28 Şubat tanığından çarpıcı değerlendirme
Abone ol28 Şubat'ın görgü tanığı emekli Askeri Hakim Yusuf Çağlayan 28 Şubat'ın örgütlü bir azınlığın, ordu üzerinde vesayet kurması ile gerçekleştirildiğini öne sürdü
28 Şubat süreci ne kadar ordu hiyerarşisine mal edilmeye
çalışılsa da bu doğru değil" diyen Yusuf Çağlayan'a göre bu
postmodern darbe, 'toplumdan kopmuş, toplumun değerlerini iç tehdit
olarak algılayan' örgütlü bir azınlığın, ordu üzerinde vesayet
kurması ile gerçekleştirildi.
Bugün gazetesinden Seda Şimşek 28 Şubat'ın tanığı emekli
Askeri Hakim Yusuf Çağlayan ile konuştu. Çağlayan 28 Şubat sürecini
ve Türkiye'deki darbe geleneği ile ilgili sorulara çarpıcı cevaplar
verdi::
■ 28 Şubat sürecipostmoderm darbe olaraktanımlanıyor, öyle
miydi?
28 Şubat postmodern olmak zorunda idi. Çünkü, anarşi ve terör
meşrulaştırıa bir darbe gerekçesi olabilirdi. Ancak, dindar kimlik
etrafında bir anarşi ve terör üretilemedi. Sadece sanal bir irtica
korkusu üretilerek bunun üzerinden ve daha çok diğer kurumlar öne
çıkarılarak, yargının, bürokrasinin gücü kullanılarak müdahale
yapıldı. Meclis tamamen kapatılmadı ancak istenmeyen siyasi
partiler askeri güç ile değil, yargı eliyle kapatıldı.
■ Sizce ordu içinde görüş birliği sağlanmış
mıydı?
28 Şubat süreci ne kadar ordu hiyerarşisine mal edilmeye çalışılır
ise çalışılsın, bu doğru değil. 28 Şubat, toplumdan kopmuş,
toplumun değerlerini iç tehdit olarak algılayan örgütlü bir
azınlığın ordu üzerinde vesayet kurmaları ile
gerçekleştirilebilmiştir. BÇG askeri hiyerarşiyi altüst etti.
■ Batı Çalışma Grubu (BÇG) nasıl bir rol
oynadı?
BÇG, TSK'nın yasal hiyerarşisine paralel olarak oluşturulmuş
yasadışı bir hiyerarşidir. Ancak, BÇG hiyerarşisi TSK'nın normal
hiyerarşisini de kendi amaçları doğrultusunda kullandı. Çünkü, BÇG
hiyerarşisi içinde olanlar, aynı zamanda TSK hiyerarşisi içinde
emir verme makamında. Ancak, BÇG hiyerarşisinde rütbe ve kıdem
hiyerarşisi o kadar keskin değil. BÇG mensubu olanlar, alt rütbede
de olsa, üst rütbeler üzerinde söz ve yetki sahibi olabiliyor.
Hiyerarşi altüst oluyor. Askeri disiplin tahrip oluyor. 28 Şubat
sürecinin ilk yıllarında askeri hiyerarşi tamamen ele ge-çirilemese
de kontrol altına alındı.
■ Batı Harekât Konsepti neydi? Daha sonra AK Parti'ye
yönelik darbe planlarında etkisi ne oldu?
Batı Harekât Konsepti, 28 Şubat'ın öne çıkan asker aktörü
tarafından kaleme alınmış ve bir askeri hizmet belgesi gibi tüm
kurumlara ve devlet kuruluşlarına yayınlanmış bir belgedir.
Postmodern darbenin temel belgesidir. Sadece orduya değil, tüm
devlet kurumlarına, hatta hükümete ve cumhurbaşkanına dahi bir emir
niteliği taşımaktadır. "Durum irtica, vazife darbe" formülünün
açılımıdır. Daha sonraki devrede bu formülün geri teptiği görüldü.
Halk AK Parti'yi tek başına iktidar yaptı. Batı Harekât
Konsepti'nin amaçlan aynen korunmakla birlikte, yöntemde
değişikliğe gidildi. "Durum terör, vazife darbe" formülüne tekrar
dönüş yapıldı. Arazide bulunduğu iddia edilen askeri malzemeler ve
karakol baskınları, eylem planları bu çerçevede anlam kazanıyor.
Darbeciler siyasi bir sapıktır
■ Askerler kendi içinde bir müdahalenin gerekli olduğuna
nasıl inandırılıyor?
