'28 Şubat'ta neredeydiniz?'
Abone olKekeç, tepki gösterenlere "28 Şubat'ın gazeteci kıyımında bu arkadaşlar neredeydi?" diye sordu..
Başbakan Müşaviri Ahmet Tezcan'ın, Cumhuriyet gazetesini ve
İlhan Selçuk'u hedef alan açıklaması medya kuruluşlarını (ve tabii
bazı köşe yazarlarını) harekete geçirdi. Birkaç gündür gazetelerde,
Tezcan'a yönelik (yer yer hakarete varan) yazı ve demeçler
okuyoruz. Tartışma nasıl başladı? Hatırlayacaksınız, Emin Çölaşan,
bir süre önce, belirsiz bir zamanda görüşmek üzere okurlarının
iznini rica etmişti. Olur a, yorulmuştur, bunalmıştır, izin
kullanmak istiyordur. Ama bazı medya siteleri, bu izni "veda"
şeklinde yorumladılar. İddiaya göre, hükümete yönelik sert
eleştirileriyle tanınan Çölaşan, gazete yönetimiyle ters düşmüştü.
Yönetimin "hükümete bu kadar yüklenme" uyarısından alınganlık
çıkardığı için de, bazılarının "veda" olarak yorumladığı kısa bir
ayrılık yaşamıştı. Cumhuriyet gazetesine göre ise, Çölaşan
susturulmuştu. Bu iddiaya cevap, Başbakan Müşaviri Ahmet Tezcan'dan
geldi. Tezcan, İlhan Selçuk'a gönderdiği yazıda şöyle diyordu:
"Yöneticisi olduğunuz gazetede bir süredir, iktidar marifetiyle
gazeteci yazarların susturulduğuna dair yorumlar yer almaktadır.
Nitekim böyle bir yorum sizin köşenizde de yer aldı ve Hürriyet
yazarı Emin Çölaşan'ın vergi affıyla ilgili yazdığı için gazeteden
uzaklaştırıldığını iddia ettiniz. Aynı gün yazarlarınızdan Hikmet
Çetinkaya ve Ali Sirmen de aynı örnekten yola çıkarak 'medya
susturuluyor' iddiasını öne sürdüler. (...) Bütün bunların önünde
bir insan olarak, hakkaniyet duygusuyla bir gerçeğin altını çizmek
zorundayım ki, yazdıklarınız, özellikle Emin Çölaşan olayına dair
göndermeleriniz tek kelime ile iftiradan ibarettir. Başbakan
Erdoğan'ın Emin Çölaşan'a dair hiçbir Hürriyet yöneticisine
talimatı, telkinatı, tavsiyesi yahut ricası olmamıştır. (...) Bu
noktada, 22 yıllık meslek hayatının yarısından fazlasını medya
meselelerine hasretmiş bir gazeteci olarak şunu da üzülerek
söylüyorum ki, siz gazetecilerin susturulması konusunda belki en
son söz söylemesi gereken bir kişisiniz. Bir gazetecinin nasıl
susturulacağı konusunda sizden daha mahir kim olabilir diye
düşünüyorum. Yıllar içinde yöneticisi olduğunuz gazeteden tasfiye
ettiğiniz, sansürlediğiniz, susturduğunuz gazetecilerin sadece
isimlerini alt alta yazacak olsalar bir küçük kitapçık halinde
yayınlamak mümkün olabilirdi. Gazetecilik yapmıyor, Türkiye'nin en
güzel ismine sahip gazeteyi jakoben fanatizmin bülteni olarak
kullanıyorsunuz." Alıntı biraz uzun oldu, ama değdi. İlhan
Selçuk'un, bir gazetecinin nasıl susturulacağı konusunda mahir
olduğunu Aydın Engin ve İpek Çalışlar olayından biliyoruz. Fakat
tartışma konusu başka: Başbakan Müşaviri böyle bir açıklama
yapabilir mi? Umur Talu'ya göre yapamaz, yapmamalı. Çünkü Tezcan,
gazeteci sıfatıyla, herhangi bir ortamda yazabileceği bir yazıyı
"Başbakan Müşaviri" sıfatıyla resmî bir mektuba dönüştürmüştü.
Mektup, bir açıklama, düzeltme yahut ispata davetten öte, suçlama
ve polemik üslubu taşıyordu. Üstelik, zarafetten uzaktı.
Cumhuriyete göre ise, açıklama "İktidardan medyaya gözdağı" idi.
Ben aynı kanaatte değilim. Tezcan keşke açıklamasını "Başbakan
Müşaviri" sıfatıyla yapmasaydı, keşke daha özenli bir dil
kullansaydı. Ama açıklamanın, iktidar-basın ilişkilerine değgin,
bağlayıcı ve resmî nitelike bir metin olduğu, hele gözdağı içerdiği
düşüncesine katılmıyorum. Tezcan, Cumhuriyet gazetesi tarafından
"medyanın susturulmasına yönelik bir operasyonun aktörü haline
getirildiği için" kendini savunuyor. Ne yani, bunu da mı
yapamayacak? Peki, Tezcan'ın açıklamasından sonra demeç kuyruğuna
girip, "gazeteci susturuldu" asparagasını diline dolayan ÇGD, ADD,
TGS ve CHP yetkililerine ne buyurulur? 28 Şubat'ın gazeteci
kıyımında bu arkadaşlar neredeydi? Susturulan gazeteci mi
arıyorsunuz? İşte size evladiyelik liste: Ahmet Altan, Mehmet
Altan, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Nazlı Ilıcak, Ahmet Tezcan
(bir bulvar gazetesine sürüldü), Mustafa Erdoğan, Yalçın Özer,
Nurettin Şirin (halen cezaevinde), Mehmet Barlas, Canan Barlas,
Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar. Son iki isim hem susturuldu, hem
andıçlandı... Üstelik, asparagas değil, gerçek bir liste!