28 Şubat'ın Paşası nasıl yeşillendi?
Abone ol28 Şubat'ın bir 'kudretli paşası'nın Ülker'e 'istişari hizmet' verdiğini biliyor muydunuz? Peki Çevik Bir'in hükümete danışmanlık yaptığına dair iddiayı duydunuz mu?
28 Şubat'taki kasırgalı günlerin kudretli paşası Korgeneral
Turhan Özer'in Ülker İstişari Konseyi'nde görev aldığını biliyor
muydunuz? Peki yine aynı günlerin bir başka kudretli
ismi Çevik Bir'in, AK Parti Hükümeti'ne danışmanlık yaptığı
iddialarını...
İşadamı ve Rumeli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü
Türkkan'ın, geçen yıllarla birlikte kavramların nasıl
buharlaştığını, gölgelerin nasıl yer değiştirdiğini çok çarpıcı bir
şekilde kaleme aldığı başlıklı ilginç; ilginç olduğu
kadar da düşündürmeye davet eden yazıyı hep birlikte okuyalım:
Yazı: Lütfü Türkkan
Kaynak:
BİZLER 1975-1980 yılları arasında, yâni o dönemin deyimiyle,
anarşinin her gün birkaç can aldığı dönemde, üniversitelerde eğitim
yapan gençlerdik.
Bize göre bizler, vatanın ve bu millete ait kutsal değerlerin
yılmaz savunucularıyken, karşı grupta bulunanlar, satılmış Moskof
Uşakları idi.
12 Eylül 1980 İhtilali’nin akabinde ortaya çıkan manzaraya bir
baktık ki, bizim o mukaddes bildiğimiz ve savunmak için ölümü göz
kırpmadan göze aldığımız devlet, kendine düşman bildiklerimizle
bizleri aynı cephede görüp yargılamaktan imtina etmedi.
Birçok yiğit vatan evlâdı, mahpuslarda gençliklerini çürüttü, bir
kısmı da boynunda yağlı ilmikle ahirete intikal etti.
Aradan yıllar geçti.. Yıl 1994. O sıralar, komünist zincirleri
kıran Rusya yeniden imar edilirken, biz de, birkaç arkadaşımızla
birlikte Rusya’da inşaat yapıyoruz. İş dolayısıyla devamlı olarak
Rusya’da bulunmak zorundayım. İstanbul’daki ofisimizden birkaç kez
aramasına rağmen bize ulaşamayan, daha sonra bakanlık da yapmış
olan bir dostumuz, telefonda not alan arkadaşımıza, “Söyleyin ona,
biz komünistler Moskova’ya diye bağırıyorduk, onların hepsi burada,
bizimkiler Moskova’da” deyip, geçirilen evredeki ilk çelişkilerin
habercisi oluyordu âdeta.
Bu ülkeyi sevmek
ARADAN geçen sürede anladık ki, bu ülkeyi sevmek için sağcı veya
solcu olmak yeterli değil.
Her ne kadar aralarında hâlâ bu vatan üzerinde oynanan kötü
oyunlarda rol almak için birbiriyle yarışan bir kısım eski tüfek
Marksist’in varlığı devam etse de, şimdi birçoğu dostumuz olan eski
solcu arkadaşlarımızla TEK MİLLET, TEK DİL, TEK BAYRAK temalarında
birbirimizden çok farklı düşünmüyoruz.
Bunun en güzel örneğini, aynı dönemde Boğaziçi Üniversitesi’nin o
dönemdeki en aktif sol ekibi olan CHP’lilerin öğrenci temsilcisi,
bugünün önemli gazetecisi Enis Berberoğlu ile konuşurken
yaşadık.
Nedendi o mücadele diye geriye bakıp hâlâ çözüm bulamadığımız,
karanlıkta kalan birçok noktaya getirebildiğimiz çözüme ait komplo
teorileri, zaman zaman kafamızı öyle bir karıştırıyor ki, neredeyse
kutsal bildiğimiz devlet kavramı bile yabancılaşmaya başlıyor.
