Ne tuhaf değil mi?
Liderler hayatta attıkları adımlarla adlarından sıkça söz
ettirirken, Hakkı’ın rahmetine yürüyüş biçimleriyle de adeta
tarih yazıyorlar.
Rahmetli Adnan Menderes, Rahmetli Alpaslan Türkeş, Rahmetli
Turgut Özal, Rahmetli Bülent Ecevit ve Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu
bu anlamda ilk aklıma gelen isimlerden.
Ve bunlara ilave olarak Hocamız…
Allah Rahmet eylesin.
Tesadüften ziyade kader olsa gerek. Tam da
28 Şubat’ta 1 gün kala…
28 Şubat’la inatlaşırcasına…
Hoca’nın resmi ideolojiye başkaldıran Milli Görüş adını verdiği
siyasi çizgisi başlar başlamaz , ilk kurduğu Milli Nizam
Partisi kapatıldı. Ardından kurduğu partiler de öyle… Hep
laiklik karşıtı eylemler gerekçesiyle…
Yılmadı parti kapatan zihniyete hep yeni bir parti ile karşılık
verdi. Onun bu mücadelesine de halk kayıtsız kalmadı kurduğu her
partiye destek çığ gibi büyüdü. Son olarak 1995’de resmi ideolojiye
inat bu halk onu sandıktan birinci çıkarıp, Başbakanlığa kadar
taşıdı.
Ancak, Özal sonrası bir kere daha koalisyonlara mahkum olan,
siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın pençesinde çekişen ülkede ilk
defa 1996 ile başlayan siyasi istikrar ve katı laiklik
karşıtı inançlı insanların merkeze doğru gelme isteği resmi
ideolojinin devamından yana olanları yine korkuttu.
Medya aracılığıyla toplum mühendisleri öyle güzel senaryo
yazıp uygulamaya koydular ki, bir anda psikilojik ve sosyolojik
etkilenme yaşandı. Türkiye’de değişik görüntüler, değişik ilişkiler
ortaya çıktı.
Tarihler 28 Şubat’tı gösterdiğinde ise kendisini ve
kendisine inanan kitleleri irtica gibi sözüm ona mesnetsiz bir
şekilde damgalayan,ülkeyi bölücülükle suçlayan, ötekileştiren,
dışlayan siyaset dışı müdahale geldi.
Aslında Türkiye bu müdahaleye alışıktı. 60’da yaşadı.
71’de yaşadı. 80’de yaşadı.
28 Şubat’tan 10 yıl sonra da yaşadı.
27 Nisan e muhtırası da sözüm ona laiklik karşıtı
eylemler nedeniyle geldi ama bu sefer hükümet
Refah-Yol hükümeti gibi sessiz karşılamadı, 28 Nisan’da sert
bir açıklamayla dik duruş gösterdi. Halk da bu duruşa
tam destek verdi.
Elbette bugünlerden 14 yıl öncesine baktığımızda o
dönemdeki hükümetin neden bu dik duruşu sergileyemediğini
soruyoruz, ama 14 yıl öncesinin Türkiye’siyle
bugünü mukayese etmemizin mümkün olmadığını gerçeğini de
biliyoruz.
Bugün darbe planları ile darbe yapacağı iddia edilenler sivil
mahkemelerde yargılanabiliyorsa, 80 darbesinin düzenleyicileri için
yargılama kararı çıkabiliyorsa temel hak ve özgürlükler noktasında
Türkiye’nin kat ettiği yol çok anlamlı.
Bu yolda Hakk’ın rahmetine kavuşan Erbakan Hoca’mızın da
katkısı yadsınamayacak kadar büyük.85 yıllık ömrüne Büyük Türkiye
hayalini inşa etme sevdası damga vurdu.
İşte bu yüzden şimdi Türk halkı seveninin yanı sıra
sevmeyeniyle de arkasından iyi sözlerle yad ediyor.
Hatta siyasi hayatında devamlı karşı karşıya kaldığı TSK’nın
bile arkasından “Büyük hizmetleri hep hatırlanacak” sözleri
ile en büyük siyasi rakibi olan ve 28 Şubat kararlarına
destek veren dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in” hastanede
helalleştik” sözlerinin iade-i itibar olarak algılanmasını dikkate
aldığımızda ölümüyle 28 Şubat sürecini de kapattığını
söyleyebiliriz.
Milletimizin başı sağolsun.