Darbecilik, 19001ü yıllardaki pozitivizm ve materyalizm
bağlamındaki İslam ve Batı algısının ürettiği bir fikri sapmadır.
Toplumun inanç ve değerler sistemiyle ilgili algı hatalarının
oluşturduğu bu zihni sapma yanlış bir iç güvenlik kültürüne yol
açtı. Bugün resmi ideolojinin şekillendirdiği güven- lik kültürü
süreç içinde bir darbe kültürüne dönüştü. Dini değerleri
çağdaşlık-irtica, ilericilik gericilik, etnik kimlikleri
bölücülük-bölünmez bütünlük gibi ikilemler ekseninde gruplayıp
düşman tanımlaması yapan darbeci zihniyet, artık milli iradeyi,
meclisi, hükümeti, dindar, demokrat, liberal toplum kesimlerini ve
aydınları adeta düşman kampına yerleştirdi. Kendi toplumuna
yabancılaşmış, toplumun inanç ve değerlerini tehdit olarak
algılayan bir zihniyetin gerçekleştirilecek provokasyonlarla
durumdan vazife çıkarmaya sürüklenmesi çok kolay oluyor. Çünkü,
onlara göre vatan, rejim böyle kurtarılıyor. Darbeciler, siyasi
sapıktır.
Yargıya verilen brifingler durum ve vazife
tebliğiydi
■ Yargı nasıl bir rol üstlendi?
Ülkemizde anayasa ve yasalar, özgürlük güvenlik dengesini sağlayan,
tüm yönetim etkinliklerini hukuka uygun hale getiren birer hukuk
metinleri olmaktan uzaktır. Mevzuat böyle olunca, mevzuatı
uygulayan kurumlar da ideolojik birer aygıta dönüşüyor. İdeolojik /
referans, develerin bu kurumlarının işlevini bozmakta, bu kurumlara
ide-kolojik reflekslerle hareket eden bir yapı kazandırmaktadır.
Örneğin, yargı kurumunu, hukuka uygunluk denetimi değil, resmi
ideolojiye uygunluk denetimi yapan bir ideolojik aygıta
dönüştürmektedir.
■ 28 Şubatta sivilyargıya verilen irtica brifingleri askeri
yargıya da verildi mi?
Sivil yargıya verilen bir brifing değil, durum ve vazife tebliği
idi. Askeri yargıya durum ve vazife ile ilgili tüm emirler zaten
tebliğ ediliyordu.
■ Askeri yargı nasıl kullanıldı?
Daha çok tasfiyelerde hukuki dayanak oluşturmak için bir takım
soruşturma emirleri verildi. Örneğin, başörtülü fotoğraf verenler
hakkında emre itaatsizlikten soruşturma açmak gibi... Ancak, bu tür
girişimler dava açılması ile sonuçlansa da, mahkumiyetle
sonuçlanmadı. Askeri mahkemeler de askeri Yargıtay da bu
girişimlere geçit vermedi. Sadece iddianameleri belge olarak
kullanabildiler.
■ Yani 28 Şubat sürecinde askeri yargı sivil yargıya göre
daha iyi bir sınav mı verdi?
Askeri mahkemeler başörtülü fotoğraf vermeyenler hakkında beraat
kararı verdiler. Bu kararlar Askeri Yargıtay tarafından onaylandı.
Yine o dönemde irtica suçlaması ile doçentlik sınavına giriş hakkı
elinden alınan bir tabip yüzbaşı hakkında, eşinin başörtülü
olmasının ve eşli olarak eğlencelere katılmamasının bir irtica
göstergesi olamayacağı doğrultusunda AYİM'-in bir kararı var. Yine
AYİM'in irtica suçlaması nedeniyle sicil yoluyla ihraç edilen iki
astsubayın ihraç işlemini iptal etmesi üzerine bu astsubaylar bu
kez YAŞ kararı ile ihraç edilmişti, ancak AYİM, YAŞ kararı aleyhine
de karar vererek işlemi iptal etmiştir. Bunlar örnek bir yargı
duruşudur. Ancak, aynı dönemde brifinge gidip alkış tutanlar sınavı
kaybetmişlerdir.
Disiplin kurulları YAŞ'a dönüştü
■ Nereler irtticadan arındınlmak istendi?
Önce irticanın orduya sızdığı ileri sürülerek önemli TSK personeli
tasfiye edildi. Bunu tüm devlet kurumları, medya, şirketler,
üniversiteler takip etti. İrticacı olarak tasnif edilenler milletin
çoğunluk kesimlerini kapsayacak boyuta ulaştı.
■ Diğer kurumlarda nasıl bir disiplin mekanizması
işletildi?
