28 Şubat mağduru vali AİHM kapısında
Abone olAnkara Vali Yardımcılığı görevini yürütürken, 28 Şubat sürecinde kurumunca irtica gerekçesiyle fişlenen Adıyaman eski Valisi Ramazan Sodan, ...
Ankara Vali Yardımcılığı görevini yürütürken, 28 Şubat sürecinde
kurumunca irtica gerekçesiyle fişlenen Adıyaman eski Valisi Ramazan
Sodan, 15 yıldır hak arıyor.
Ankara Vali Yardımcılığı görevini yürütürken, 28 Şubat sürecinde
kurumu tarafından 24 Haziran 1998 tarihinde, 48/7 sayılı raporla
fişlenen eski Adıyaman Valisi ve şu an Merkez Valisi Ramazan Sodan,
15 yıldan beri mahkemelerde hak arıyor.
Vali Ramazan Sodan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM)
Türkiye’yi uzun süreli yargılamalar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi hükümlerine uymadığı gerekçesiyle tazminata mahkum
ederken, kendi sözleşme hükümlerini çiğnediğini belirtti.
Vali Ramazan Sodan, “Danıştay’da açmış olduğum dava 6 yıl sürdü.
2005 yılında AİHM’ye açtığım dava ise 9 yıldır devam ediyor. Uzun
yargılama süreleri nedeniyle Türkiye‘yi tazminata mahkum eden AİHM,
bu hususta da çifte standart uygulamaları sergiliyor. 15 yıldan
beri mahkemelerde hak arayışındayım” dedi.
Hakkında hiçbir delil ve belgeye dayanmayan, hayali ifadelerle
hakkında rapor tutulduğunu savunan Vali Sodan, şunları
kaydetti:
“Ankara Vali Yardımcısı iken 28 Şubat sürecinde benim hakkımda
delilsiz, belgesiz hayali ifadelerle, dini görüşlü diye fişleme
raporu düzenlenmiş. Bu gerçek dışı, gülünç rapor için de
Danıştay’da 31.07.1998 gün ve 54968 sayılı dosya ile davamı açtım.
Dava karar ve temyiz sonucu 14.10.2004 tarihinde kesinleşti. Davam
ret edildi. İç hukukumuzda davanın kesinleşmesinden sonra, AİHM’de
08.05.2005 tarihinde; özel hayatın, düşünce, vicdan ve dini
özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçeleriyle dava açtım. AİHM
başvurumu 13.06.2005 günlü yazıları ile aldığını ve başvuru dosya
numaramın 18605/05 olduğu tarafıma bildirilmiştir. Dava, açmış
olduğum tarihten bugüne devam etmektedir. Talepler, savunmalar,
deliller iletildi. Hükümetin, dostane çözüm ve 3 bin euro ödemeyi
kabul ettiği, AİHM’nin 6 Nisan 2010 gün ve 5417 sayılı yazıları ile
tarafıma bildirildi. Ben de bu fişlemeyle temel haklarımın ihlal
edildiği, üst görevlere gelmem bu raporla engellendiği,
geciktirildiği gerekçesiyle davanın mahkemece sonuçlandırılmasını
arz ve talep ettim. Dava sonucuna göre bu fişlemeyi yapanlar
hakkında da dava açmayı düşünüyorum. AİHM’de açtığım dava karar
aşamasında, fakat bir türlü karar çıkmamaktadır. Bu durumda bazı
azınlıklar ve etnik gruplar, mezhepler hakkında kısa sürede verilen
kararlar göz önüne alındığında, mahkemenin de belli davalardaki
ağır tavrı anlamlı olsa gerektir. Çünkü AİHM uzun yargılama
süreleri nedeniyle açılan davalarda Türkiye’yi suçlu bulup
tazminata mahkum ederken, bizim dava 9 yıldır sürmektedir. AİHM bu
konuda da çifte standart bir uygulama sergilemektedir.”
(İHA)