Bütün bunları hatırlamama vesile olan bir haber, geçen haftalarda
gazetelerde yayınlandı.
Ülker Grubu, kendine TÜSİAD benzeri bir İstişare Konseyi
kurmuştu.
Kimler yoktu ki bu İstişare Konseyi’nde.
Adalet eski Bakanı Oltan Sungurlu’dan tutun da, Musevi Cemaati’nin
ileri gelenlerinden iş adamı Rifat Hassan’a, Dışişleri eski Bakanı
İlter Türkmen’den, eski mebus, kabineden uzaklaştırılan Devlet eski
Bakanı Güldal Akşit’in de babası olan Galip Demirel’e, Turizm eski
Bakanı Alev Coşkun’a kadar değişik kesimlerden insanların
oluşturduğu bir konsey bu..
Bunların arasında en çok ilgimi çeken isim ise emekli Koramiral
Turhan Özer oldu.
Parlak bir askerlik hayatı olan emekli Koramiral Turhan Özer,
Tümamiral rütbesiyle Boğaz Komutanlığı görevinin ardından,
Koramiral rütbesiyle Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri
Kurmay Başkanlığı, arkasından da -burası çok önemli- Genelkurmay
İstihbarat Başkanlığı görevlerinde bulunmuş.
Yâni 28 Şubat sürecinde sermayeyi yeşil, mavi, beyaz diye ayıran,
yetmedi, irticai faaliyetlerin takibi konusunda görevlendirilen
Batı Çalışma Grubu’nun en sağlam istihbarat kaynağı olarak gördüğü
birimin başında, geçmiş dönemde görev yapmış bir asker Sayın Turhan
Özer..
Çelişkiler yumağı
28 ŞUBAT sürecinde yaşanan birçok deli saçması diyebileceğimiz
hâdiselerin yanında, en önemli olarak aklımda kalan saçmalıklardan
biri ise Ülker mamullerinin askeri kantinlerde, askeri
garnizonlarda satılmaması konusunda alınan kararın, gazetelerde
duyurulmasıydı.
Bu kararın alınmasında etkili olan birimin başında bulunmuş bir
Amiral, ne olmuştu da Ülker’in İstişare Konseyi’ne girmişti.
Ülker, grup olarak sahip değiştirmediğine, Sayın emekli Amiral de
birden yeşillenmediğine göre, değişen neydi ki, bir zamanlar Yeşil
Sermaye sayıldığı için birliklerin kantinlerinde mamullerinin
satılması yasaklanan bu grubun en tepe noktasında görev almıştı
Sayın emekli Amiral Özer?
Bu çelişkiler yumağını düşünürken, birkaç gün önce gazetenin
birinde, İçişleri eski Bakanı Sayın Meral Akşener’in röportajını
okudum.
Bu röportajda, 28 Şubat sürecinin en etkin isimlerinden biri olan,
Rumelililer’in yaptığı bir toplantıda, toplantıya katılan
gazetecilerin gazına gelerek, kırdığı büyük bir potla, hayalindeki
Cumhurbaşkanlığı şansını yitiren emekli Orgeneral Çevik Bir’in, şu
anda görevde bulunan Hükümet’e, İsrail ve ABD ilişkilerinde
danışmanlık yaptığı iddiası yer alıyordu.
Turhan Özer’in konsey üyeliği ile Çevik Bir’in danışmanlık iddiası
birlikte düşünüldüğünde, 12 Eylül’deki çelişkilerin, 28 Şubat’ta da
devam ettiğini görüyorum.
Sahi, neydi o 28 Şubat sürecini tetikleyen Sincan’da yürütülen
tanklar?
AKP’nin iktidar olma yolunu açmak için mi yola koyulmuşlardı
yoksa!