Bakanlıkların ve diğer kurumların yüksek disiplin kurulları birer
YAŞ'a dönüştürüldü. Emniyet kurumunun da YAŞ benzeri bir üst
kurumun kontrolüne bağlanması için çaba sarf edildi. Ancak bu
gerçekleştirilemedi.
Darbenin stratejisi Hipnoz işlevi
kazandırılmış
■ Türkıye sürekli irtica ya da bölünme tehditleri ile karşı
karşıya bırakılarak, TSK'ya siyasete müdahale alanı mı
yaratılıyor?
Darbe süreçlerinin ana formülü, "Durumdan vazife çıkarmak"tır.
Kısaca, "Durum irtica, vazife darbe" veya "Durum terör, vazife
darbe..." 1960 ihtilalinde ve 28 Şubat postmodern müdahalesinde
"durum irtica, vazife darbe" formülü kullanıldı. 1971 müdahalesi ve
1980 darbesinde ise "Durum terör, vazife darbe" formülü uygulandı.
Ancak, müdahale ve darbelerin asıl sebebi, ne irtica ne de terör.
Asıl sebep, Türkiye'ye biçilen role uygun bir şekilde vesayet
sisteminin uyarlanması. Ülkemizde bu tür uyarlama ihtiyacı
doğduğunda, darbeyi meşrulaştıracak durumlar yok ise, böyle
durumlar oluşturularak vazife çıkarılmaya zemin hazırlanmaktadır.
Böylece siyasete müdahale alanı açılmaktadır.
■ Darbe sürecinde nasıl strateji izleniyor?
Darbeciler önce kurum içi kontrolü ele geçirme, kadrolaşma, kendi
yapılarını ordu yapısı, örgüt çalışmalarını kurumsal aktiviteler
gibi gösterme hedefini gerçekleştirmeye çalışırlar. Bunu sağlamak
için kurum içinde örgüte dahil olmuş unsurlar yanında, örgüte
açıkça dahil olmayanları da tasfiye edip otoritelerini tesis
ederek, hiyerarşiyi kontrol altına alırlar. Bu hiyerarşik kontrol
sağlanmadıkça, ordunun kurumsal gücünün darbeci amaçlar
doğrultusunda kullanılması mümkün değildir.
■ Darbeci zihniyetin kodları neler?
Darbeci zihniyet genellikle tartışılmaz kavramları istismar eder.
Örneğin laiklik, ulus devlet, üniter devlet, rejim, iç güvenlik,
modernleşme ve çağdaşlaşma gibi... Bu kavramlara resmi ideoloji
doğrultusunda anlamlar vererek, bu ideolojik algılarını herkesin
inanması, benimsemesi gereken mutlak doğrular olarak kabul
ediyorlar. Her şeyi bu ideolojik mihenge vurup dost-düşman
tanımlaması yapıyorlar. İç güvenlik kültürü bu kavramlara
yükledikleri anlamlar çerçevesinde oluşuyor. Dolayısıyla tehdit
algısı da böyle.
■ Darbeciler kurumlar içinde ideolojik bir düşünce
sistematiği çerçevesinde mi örgütleniyorlar ?
Darbeci yapılanmanın en önemli ayaklarından birisini ideolojik
kadrolaşma oluşturur. Bu sebeple darbeciler sadece kendileri
ideolojik örgütlenme ile yetinmez, tüm devlet kurumlarının, hatta
topyekün halkın tek tip olarak ideolojik örgütlenmesini öngörürler.
Askeri okullar, resmi ideolojinin etkisine en açık eğitim kurumları
olmuştur. Başta askeri okullar olmak üzere, okullara bir eğitim ve
terbiye işinden çok, adeta resmi ideolojiyi kitle kültürü haline
getirmek için bir toplu şartlandırma ve hipnoz işlevi
kazandınlmıştir.
■ Hiyerarşik bir düşünce sistematiği mi
oluşturuluyor?
Emir komuta zincirinde fikrî bir tartışma ortamı olmaz. Darbe
dönemlerinde, askeri hizmet ve disiplin için gerekli olan
emir-komuta zinciri düşünce alanına da yansır. Hiyerarşinin
tepesindeki kişi ve kurumların siyasi düşüncesi öne çıkar. Mesela,
bizzat bana siyasi içerikli bir kitapçık tebliğ edilerek, düşünce
ve inançlarımı buna göre düzeltmem istenmiştir. Bu kitapçık Harp
Akademileri tarafından yayınlanmış, "Şeriat Mi, Laiklik Mi" isimli
bir kitapçıktı.