğrultusunda küresel borsalar düşüşe geçti. Yatırımcıların açıklanalı bir hafta olan Avrupa'nın 159 milyar euro'luk Yunan paketine güvenini yitirmesi ardından İngiltere, Almanya, Fransa ve İspanya'da borsalar yüzde 1'den fazla değer kaybetti. Yatırımcıları huzursuz eden bir diğer unsur da ABD'de Başkan Obama ve Cumhuriyetçiler arasında süregiden açmaz... "

"Amerika bu krize çözüm bulacak, o zaman da odak yeniden Avrupa'ya dönecek" diyor gazete. Ancak Daily Telegraph'a göre Almanya Maliye Bakanı şimdiden, her başı sıkışan Avrupa ülkesini kurtaracak bir açık çek vermediklerinin altını çiziyor.

Financial Times, Amerika'nın borçlanma tavanını yükseltme planlarının kaosa sürüklendiğini belirtiyor.

Zira Cumhuriyetçiler kendi safları içinde bir isyanla karşı karşıya. Çay Partisi hareketi; tavanın yükseltilmesi için Cumhuriyetçi liderlerin talep ettiği şartları yetersiz bularak muhalefet ediyor.

Bu durumun Cumhuriyetçileri iş dünyasının temsilcileri ile tabanları arasında sıkıştırdığını vurgulayan gazete, bu ortamda Amerikan tahvillerini sigorta etme bedelinin rekor düzeye ulaştığına dikkat çekiyor.

Çin'in deniz ejderhası

Ekonomi sayfaları kimin dibe vuracağını tartışadursun, Independent'ta yer alan bir haber, dibe ulaşma yarışında Çin'in liderliğe soyunduğunu gösteriyor.

Habere göre Çin, Büyük Okyanus'un tabanında hiç inilmemiş derinliklere inerek buradaki kıymetli kaynaklara ulaşmak için harekete geçti.

"Deniz ejderhası adı verilen insanlı derin deniz aracı Jiaolong ikinci dalışında 5,057 metre derine indi. Gelecek yıl planlandığı gibi 7 bin metreye ulaşırsa, Japonya'nın sivil araştırmalar için kırdığı 6500 metre derinlik rekoru da geçilecek.

"Üç mürettebatlı deniz ejderhasının bu haftaki dalışı Çin'in teoride okyanus tabanının yüzde 70'ine ulaşabileceğini gösteriyor. Yedi bin metreye ulaşılması bu oranı yüzde 99'a yükseltecek. Uzmanlar daha derinlerde zengin metal ve mineral kaynakları olacağını düşünüyor."

Günün Önemli Haberleri